Bu yazıları neden yazıyorum?
Tahliller
tıbbi gerekçelerle istenmiyor. Herkes bir sürü gibi korkutularak bir ağıla
yönlendiriliyor. Aşırı stres ve korku altında düşünmüyor ve düşünmek istemiyor.
Bu tuzaklara düşmemek için kanseri ve kanser tedavisinin ne olduğunu kavramamız
gerekiyor.
1.
Kanser ne zaman başladığı bilinmeyen, başlangıç zamanı belirlenemeyen bir
hastalıktır. Dolayısı ile önceden belirlenemez.
2.
Kanser teşhisi konulduğunda kanser yıllar önce başlamıştır.
3.
Kanser tek odaklı değildir. Biz öncelikle esas odağı görürüz. Meme, bağırsak,
mide, pankreas kanseri gibi. Hastalar ve toplum sonunun bu organlarda bulunan
kanserli doku olduğunu; organın tümör ile çıkarılması ile hastalığın da ortadan
kalkacağını zanneder. Halbuki kanser bir organla veya bölge ile sınırlı
değildir. Kanser hücreleri kanserin bilemediğimiz başlangıç tarihinden itibaren
vücudun birçok bölgesine yayılmıştır. Fakat buralarda kanserli hücre odakları
büyümez ve kendini göstermez. Dolayısı ile hiçbir yöntemle saptanamaz. Büyük
kitleler daha sonra saptanabilse bile birçok odak sessiz bir şekilde uyumaya
devam eder.
4.
İlk (primer) odak çıkarılınca diğer odaklardan birisi hakim odak haline gelir
ve bu odağı biz metastaz olarak görürüz. Aslında bu bir metastaz değildir.
Bunun anlamı: Kanser hücresi zaten burada mevcuttu. Faaliyete geçti, demektir.
5.
Kolonoskopi veya diğer yöntemlerle biz mevcut olan, başlamış olan ve oldukça
ilerlemiş bir kanseri saptayabiliriz. Eğer kanser hücresel seviyede ise
saptanamaz. Kolonoskopi yaptıran kişi sevinerek gider. Kolonoskopi bir hekimin
gözle muayenesidir. Göze çarpmayan ve görünür olmayan her şeyi görmesi zaten
beklenemez. Ayrıca bu hekimin ne kadar iyi kolonoskopi yapıp yapmadığını bilmiyoruz.
Kolonoskopi veya gastroskopide tümör saptanmadı: Bu birkaç ay sonra kanserin
saptanabilir hale gelmeyeceği anlamına da gelmez. Kişiler bu tetkiklerle ömür
boyu tekrar kansere yakalanmayacaklarını; tetkiki yaptırdıkları için üzerlerine
düşen görev yaptırdıklarını ve Allahın da onları kanserden koruyacağını
düşünüyor. Mevcut bir kanseri, burada kalın bağırsak kanserini yakalamak için
çok sık aralıklarla ve ömür boyu kolonoskopi yaptırmak gerekir. Eğer Lynch
sendromu hastası değilseniz bu ihtimal piyangoda büyük ikramiyenin çıkması
kadar az bir olasılıktır.
6.
Kitlesel kanser taramaları tıbbi değil bir ticari faaliyettir. Bu şekilde
gerçekte kanser olmayan birçok kişiye tetkikler yapılır. Bu tetkikler sadece
kolonoskopi, gastroskopi ile sınırlı değildir. Bazı kişilerde işe PET ile
başlandığını da gördüm. Vatandaş da “Aaaa, ne iyi. Kanserim bu şekilde
anlaşılabiliyor,” diye seviniyor. Bir hafta ara ile PET çekilen kişiler
biliyorum. Gastroskopi ve kolonoskopi sırasında gerekmediği halde biyopsiler
alınır. Bu biyopsilerin her biri tahlil ve birçok boyama paraları tahsil
edilir. Bu işlem daha önce anestezi verilmeden yapıldığı halde, sedoanaljezi
yaptık denilerek onun da parası tahsil edilir. Tetkik için uygun musunuz? Bu
tetkik garantili yapılması için -tetkik öncesi tetkik olarak- diye birçok kan
tetkiki ve röntgen tetkiki de satılır. Ayrıca en kısa sürede bir randevu daha
verilir. Hasta uyumlu ve her öneriyi onaylıyorsa, diğer organ kanserleri de
taranır. MR, tomografi, PET çekilir. Bu böyle devam eder.
7.
Tetkik sonucunda kanser saptandı ve teşhis kondu diyelim, esas sorun kanserin
tedavisidir. Kanserin iyileştirici bir tedavisi yoktur. Teşhis konulduğunda
posta kutusuna gelen mektubu almış oluyoruz. Kanser cerrahisi semptomatiktir.
Belirti veren bir odak çıkarılır. İlaç tedavisi de kanserin mekanizması
üzerinde etkili olmayan körleme bir tedavidir. Dozları değiştirilerek herkeste
aşağı yukarı aynı tedavi uygulanır. Işın tedavisi ile kanserli dokular tamamen
ortadan kaldırılamaz. Bu zaten bilinen ve söylenen bir şeydir. Kanser tedavisi
süreci seni tedavi ediyorum diyerek kanserli hastaların aldatıldıkları bir
dolandırıcılık sürecidir.
8.
Meme ve bağırsak kanserlerinin çoğu beş veya on yıl içinde nüks etmez. Nüks
kelimesi de yanlış. Nüks denen odak ortaya çıkarılamaz. Uzun bir süre gizli
kalır. Fakat onkoloji klinikleri üç veya altı ayda bu hastaları kontrole
çağırarak MR, BT, PET ve bir sürü gereksiz kan tetkiki yaparak bunları satar.
Ve hiçbir şey saptanmadı, sonuçlar temiz çıktı diye size müjdeyi verir. Zaten
bu dönemde hiçbir şeyin saptanmaması gerekiyor. Saptansa ne olacak? Bu
yaptığınız tedavinin bir işe yaramadığını gösterir. Onkoloji polikliniklerine
gidip hastalarla konuşursanız hiç kimsenin iyileşmediğini; hastalığını bir süre
sonra nüks ettiğini; hatta kemoterapi alırken dahi nüksler olduğunu görürsünüz.
Durum böyle olduğu halde halkın kanseri iyileştirilebilen, erken teşhis
edildiğinde tamamen önlenebilir bir hastalık olarak sanması ve böyle
düşünmesinin sağlanması tam bir nitelikli dolandırıcılıktır.
9.
İşe yaramasa da radyoterapi ve ilaç tedavisi yaptırsak ve hasta en azından bir
şeyler yapılıyor diye sevinse ve oyalansa diye düşünenler de vardır. Bu işler
bir oyuncak ve meşguliyet tedavisi değil. Kanser ilaçlarının prospektüslerinde
bile zararları açık bir şekilde yazılıdır. Bu ilaçlar bağışıklık sistemini
çökertir; vücudun kanserle mücadelesini zayıflatır. Bağışıklık sistemi bozulan
kişilerde bağırsaklarda yaygın mantar enfeksiyonları, kansızlıklar, öldürücü
hastane enfeksiyonları gelişebilir. Bu tedaviler ciddi iştahsızlık ve yeme
bozuklukları yapar. Mide kanserli bir hastam sırf bu nedenle ölmüştü.
Kemoterapi yaptırmasaydım ölmeyecekti. Kemoterapi nedeniyle vücut ağırlığının
nerede ise % 40’ını kaybeden bir hasta, iştahının kesildiğini ve yemek yiyemediğini
söyleyerek, ilaç tedavisi yaptırmazsam ne olur diye sordu? Yaptırmayın bir
anlamı yok dedim. Ve anlattım. Eşi daha sonra bana gelerek “Hocam, biz gene
kemoterapi yaptırmaya karar verdik ve yaptırdık,” dedi. Neden yaptırdınız diye
sorunca: Kemoterapi yaptırmazsak kendi kendine iyileşecek miydi? Diye cevap
verdi. Hâlâ, kısa süre sonra ölecek bir kişinin kemoterapi ile yaşayabileceğine
inanıyordu. Kanser tedavisi sırasında ani kalp yetmezlikleri de gelişebilir.
Bağırsak kanserli bir hastam böyle bir tedavi sırasında kalp yetmezliğine
girerek öldü. Kanser tedavisi İndiana Jones filimleri gibi maceralı
tedavilerdir. Ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirir.
10.
Buradan çıkarılacak sonuç: Ciddi bir belirti olmadan kanser taramasına girmenin
ve erken teşhis için uğraşmanın bir anlamı yok. Aksine bırakın tümör büyüsün.
Belirti veren bir duruma gelsin. Hele memede hiç acele etmeyin. Deri altındaki
bir tümörü çıkarmak kolaydır. Ama omurgada, beyin ve akciğerde olan tümör
odağının çıkarılması hem zordur hem de anlamsızdır. Zaten bu odaklar inoperabl
(ameliyat edilemez, edilmemesi gerekir) kabul edilir. Bağırsak ve mide
kanserlerinde beslenmenin devamı için semptomatik bir rezeksiyon yararlıdır.
Ama bu kadarı yararlıdır. Daha fazlası değil. Tekrar bir tümör gelişirse o da
çıkarılabilir. Bu hastalara kolonoskopi kontrolleri önerilir. Fakat Lynch
sendromu yoksa bağırsak nüksü pek görülmez. Kanseri tedavi ediyorum diye aşırı
maluliyet oluşturacak işlemlerden kaçınmak gerekir.
11.
Bazıları şöyle de düşünüyor. Tamam kanserin tedavisi iyi yapılamıyor ve
sonuçlar iyi değil. Ama muayene ve ameliyat ücreti yüksek, iyi bir hoca bulur
ve tedavi ve ameliyatımızı on yaptırırsak en iyi tedaviyi yaptırmış olmaz
mıyız? Tabii böyle düşünenler cebindeki parayı harcayacak yer bulamayanlardır.
Kafalarında hâlâ iyileştirici tedavi yapabilecek bir kişi olduğu beklentisi
vardır. Bilindiği gibi masallarda tedavisi bulunmayan bir hastalığı
iyileştirecek otun yedi dağın ardında olduğu söylenir. Birisi oraya gider o otu
bulup getirir ve prenses iyileşir. Bu masallarda olur. Kanser tedavisinde en
iyi hoca ile onuncu sınıf bir hekimin arasında bir fark yoktur. En iyi tedavi
yapılmayan tedavidir. En iyi hocada cebinizden çıkan para ona göre fazla
olacaktır. Bazı kişiler ne kadar harcama yaparsa en iyi sonucu alacağını sanır.
Bağırsak kanserli bir hastamın kocası kemoterapi için eşini İngiltere’ye
götürüyordu. Bunun bir anlamı olmadığını; aynı ilacın Türkiye’de de olduğunu ve
her yerde aynı tedavilerin yapıldığını söylediğimde; Türkiye’deki ilaçların
orijinal ve etkili olmayabileceğini söylemişti. İngiltere’de gittikleri
kliniğin hekimleri hastaya acıyarak artık buraya gelmeyin; tedavinizi
Türkiye’de devam ettirin demişlerdi.
12.
Bazı kişiler bağırsak tembelliği, mide yanmaları ve reflü semptomları için
gastroskopi ve kolonoskopi yaptırılması konusunda bana danışmıştır. Burada
yazdıklarımı onlara da anlattım. Fakat bunlardan hiçbirisi bu gereksiz
tetkikleri yaptırmaktan vazgeçmedi. Yazıda vurguladığım gibi kanser taramaları,
kolonoskopi ve gastroskopiler bir salgın haline gelmiştir. Sağlık ticaretinin
geldiği seviyeyi gösterir. Özel hastanelerde endoskopi için gidenlere hemen bu
muayene yapılır. Bu iş egzoz muayene istasyonlarındaki muayene gibi olmuş.
Herkes kuyrukta: Bir hekimi de bu iş için görevlendirmişler. Gelene bu tetkiki
yap demişler. Tabii hekimin maaşı da yaptığı ve yaptırdığı gereksiz tetkikler
ve tahliller üzerinden belirleniyor. Bunları anlatmanın birçok kişi üzerinde
hiçbir etkisi olmayacağını ben de biliyorum. Fakat anlayan kişilerin artması
için fazla ilgi çekmese de bu konuları tartışıyoruz. 13 Ağustos 2023
Dr.
Mehmet Uğur YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder