12 Mart 2021 Cuma

HİPOKRAT VE HİPOKRAT YEMİNİ

             Milattan önce 460- 370 yılları arasında Kos adasında yaşamış döneminin bir hekimidir. Babası ve büyükbabası ve çocukları da hekimdir. Hekimlik bu dönemde aynı zamanda bir aile mesleğidir. Hipokrat, yaşadığı çağda kendinden önce nakledilen ve kendi döneminde geçerli olan tıbbi bilgi, uygulama ve anlayışları kitaplaştırarak dönemindeki tıbbın temel kurallarını belirlemiştir.

       Hipokrat, hastalıkların doğaüstü ve kutsal güçlere bağlı olduğu şeklindeki açıklama ve batıl inançlara karşı çıkan ilk hekim olarak bilinmektedir.   

        Hipokrat’ın yazdığı ve derlediği kitaplarda başlıca yaralar, yara iyileşmesi, kırıklar, fistüller, hemoroit (basur) gibi konuları ele almıştır. Bu dönemin tıbbında bugün bildiğimiz tıptan farklıdır. Bu kitaplarda bugün bildiğimiz hastalıklar ve tedavileri konusunda bir bilgi ve tedavi yöntemleri yer almamaktadır.  

            Hipokrat’ın kitaplarından ve hakkında temin edilen bilgilerden hekimliğin bir eğitim ile yapılan bir meslek olduğunu ve bir meslek ahlakının bulunması gerektiğini öğreniyoruz.

 Hipokrat ismi özellikle kendi adı ile birlikte anılan yeminle birlikte anılır. Birçok kişi hekimlik eğitimi bittiğinde diploma töreninde Hipokrat yemini denen bir yeminin edildiğini duymuştur. Yeminin nereden çıktığı ve neden böyle bir yemine ihtiyaç duyulduğu bilinmemektedir. Herkes Hipokrat yeminini yapan bütün hekimlerin mesleklerini dürüst bir şekilde icra edeceklerini düşünür. Düz mantık budur. Hekim yemin etmiştir. Bu, mesleğini çok iyi icra edeceği anlamına gelir. Bir kişinin hekimlik veya herhangi bir işi doğru ve ustalıkla yapabilme yeteneği yeminle değil iyi bir eğitim ve deneyimle sağlanır. Bir hekimin iyi bir karakter sahibi olması yanında, mesleğini sevmesi ve bir deneyiminin de bulunması gerekir.

Hipokrat’ın yaşadığı dönemde sağlık, hastalık anlayışı günümüzden farklı olduğu gibi bir sağlık sistemi yoktu. Bu dönemde hekimlik için bir eğitim verildiği ve bazı ahlâki kuralların belirlendiği anlaşılmaktadır.  

Sadece Hipokrat döneminde değil 20. yüzyılın başına kadar bugün çok bildiğimiz hastalıklar, teşhis ve tedavi yöntemleri ve girişimler yoktu. İnsanlar daha sağlıklı ve mutluydu. Zamanın önemli bir kısmını hastane koridorlarında ve yataklarında geçirmiyordu.  

Hipokrat döneminde başlıca sağlık sorunları yaralanma ve rahatsızlıklardı. Rahatsızlıkların mekanizması ve bir nedeni bulunmadığı için bir teşhis ve iyileştirici tedavi yöntemi de yoktu. Rahatsızlıkların giderilmesi için ampirik yöntemlerle bazı tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.

Hipokrat yemini şu şekildedir: 

Hekim Apollo ve Asculapius üzerine yemin eder ve Hygeiya ve Panacea dâhil bütün tanrı ve tanrıçaları tanıklık etmeye çağırırım ki yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu yeminime ve sözleşmeye bağlı kalacağım;

Bu sanatı bana öğreten hocamı, ebeveynime eşit olarak göreceğim,  hayatımı onlarla paylaşacak ve gerektiğinde onların ihtiyaçlarını gidereceğim; çocuklarına kardeşim gibi bakacağım ve sanatı öğrenmek isterlerse koşulsuz ve ücretsiz öğreteceğim; ilaç reçetelerini, sözlü talimatları ve öğrendiğim her şeyi çocuklarım, hocamın çocukları ve tıbbın yasalarına uygun olarak yapılan bu yemine bağlı kalacağını söyleyen öğrenciler dışında kimseye öğretmeyeceğim. 

Yeteneğim ve takdirime göre daima hastaların yararını ön planda tutacak, zararlı ve yararsız şeylerden kaçınacağım.  

Talep edilse bile hiç kimseye öldürücü bir ilaç vermeyeceğim ve ölümcül sonuç doğuracak bir tavsiyede bulunmayacağım. Benzer şekilde gebe bir kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim.

Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım.

Taş ıstırabı bulunanlar için bile bıçağımı kullanmayacağım, bu konuları işin ehillerine bırakacağım.

Bir kişinin evine sadece hastanın yararı için gireceğim; ister hür isterse köle olsun kadın ve erkeklere karşı kasıtlı olarak bir kötülükte bulunmayacağım ve onların vücudunu kötü amaçlarla kullanmayacağım.

Tedavi sırasında ve dışında kişilerin özel yaşantısı hakkında gördüğüm ve duyduğum bilgileri başkalarına söylemeyi utanç verici bir davranış olarak kabul ederek bu bilgileri bir sır olarak saklayacağım. 

Bu andımın şartlarını yerine getirdiğim ve buna karşı davranmadığım sürece diğer insanların arasında hayatımı ve mesleğimi her zaman mutlu ve onurlu bir şeklide sürdürmek isterim. Eğer yalan yere yemin eder ve yeminimden dönersem bunların tam tersi olsun.   

Hipokrat yemininin dört temel ahlâk ilkesi vardır.

            1.  Her hasta için elinden geleni yapmak

2.  Mesleki ahlak ve meslektaşlarına ve yakınlarına karşı iyi davranış

            3.  Meslek sırrı: Hasta ile ilgili bilgileri başka kişilere anlatmamak.

        4. Hastalara zarar vermemek ilkesi (Primum nihil nocere): Yapılan tedavi ve girişimden sonra hastanın daha kötü bir duruma sokulmaması ve hastaya zarar verilmemesi ilkesidir. Hastaların tedavi edilmeleri için yapılan bazı işlem ve uygulamaların hastalara faydadan çok zarar verildiğinin görülmesi sonucunda Hipokrat tarafından belirlenen veya aktarılan bu anlayışa göre “hekimin birinci görevi hastayı tedavi etmek değil, tedavi etmek adına ona zarar vermemek” olarak belirlenmiştir. Türkçede “kaş yapayım derken göz çıkarma” olarak bilinen bu ilkenin adı “önce zarar vermeme ” ilkesidir.  Bu ilke hasta yararına yapılabilecek bir şey yoksa zarar verecek bir şeyin hiçbir şekilde hastaya uygulanmaması demektir. Günümüz tıbbında bu ilke uygulanmaz. Günümüz tıbbı iatrojenik tıptır.

            İATROJENİK TIP

        Hipokrat yemininde yer alan bu hususlar günümüz hekimliğinde geçerli değildir.  Hekimlik o dönemde bir aile veya loncanın seçtiği kişilere öğretilen bir meslek olarak oluşmaya başlamıştır. Hekimleri kontrol eden bir mekanizma yoktu. Bu nedenle hekimlik mesleği için birtakım ahlak ilkelerinin oluşturulduğunu anlıyoruz.

Bu dönemde bir sağlık endüstrisi ve bu endüstri tarafından kontrol edilen bir sağlık sistemi de yoktu. Günümüzde tıbbi ilaçları ve ürünleri üreten bir tıp endüstrisi veya tıp karteli vardır. Üretilen ilaçlar ve malzemelerin nasıl ve nerede uygulanacağını belirleyen bir tıp eğitimi, bu ürünlerin satılmasını sağlayan bir sağlık piyasası kurulmuştur. Sağlık piyasasının unsurları sağlık sigortası, sağlık kuruluşları, tıbbi ilaç ve malzemelerin satışını yapan şirketler, sistemin çıkarlarını korumak üzere kurulan meslek örgütleridir.  Hekim kendi hesabına hekimlik yapmaz. Hekim bu sisteme bağlı bir hastane veya sağlık kuruluşunun ücretli elemanıdır. Amaç tıbbi ürün, cihaz ve bu ürünlerin kullanılacağı tıbbi tetkik, tedavi ve girişimlerin olabildiğince fazla miktarda satılmasıdır. Amaç ticari gelirin arttırılmasıdır. Tıbbi ürünler tezgâhta satılmaz. Bunların kullanılması satılması demek bunların özellikle gereksiz tedavi ve girişimlerde kullanılması demektir. Hekim de çalıştığı SHS’nun gelirini arttırdığı oranda kâr payı alır. Günümüzde teşhis ve tedavi yöntemleri gerçekten hasta olan kişilerden çok sağlıklı kişilerde uygulanmaktadır. Yapılan tedavi ve girişimlerin çoğu bu nedenle gereksiz tedavi ve girişimlerdir. Gereksiz tedavi ve girişimler emniyetli ve zararsız şeyler değildir. Bunlara bağlık sağlık sorunları, hastalık, sakatlık ve ölümler meydana gelebilmektedir. Tıbbi bir niyetle yapılan veya böyle gösterilerek yapılan bir tedavi ve girişim sonucunda meydana gelen komplikasyon ve hastalıklara iatrojenik yaralanma ve hastalıklar denir. Gereksiz tedavi ve girişimin üstün bir mesleki beceri ile yapılması bunun hiçbir sorun oluşturmayacağı anlamına gelmez. Şüphesiz bu gereksiz girişimleri yaptıran veya yaptırmak için can atan kişiler yapılacak tedavi ve girişimin kendileri için gerekli ve yararlı olduğuna inandırılmış olan kişilerdir. Kişilerin aldatılması ve yanıltılması ile yapılan bu girişimlere bu nedenle nitelikli bir dolandırıcılık sistemi demek daha doğrudur. Günümüzde sağlık kuruluşları gereksiz girişim ve tedaviler konusunda denetlenmediği gibi, bunlar için idari ve cezai bir yaptırım yoktur. Tıp eğitiminde hekimlere gereksiz girişim ve tedaviler konusunda bir eğitim verilmez. Gereksiz girişimlerden kaçınmaları da öğretilmez. Devletin de bu konuda bir denetimi yoktur.   

Günümüzde hekimin nasıl hekimlik yapacağını geçerli tıp anlayışı ve sistemi belirlemektedir.  Sağlık hizmetlerinde verimlilik anlayışı diğer ticari faaliyetlerde olduğu gibi sağlıkla ilgili ürün ve hizmetlerin olabildiğince fazla satılması ile elde edilen kârdır. Verimlilik sağlık işletmesinin gelirinin arttırılması demektir. Bu da ancak sağlıkla ilgili ürün ve hizmetlerin olabildiğince gereksiz olarak uygulanması ve satılması anlamına gelir. Günümüz tıbbının en temel ilkesi  “önce kişilere zarar verilmesi” demektir. Bu da yeni hastalık ve sorunların oluşması ve daha fazla tıbbi ürün ve ilaç satılması demektir.

Günümüz hekimi sistemin hekimidir.  Hekim kendisi için belirlenen sınırların dışına çıkamaz. Hekimin hastaya zarar vermeme ilkesini uygulaması ve sanatın saflığını koruması mümkün değildir.     

Hipokrat yemini günümüzde bir formalitedir. Milletvekili yemini gibi bir yemin değildir. Hipokrat yemini veya bu yeminin değiştirilmiş şekilleri   diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de hekimlerin mezuniyet töreninde geleneksel olarak  okunmaktadır. Günümüzün değişen koşullarına göre yeniden düzenlenmiş başka yemin metinleri de vardır. Törenlere katılmayan hekimler yemin etmez. Katılan hekimlerin çoğu ne için yemin ettiğini, yemin metnini ve içeriğini bilmez. Hekimler adına bir kişi yemin metnini okur. Yemin bile halkın aldatılması için kullanılmaktadır. Halk yemin ettiği için hekimin yanlış bir iş yapmayacağını sanmakta ve hekim önerilerine körü körüne inanmaktadır.

Günümüzde Hipokratın adına yemin ettiği Apollon, Asklepius, Higiya, Panacea gibi Tanrı ve Tanrıçalar yoktur. Dini bir yemin etmeye de gerek yoktur. Çünkü yemin neticede bir kişinin kendi kendisine verdiği sözdür. Diğer yeminlerde olduğu gibi hekimlikte de yemin eden veya kendi kendisine bir takım sözler veren kişi sözlerine uymayabilir ve farklı davranışlar gösterebilir.  

Her meslek mensubu gibi hekimlerin de uyması gereken ahlaki kuralların bulunması ve buna uyulması elbette önemlidir. Günümüzde yemin değil denetim ve kontrol önemlidir. Gelişecek tıbbi kusur ve hataların önlenmesi suretiyle hastalara zarar verilmesinin engellenmesi için ciddi bir denetim sisteminin kurulması gerekir. İatrojenik komplikasyon, sakatlık ve ölümler için yasal bir zemin oluşturulmalıdır.

Tıp endüstrisi tarafından düzenlenen tıp eğitimi değiştirilmelidir. Sırf ilaç, tıbbi teknoloji ve ürün satılması için uydurulmuş tetkik, hastalık, teavi ve girişimler ayıklanmalı ve engellenmelidir. Tıbbi tanı ve tedavi algoritmaları yeniden düzenlenmelidir. Yapılan tedavi ve girişimlerin sonucuna göre bir performans tanımı getirilmelidir. Tıbbi verimlilik anlayışının değişmesi demek tıbbi ürün ve ilaçların, tetkik ve tedavilerin, girişimlerin oranının da azalması ve bazılarının tamamen terk edilmesi anlamına gelecektir.

Hekim yapay bir zekâya sahip değildir. Birçok nedenle değerlendirme hataları olabilir. Yaptığı girişim ve tedavide hiçbir hata olmasa da hastalarda komplikasyonlar, sakatlık ve ölümler meydana gelebilir. Olumsuz her sonuç mutlaka bir hekim hatası veya suçu anlamına gelmez. Bu nedenle iatrojenik sorunların da adil ve mantıklı bir şekilde değerlendirilmesi ve yargılanması gerekir.   

Sadece hekimleri ve sağlık sistemini eleştirmiyelim. Bu sistemde vatandaş da pek masum sayılmaz. Geçerli tıp anlayışı ve sağlık sistemi sistemin müşterisini de yaratmıştır. Günümüzde sağlık hizmeti satın alanların çoğu hasta değil sağlıklı kişilerdir. Basın ve TV yardımı ile gereksiz tedavi ve girişimler için geniş bir kamuoyu oluşmuş ve talep yaratılmıştır.  Bu kişiler  kendilerine öğretilen gereksiz sağlık hizmetini ve ürünleri  satın almak için birbirleri ile yarışmaktadır. Gereksiz ve zararlı girişim ve tedavileri yaptırmak için hekimler üzerinde baskı kurmaktadırlar. Bu iş artık çığırından çıkmıştır. Gereksiz tedavi ve girişimlerin yapılmaması sıradan vatandaşları ve hastaları da rahatsız etmektedir.  

 Günümüzde değil gelirini paylaşmak, bir hekimin hocası veya hocasının çocuklarını dahi parasız  muayene ve tedavi etmesi mümkün değildir. Eğer bunu yapacak olursa patronu  tedavi ücretini kendisinden tahsil edecektir.

Hipokrat yemininde, hasta tarafından talep edilse bile hiç kimseye öldürücü bir ilaç (tedavi ve girişim) yapılmayacağı ve ölümcül sonuç doğuracak bir tavsiyede bulunulmayacağı ilkesi vardır. Günümüz hekimliğinde ciddi sağlık sorunları ve ölümlere neden olan ilaçlar, aşılar, tetkik yöntemleri, gereksiz ameliyat ve girişimler yaygın olarak kullanılmaktadır. Hekimler tıp kartelinin tedavi ve girişimlerini en ön safta savunan meslek mensupları haline gelmiştir.

Hekimlerde görülen bozulma hekimlerin kendisinden kaynaklanan bir bozulma değildir. İnsan sağlığını bir ticaret unsuru olarak kullanan küresel sağlık sistemi, hekimlik anlayışını ve hekim ahlakını da bozmuştur.   

Günümüz hekiminin işi çok zordur. Önce nasıl bir sağlık sistemi içinde çalıştığını ve   sistemin kendisine hangi görevleri verdiğini bilmek zorundadır. İyi ahlak sahibi bir hekim  insanlara zarar vermeyecek bir şekilde mesleğini uygulamak istese de sistem buna imkân vermez. Uyum göstermeyen hekim sistem tarafından saf dışı bırakılır. işsiz kalır. Kimse onu takdir etmez. Herkes; “O da diğerlerinin yaptığını yapsaydı. Dürüstlük sana mı kaldı?” diyerek onu eleştirir ve kötüler.  İlkeli ve iyi niyetli bir hekim olmasını kimse takdir etmez.   

Hayâl görmeyelim. Günümüzde diğer mesleklerde olduğu gibi hekimlik mesleği de ekonomik sistem tarafından düzenlenmiştir. Meslek ahlakı ile işleyen bir hekimlik yoktur. Bazlarının sandığı gibi daha iyi bir tıp ve ahlak eğitimi sağlık sistemini düzeltmez.   12.3.2021 

Uğur Yılmaz

 

 

 

 

 

  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HASTALIK VE RAHATSIZLIK KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARKLAR

  Not: Temel önyargıların bir tarafa bırakılarak okunmasında yarar vardır . Aforizma: Doktorunu seçerek hastalığını da seçersin. (Choose...