14 Eylül 2023 Perşembe

HER KADININ RAHİM VE YUMURTALIKLARININ ALINMASI GEREKİYOR MU?

 

HER KADININ RAHİM VE YUMURTALIKLARININ ALINMASI GEREKİYOR MU?

YA DA KADIN DOĞUMCULAR VE KADINLAR NEDEN RAHİM VE YUMURTALIKLARINI ALDIRMAK İÇİN BU KADAR HEVESLİ?

Sağlıkta Dönüşüm ile oluşturulan sağlık sisteminin müşterileri aslında hasta değildir. Bu sistemde esas olarak tamamen sağlıklı kişilerin sağlık kuruluşlarına gitmesi sağlanmıştır. Bu kişilere de aslında sağlık hizmeti kapsamında değerlendirilemeyecek birçok işlem yapılmaktadır. Sağlıklı kişilerin sağlık tesislerine gelmelerini sağlamak için sahte hastalıklar ve ileride oluşacak hastalıkların önceden saptanması ve önlenmesi gerekçe gösterilmektedir. Sağlık kuruluşlarında yapılan işlemler gereksiz olsa da başvuran kişiler bu işlemlerin ileride oluşacak sağlık sorunları için yapıldığını düşünerek bu kampanyalara katılmaktadır. Amaç bir takım hastalıkların aranması için tarama testlerinin yapılması; gereksiz işlemler ve bunu takiben gereksiz ameliyatlar için gerekçe ve talep oluşturmaktır.

Devamlı propaganda ile kadınlar günün birinde mutlaka meme, rahim veya yumurtalık kanserine yakalanacağına ikna edilmişlerdir. Bu tehlike akıllarına çakılmıştır.

Kadınlarda daha önce ve sonra da olabilirse 45-55 yaşlarında menopoz dönemine girerler. Menopoz yumurtalıkların faaliyetinin bitmesi

Bu dönemde FSH ve LH denen hormonların salınımında azalma yumurta hücrelerinin gelişmesini engeller. Yaklaşık olarak altı ay süren bu dönemde regl olarak adlandırılan kanamalarda (Aslında bir kanama yoktur. Atılan uterusun, endometrium denen tabakasıdır. meydana gelir.) azalma ve düzensizlik meydana gelir.  Kadınların hemen tamamının okuma yazma bilmediği eski dönemlerde menopoz dönemine giren kadınlar regl kanamalarının azalmasının, ateş basmalarının ve diğer rahatsızlıkların neden meydana geldiğini bilerek bu dönemi bir hastalık olarak görmez ve bu nedenle hekimlere gitmezdi.

Tıp endüstrisi normal fizyolojik bir dönem olan menopoz dönemini de bir hastalık ve tehlikeli dönem olarak takdim etmiş ve insanları buna inandırmıştır. Tıp endüstrisine göre menopoz döneminde olan düzensiz ve azalmış kanamalar normal ve fizyolojik bir şey değildir. Kanser gibi önemli hastalıkların nedenidir.

Meme kanserinde olduğu gibi menopoz dönemine giren kadınlarda    görülen düzensiz kanamaları bir fırsata çeviren kadın doğum uzmanları kendilerine başvuran her hastada kanser taramasına başlarlar. Menopoz dönemine giren kadınlar bunun doğal ve fizyolojik bir şey olduğunu düşünmez. Basın, TV sağlık kuruluşlarında bu dönemde kanser taramasının yapılması gerektiği zihinlerine kazınmıştır. Hasta bu ruh hali ile hekime gelir. Kadın-doğum uzmanları yumurtalıklarda olan kistlerin, rahimde oluşan miyomların kanser olabileceğini işleyerek hastaları önce görüntüleme yöntemlerini (USG, histerosalpingografi veya histerosalpingoskopi, tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme) yaptırır. Bunu rahim ağzı (cervix) biyopsileri ve endometrium biyopsileri izler. Bu biyopsi sonuçlarının tamamen normal olduğu durumlarda bile hastaya  “Şu an için kesin kanser diyemeyiz. Ama myomlar ve yumurtalık kistlerinde de kanser olabilir. Ayrıca düzensiz kanamalar da var. Bunlar da kansere bağlı olabilir. Biz en iyisi mi emin olmak için rahmi ve yumurtalıkları alalım.” Önerisini getirirler.

Cervix biyopsilerinde mutlaka atipik hücreler görülür ve hekimler ve patologlar bunun kanser olup olmadığından emin olamaz. Rahim ve yumurtalıkların mutlaka alınması gerekir. Hastaya kendisinde  ciddi bir kanser şüphesi olduğu söylenir. Bu hastanın artık uykuları kaçar. Bir an önce ameliyat olarak kanserden nasıl kurtulacağını düşünür. Bu ameliyatı yapacak en iyi ve ücreti en fazla olan kadın-doğum uzmanları aranır. Rahim ve yumurtalıklar alınır. Bu organları aldıran hastaların hepsinde kanser çıkmayacaktır. Ameliyatı yapan cerrah, organların çıkarılmasından sonra yapılan histopatolojik tetkikte kanser saptanmadığını söyler. Esasen kendisinde kuvvetli bir kanser şüphesi olduğuna inanan hasta bu müjdeli haberi alınca ne kadar iyi bir karar aldığına inanarak bu organları neden aldırdım diye düşünmez.

Günümüzde menopoz dönemindeki bütün kadınların gördüğü muamele budur. SGK ile sözleşmesi bulunan hastanelerinin Kuruma gönderdiği faturaların nasıl % 100’ü girişimsel artroskopi ise; kadın doğum faturalarının da en az % 80’i endometrium ve cervix biyopsileri ile ilgilidir. Yapılan her işlem bazı tetkik solüsyonlarının, cihazların, sarf malzemesi ve malzemelerin, ilaçların kullanılması için bir piyasa oluşturur ve bunlar da satılmış olur.

Menopoz dönemine giren herkesin bu senaryoyu bilmesinde yarar vardır.

Rahim kanseri erken dönemde saptanabilirmi?

Diğer kanserlerde olduğu gibi rahim kanserlerinin de ne zaman başladığı hiçbir yöntemle belirlenemez. Başlangıç zamanı belirlenemeyen bir kanserin yaşı; erken veya geç dönemde saptandığından bahsedilemez. Kanserin başlangıç anından itibaren kanser hücreleri vücudun her bölgesine yayılır, Bazı bölgelere tutunur ve zamanı gelinceye kadar sessiz bir şekilde bekler. Her kanser saptandığı an evre dört veya son evredir.

Kanser tanısından sonra hastalara hemen tekrar BT ve PET’ler çekilir. Bunlar ameliyattan önce de istenmiştir. PET ile bir yayılım odağı belirlenemezse -ki bu dönemde zaten nüksler saptanamaz- “Kanseri çok erken yakaladık. Bir yere yayılmamış.” Derler. Bu hastaları aldatmak için söylenen bir yalandır. Hasta da kurtulduğunu sanır. Kanserler hakkında doğru bilgilere sahip olan bir kişi erken tanının ve erken evre laflarının bir yalan ve zırva olduğunu bilecektir. Her kanser saptandığı an evre dört veya son evrededir. Bu hasta hemen yarın ölecek demek değildir. Çünkü kanser hücrelerinin cinsine ve karakterine göre hastada ameliyattan sonra süresi herkeste değişik olan semptomsuz ve belirtisiz bir dönem vardır. Birçok hasta kendi beklediğinden uzun yaşar ve “kanseri yendim” diye ortalıkta dolaşır.

 Rahim kanserinde iyileştirici bir tedavi şekli varmıdır?

Hiçbir kanser türünün iyileştirici tedavisi ve ameliyatı yoktur. Rahim ve yumurtalıkların alınması ile kanserli organ veya kanser olmasının beklendiği organ çıkarılmıştır. Bu semptomatik bir tedavidir. Semptomatik tedavi iyileştirici bir tedavi değildir. Kansere ait bazı semptomların giderilmesi veya azaltılması demektir. Ameliyatla sadece odaklardan biri veya odak olduğundan şüphelenilen bir alan çıkarılmıştır. Hastalar kanseri organla sınırlı bir hastalık olarak algıladıkları için, organın çıkarılması ile iyileştiklerini sanırlar. Diğer kanserlerde olduğu gibi kemoterapi ve radyoterapi adjuvan tedavi olarak adlandırılır. Kanserin iyileştirici bir tedavisi olmadığı için esas tedavinin etkisini arttıran adjuvan bir tedavisi de yoktur. Bugün pek kullanılmayan adjuvan tedavi kavramını da iyileştirici bir tedavi gibi algılamamak gerekiyor.

Kemoterapi ve ışın tedavisi vücuda zarar verir. İştahı, bağışıklık sistemini, kan yapımını bozar. Bazı hastalar kemoterapi sırasında gelişen komplikasyonlar nedeniyle ölmektedir. Bunların hiçbir faydası olmayan, aksine çok ciddi zararları olan gereksiz tedavilerdir. Kanserin nüksünü geciktirici, kanseri daha az zararlı hale getirecek bir etkisi yoktur. Gerçek rahim ve yumurtalık kanseri olan hastalar bu bu gerçeği anlamak istemez. Önlerine sunulan menüyü düşünmeden kabul ederler.  

Uterus ve yumurtalık hastalıklarında hiçbir şey yapmayalım mı?

Uterus veya Türkçe adı ile rahim sigmoid kolon denen kalın bağırsak bölümü ve mesane arasında yer alan 7.6 cm uzunluğunda, 4.5 cm genişliğinde, 3 cm kalınlığında bir üretim organıdır.  

Myom denen iyi huylu urlar uterus içinde oluşur ve kanser değildir. Yumurtalıklarda birçok kist ihtiva eden organlardır. Büyük yumurtalık kistleri ve uterusta bulunan ve cerrahi girişim gerektirmeyen myomların çoğu menopozdan kısa bir sonra küçülür ve yok olur. Uterus da bir başparmak boyutuna kadar ufalır. Bu nedenle menopoz döneminde büyüklükleri ne olursa olsun, yumurtalık kistleri ve miyomlar için ameliyatlardan kaçınmak gerekir. Tabii kadınların gideceği her kadın-doğum hekimi yumurtalık ve rahmi çıkarmaya odaklandığı için en iyisi hiçbir şekilde hastaneye gidip menopoz muayeneleri kampanyalarına katılmamaktır.

Menopoz döneminde kadınlarda adet aralarında ve kanama miktarında düzensizlikler olur. Adet araları kısalır veya uzar; kanamalar da azalır veya daha fazla olur ve normalden gazla sürer. Bunlar genellikle fizyolojiktir. Acaba menopoza girdim mi diyerek hekime gidip cinsel hormonların seviyelerine baktırılmasının veya başka tetkikleri yaptırmanın bir anlamı yoktur.   Bu dönemde olan kanamalar uzun ve rahatsız edici bir şekilde devam ederse öncelikle bazı ilaç tedavileri (Primolut-N tablet gibi PROGESTERON etkisi yapan ilaçtır) ile kanamalar kontrol altına alınabilir.   

          Kanaması ilaç tedavisi ile kontrol edilemeyen hastalarda endometriumun kürtaj ile kazınması kanamaların durdurulması için kullanılabilen bir yöntemdir. Burada amaç endometriumda bir kanser taraması yapmak değil başka yöntemlerle durdurulamayan kanamaların durdurulmasıdır. Alınan materyal histopatolojik olarak da incelenir. Bu tedavi amacı ile (terapötik) yapılan bir kürtajdır.

  Menopoz öncesi dönemde bağırsak ve mesane fonksiyonlarını etkileyen çok büyük iyi huylu miyomlar da ameliyatla çıkarılabilir. Burada myomun büyüklüğüne ve diğer semptomların bununla ilişkili olup olmadığına bakmak gerekir.

Tedavi amacı ile yapılan küretajlar ve cervix (serviks) biyopsileri kimlere yapılmalıdır?

Bu girişimlerin tıbbi olarak yapılması gereken durumlar vardır. Hiçbir tıbbi rehberde menopoz döneminde bulunan her kadında terapötik küretaj ve rahim ağzı (Cervix) biyopsisi yapılması önerilmemektedir. Menopoz dönemindeki kadınlara rutin olarak (körlemesine) bu  gereksiz biyopsilerin yapılmaması konusundaki görüşlerimiz benim uydurduğum şahsi görüşlerim değildir. Mevcut yayın ve tıbbi rehberlerdeki görüşler de bu yöndedir. 

 Durumu anlaşılmaz hale getirmeden NICE: National Institute for Health and Care Excellence) rehberine göre incelediğimizde:

1.3.10  Yüksek oranda endometrial patoloji olduğu şüphelenilen ve histeroskopi (rahim içinin endoskopik muayenesi) yapılan kadınlarda şüpheli   endometrial biyopsi yapılması gerektiğini şu durumlarda göz önünde bulundur:  

•Adet kanamaları arasında kanamaları olan veya düzensiz kanamaları olan kadınlarla, düzensiz ve şiddetli rahim kanaması olan  şişman ve polikistik overleri (overlerinde çok fazla sayıda kist bulunan)  olan kadınlarda,

•Tamoksifen kullanan kadınlarda (Meme kanseri tedavisinde kullanılan Tamoksifen aynı zamanda kanser yapan bir ilaçtır.)

•Yapılan tedavilerin başarılı olmadığı ŞAK (HMB=şiddetli Adet kanaması olan) kadınlarda.  [2007, amended 2018]

1.3.11 Endometrial biyopsi örneğini sadece tanısal histeroskopi sırasında alın. ŞAK olan kadınlarda körlemesine endometrium biyopsisi alınmasına karar vermeyin. [2018]

https://www.nice.org.uk/guidance/ng88/chapter/Recommendations#management-of-hmb  

Rahim ağzı, uterus ve yumurtalık kanserlerinde histopatolojik tanılar her zaman doğru mudur?

Tıpta teşhis, teşhisi koyan hekimin kişisel görüş ve yorumudur. Mutlak veya evrensel doğru anlamında değildir. Dokuları inceleyen patolog gördüğü hücrelerin kanser hücresine benzeyip benzemediğine göre değerlendirme yapar ve bir karar verir. Gerçek hastalıklarda bir hekimin koyduğu tanı nasıl diğerine her zaman benzemez ise, histopatolojik incelemelerde de teşhis her hekimde aynı değildir. Hekimler gerçekte kanser doğasını göstermeyen bazı bozuk hücreleri kanser hücresi olarak yorumlayabilir ve hatalı olarak kanser tanısı koyabilir.

Kanserin ne olduğunu bilen bir cerrah da öncelikle kanserin iyileştirici bir tedavisi bulunmadığını; yapılacak cerrahinin bir semptomatik tedavi olduğunu hastaya söylemelidir. Eğer semptomatik bir cerrahi girişimden fayda bekleniyorsa bu hasta ile tartışılarak ameliyat yapılabilir. Dürüst bir cerrah hastasına ameliyattan sonra da yapılan işin semptomatik bir ameliyat olduğunu; vücudun başka bölgelerine yerleşmiş kanserli hücrelerin er veya geç faaliyete geçerek nüks veya metastaz olarak adlandırılan uzak kanser odaklarına neden olacağını söylemelidir. Hekim kemoterapi denen ilaç tedavilerinin ve iyonlaştırıcı ışın tedavilerinin de iyileştirici bir etkisi olmadığını hastaya söylemelidir.

Bazıları “Biz etkisi olmadığını söylesek bile, hastalar ilaç ve ışın  tedavisi almak için ısrar ediyor,” diyebilir. Evet hastaların kafası kanser endüstrisinin hurafeleri ve yalanları ile doldurulmuştur. Bu hastalar daha kemoterapi aşamasında bazı hastaların nükslerle geldiğini zaten kendisi de görecektir. İyileştirildiği iddia edilen kanser için üç aylık aralarla BT, MR ve PET kontrollerine çağrıldığında da “Madem ben iyileştim. O zaman beni neden kontrollere çağırıyorlar?” diye düşünmeye başlayacaktır.

Kanser hastaları uygulanan ameliyat ve tedavilerin bir işe yaramadığını zaten bilmektedir. Bu nedenle kaplumbağa kanı içmek, ısırgan otu yemek ve zakkum ekstrelerini kullanmak gibi şeyleri zaten yapacaktır.

SGK SAĞLIK HİZMETİ SATIN ALIM SİSTEMİ VE RAHİM KANSERİ TARAMALARI

Yukarıda açıkladım. Sık sık hatırlatıyorum. Ama bir kere daha vurgulamakta yarar var:

Türkiye’de SGK’ya hizmet satan bütün SHS (hastane ve tıp merkezlerinde) hasta yaratmak ve müşteri bulmak için menopoz dönemine gelen BÜTÜN KADINLARDA servikal biyopsiler ve endometrium biyopsileri yapılmaktadır.

Diğer gereksiz girişim ve işlemlerde olduğu gibi bunların çok yaygın ve her kadında uygulanmasının nedeni uygulanan sağlık sistemidir. Bu “SGK sağlık hizmeti satın alım sistemidir.” Dünya Bankası tarafından kurulmuştur ve yönetilmektedir. SGK sözleşme ve protokolle sağlık hizmeti satın almaktadır. Sağlık hizmeti satan SHS’nın hepsi kâr amacı ile çalıştırılan ticari şirketlerdir. Sadece para kazanmak için açılmışlardır. SGK sisteminde sağlık hizmeti beyana göre satılır. Verilen hizmetin gerekli olup olmadığı, yapılıp yapılmadığı veya neden yapıldığı hiçbir kuruluş tarafından denetlenmez. Hizmet evrakı aylık dönemler halinde SGK MEDULA sistemine yüklenir. (MEDULA: sağlık hizmeti ile ilgili elektronik hizmet belgesi ve faturaların yüklendiği SGK’nın hastane ve eczanelerle ortak kullandığı bir intranet sistemi, programı ve arşiv sistemidir.) Beyana göre hizmet alınması demek SHS’na sahte fatura düzenleme hak ve yetkisi verilmesi anlamına gelmektedir. Beyan edilen hizmet evrakı ve faturanın % 5’inde göstermelik bir hak ediş denetimi yapılarak beyan edilen tutar ödenir. Her türlü sağlık sahteciliğine izin veren bu sistemde hastanelerin daha fazla para kazanması için yapması gereken şey her branşta en fazla ve fabrikasyon yapılabilecek işleri yapmaktır. Fabrikasyon ameliyatlar dallara göre değişir. KBB dalında gereksiz geniz eti, bademcik ve burun ameliyatları; kardiyoloji dalında gereksiz anjiografi, balon ve stent uygulamaları;  beyin cerrahisi bölümünde gereksiz bel fıtığı ve dar kanal ameliyatları (dar kanal ameliyatından sonra felç gelişen birçok hasta biliyorum), genel cerrahide gereksi tiroid ameliyatları tiroid ameliyatlarının hepsi gereksizdir), ortopedide girişimsel artroskopiler gibi girişim ve ameliyatlardır.  Bu sistem “kazan-kazan” mantığı ile çalışmaktadır ve hastaneler kazançlarını arttıran hekim ve cerrahlara “performans adı altında” kâr ödemeleri yapılmaktadır. Hekim ve cerrah ne kadar çok (gereksiz) tahlil, tetkik, görüntüleme isterse ve ne kadar çok ameliyat ve girişim yaparsa cebine giren para o kadar fazla olacaktır.     14.9.2023 Dr. Uğur YILMAZ

 

KANSER, KOLON KANSERİ VE KOLONOSKOPİ YAZILARINA EK

  

Bu  yazıları neden yazıyorum?

Tahliller tıbbi gerekçelerle istenmiyor. Herkes bir sürü gibi korkutularak bir ağıla yönlendiriliyor. Aşırı stres ve korku altında düşünmüyor ve düşünmek istemiyor. Bu tuzaklara düşmemek için kanseri ve kanser tedavisinin ne olduğunu kavramamız gerekiyor.

1. Kanser ne zaman başladığı bilinmeyen, başlangıç zamanı belirlenemeyen bir hastalıktır. Dolayısı ile önceden belirlenemez.

2. Kanser teşhisi konulduğunda kanser yıllar önce başlamıştır.

3. Kanser tek odaklı değildir. Biz öncelikle esas odağı görürüz. Meme, bağırsak, mide, pankreas kanseri gibi. Hastalar ve toplum sonunun bu organlarda bulunan kanserli doku olduğunu; organın tümör ile çıkarılması ile hastalığın da ortadan kalkacağını zanneder. Halbuki kanser bir organla veya bölge ile sınırlı değildir. Kanser hücreleri kanserin bilemediğimiz başlangıç tarihinden itibaren vücudun birçok bölgesine yayılmıştır. Fakat buralarda kanserli hücre odakları büyümez ve kendini göstermez. Dolayısı ile hiçbir yöntemle saptanamaz. Büyük kitleler daha sonra saptanabilse bile birçok odak sessiz bir şekilde uyumaya devam eder.

4. İlk (primer) odak çıkarılınca diğer odaklardan birisi hakim odak haline gelir ve bu odağı biz metastaz olarak görürüz. Aslında bu bir metastaz değildir. Bunun anlamı: Kanser hücresi zaten burada mevcuttu. Faaliyete geçti, demektir.

5. Kolonoskopi veya diğer yöntemlerle biz mevcut olan, başlamış olan ve oldukça ilerlemiş bir kanseri saptayabiliriz. Eğer kanser hücresel seviyede ise saptanamaz. Kolonoskopi yaptıran kişi sevinerek gider. Kolonoskopi bir hekimin gözle muayenesidir. Göze çarpmayan ve görünür olmayan her şeyi görmesi zaten beklenemez. Ayrıca bu hekimin ne kadar iyi kolonoskopi yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Kolonoskopi veya gastroskopide tümör saptanmadı: Bu birkaç ay sonra kanserin saptanabilir hale gelmeyeceği anlamına da gelmez. Kişiler bu tetkiklerle ömür boyu tekrar kansere yakalanmayacaklarını; tetkiki yaptırdıkları için üzerlerine düşen görev yaptırdıklarını ve Allahın da onları kanserden koruyacağını düşünüyor. Mevcut bir kanseri, burada kalın bağırsak kanserini yakalamak için çok sık aralıklarla ve ömür boyu kolonoskopi yaptırmak gerekir. Eğer Lynch sendromu hastası değilseniz bu ihtimal piyangoda büyük ikramiyenin çıkması kadar az bir olasılıktır.

6. Kitlesel kanser taramaları tıbbi değil bir ticari faaliyettir. Bu şekilde gerçekte kanser olmayan birçok kişiye tetkikler yapılır. Bu tetkikler sadece kolonoskopi, gastroskopi ile sınırlı değildir. Bazı kişilerde işe PET ile başlandığını da gördüm. Vatandaş da “Aaaa, ne iyi. Kanserim bu şekilde anlaşılabiliyor,” diye seviniyor. Bir hafta ara ile PET çekilen kişiler biliyorum. Gastroskopi ve kolonoskopi sırasında gerekmediği halde biyopsiler alınır. Bu biyopsilerin her biri tahlil ve birçok boyama paraları tahsil edilir. Bu işlem daha önce anestezi verilmeden yapıldığı halde, sedoanaljezi yaptık denilerek onun da parası tahsil edilir. Tetkik için uygun musunuz? Bu tetkik garantili yapılması için -tetkik öncesi tetkik olarak- diye birçok kan tetkiki ve röntgen tetkiki de satılır. Ayrıca en kısa sürede bir randevu daha verilir. Hasta uyumlu ve her öneriyi onaylıyorsa, diğer organ kanserleri de taranır. MR, tomografi, PET çekilir. Bu böyle devam eder.

7. Tetkik sonucunda kanser saptandı ve teşhis kondu diyelim, esas sorun kanserin tedavisidir. Kanserin iyileştirici bir tedavisi yoktur. Teşhis konulduğunda posta kutusuna gelen mektubu almış oluyoruz. Kanser cerrahisi semptomatiktir. Belirti veren bir odak çıkarılır. İlaç tedavisi de kanserin mekanizması üzerinde etkili olmayan körleme bir tedavidir. Dozları değiştirilerek herkeste aşağı yukarı aynı tedavi uygulanır. Işın tedavisi ile kanserli dokular tamamen ortadan kaldırılamaz. Bu zaten bilinen ve söylenen bir şeydir. Kanser tedavisi süreci seni tedavi ediyorum diyerek kanserli hastaların aldatıldıkları bir dolandırıcılık sürecidir.

8. Meme ve bağırsak kanserlerinin çoğu beş veya on yıl içinde nüks etmez. Nüks kelimesi de yanlış. Nüks denen odak ortaya çıkarılamaz. Uzun bir süre gizli kalır. Fakat onkoloji klinikleri üç veya altı ayda bu hastaları kontrole çağırarak MR, BT, PET ve bir sürü gereksiz kan tetkiki yaparak bunları satar. Ve hiçbir şey saptanmadı, sonuçlar temiz çıktı diye size müjdeyi verir. Zaten bu dönemde hiçbir şeyin saptanmaması gerekiyor. Saptansa ne olacak? Bu yaptığınız tedavinin bir işe yaramadığını gösterir. Onkoloji polikliniklerine gidip hastalarla konuşursanız hiç kimsenin iyileşmediğini; hastalığını bir süre sonra nüks ettiğini; hatta kemoterapi alırken dahi nüksler olduğunu görürsünüz. Durum böyle olduğu halde halkın kanseri iyileştirilebilen, erken teşhis edildiğinde tamamen önlenebilir bir hastalık olarak sanması ve böyle düşünmesinin sağlanması tam bir nitelikli dolandırıcılıktır.

9. İşe yaramasa da radyoterapi ve ilaç tedavisi yaptırsak ve hasta en azından bir şeyler yapılıyor diye sevinse ve oyalansa diye düşünenler de vardır. Bu işler bir oyuncak ve meşguliyet tedavisi değil. Kanser ilaçlarının prospektüslerinde bile zararları açık bir şekilde yazılıdır. Bu ilaçlar bağışıklık sistemini çökertir; vücudun kanserle mücadelesini zayıflatır. Bağışıklık sistemi bozulan kişilerde bağırsaklarda yaygın mantar enfeksiyonları, kansızlıklar, öldürücü hastane enfeksiyonları gelişebilir. Bu tedaviler ciddi iştahsızlık ve yeme bozuklukları yapar. Mide kanserli bir hastam sırf bu nedenle ölmüştü. Kemoterapi yaptırmasaydım ölmeyecekti. Kemoterapi nedeniyle vücut ağırlığının nerede ise % 40’ını kaybeden bir hasta, iştahının kesildiğini ve yemek yiyemediğini söyleyerek, ilaç tedavisi yaptırmazsam ne olur diye sordu? Yaptırmayın bir anlamı yok dedim. Ve anlattım. Eşi daha sonra bana gelerek “Hocam, biz gene kemoterapi yaptırmaya karar verdik ve yaptırdık,” dedi. Neden yaptırdınız diye sorunca: Kemoterapi yaptırmazsak kendi kendine iyileşecek miydi? Diye cevap verdi. Hâlâ, kısa süre sonra ölecek bir kişinin kemoterapi ile yaşayabileceğine inanıyordu. Kanser tedavisi sırasında ani kalp yetmezlikleri de gelişebilir. Bağırsak kanserli bir hastam böyle bir tedavi sırasında kalp yetmezliğine girerek öldü. Kanser tedavisi İndiana Jones filimleri gibi maceralı tedavilerdir. Ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirir.

10. Buradan çıkarılacak sonuç: Ciddi bir belirti olmadan kanser taramasına girmenin ve erken teşhis için uğraşmanın bir anlamı yok. Aksine bırakın tümör büyüsün. Belirti veren bir duruma gelsin. Hele memede hiç acele etmeyin. Deri altındaki bir tümörü çıkarmak kolaydır. Ama omurgada, beyin ve akciğerde olan tümör odağının çıkarılması hem zordur hem de anlamsızdır. Zaten bu odaklar inoperabl (ameliyat edilemez, edilmemesi gerekir) kabul edilir. Bağırsak ve mide kanserlerinde beslenmenin devamı için semptomatik bir rezeksiyon yararlıdır. Ama bu kadarı yararlıdır. Daha fazlası değil. Tekrar bir tümör gelişirse o da çıkarılabilir. Bu hastalara kolonoskopi kontrolleri önerilir. Fakat Lynch sendromu yoksa bağırsak nüksü pek görülmez. Kanseri tedavi ediyorum diye aşırı maluliyet oluşturacak işlemlerden kaçınmak gerekir.

11. Bazıları şöyle de düşünüyor. Tamam kanserin tedavisi iyi yapılamıyor ve sonuçlar iyi değil. Ama muayene ve ameliyat ücreti yüksek, iyi bir hoca bulur ve tedavi ve ameliyatımızı on yaptırırsak en iyi tedaviyi yaptırmış olmaz mıyız? Tabii böyle düşünenler cebindeki parayı harcayacak yer bulamayanlardır. Kafalarında hâlâ iyileştirici tedavi yapabilecek bir kişi olduğu beklentisi vardır. Bilindiği gibi masallarda tedavisi bulunmayan bir hastalığı iyileştirecek otun yedi dağın ardında olduğu söylenir. Birisi oraya gider o otu bulup getirir ve prenses iyileşir. Bu masallarda olur. Kanser tedavisinde en iyi hoca ile onuncu sınıf bir hekimin arasında bir fark yoktur. En iyi tedavi yapılmayan tedavidir. En iyi hocada cebinizden çıkan para ona göre fazla olacaktır. Bazı kişiler ne kadar harcama yaparsa en iyi sonucu alacağını sanır. Bağırsak kanserli bir hastamın kocası kemoterapi için eşini İngiltere’ye götürüyordu. Bunun bir anlamı olmadığını; aynı ilacın Türkiye’de de olduğunu ve her yerde aynı tedavilerin yapıldığını söylediğimde; Türkiye’deki ilaçların orijinal ve etkili olmayabileceğini söylemişti. İngiltere’de gittikleri kliniğin hekimleri hastaya acıyarak artık buraya gelmeyin; tedavinizi Türkiye’de devam ettirin demişlerdi.

12. Bazı kişiler bağırsak tembelliği, mide yanmaları ve reflü semptomları için gastroskopi ve kolonoskopi yaptırılması konusunda bana danışmıştır. Burada yazdıklarımı onlara da anlattım. Fakat bunlardan hiçbirisi bu gereksiz tetkikleri yaptırmaktan vazgeçmedi. Yazıda vurguladığım gibi kanser taramaları, kolonoskopi ve gastroskopiler bir salgın haline gelmiştir. Sağlık ticaretinin geldiği seviyeyi gösterir. Özel hastanelerde endoskopi için gidenlere hemen bu muayene yapılır. Bu iş egzoz muayene istasyonlarındaki muayene gibi olmuş. Herkes kuyrukta: Bir hekimi de bu iş için görevlendirmişler. Gelene bu tetkiki yap demişler. Tabii hekimin maaşı da yaptığı ve yaptırdığı gereksiz tetkikler ve tahliller üzerinden belirleniyor. Bunları anlatmanın birçok kişi üzerinde hiçbir etkisi olmayacağını ben de biliyorum. Fakat anlayan kişilerin artması için fazla ilgi çekmese de bu konuları tartışıyoruz.  13 Ağustos 2023 

Dr. Mehmet Uğur YILMAZ

 

HASTALIK VE RAHATSIZLIK KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARKLAR

  Not: Temel önyargıların bir tarafa bırakılarak okunmasında yarar vardır . Aforizma: Doktorunu seçerek hastalığını da seçersin. (Choose...