BEBEKLERE
SU VERİLMELİ Mİ VERİLMEMELİ Mİ?
Yazar Mustafa Yıldırım'a konuşan Op. Dr.
Uğur Yılmaz, bebekler için suyun önemini vurgularken, bebeklere suyu
yasaklayanları ise "çağdaş tıp hurafesi" olarak niteledi.
İşte
Op. Dr. Yılmaz'ın toplumda yanlış bilinen "bebeklerde su içirmeyin"
önerisi ile ilgili çarpıcı açıklamaları:
"Sayın Uğur Yılmaz, son on yıldır
doktorların birçoğu annelere “Bebeklerinize su içirmeyin!” diyorlar. Hatta
Ankara’nın ikinci büyük üniversitesinin çocuk doktorları emrediyor. Siz bu
doktor yasağının bir “hurafe”, bir “dogma” olduğunu söylüyorsunuz… Çağdaş tıpta
birçok ilaç-ameliyat dayatması duyduk; ama ‘su düşmanlığı hurafesi” ne oluyor?
- Söz olsun diye ‘hurafe” demiyorum!
Bebekleri susuz bırakanlara yıllar önce öğrenciyken rastladım…
- Hocalarınız mı öneriyordu?
- Hayır! Bizim hocalarımız böyle bir şey
söylemedi. Köylüler bebeklerine su vermiyordu.
- Demek ki bebeklere su verilmemesi
geçmişten gelen bir sağlık uygulaması… Susuz bırakma olayına Ankara Tıp’ta mı
rastladınız.
- Anadolu rastladım. Öğrencilik
dönemimizde Toplum Hekimliği dersi – sonradan ‘Halk Sağlığı’ olarak
değiştirildi. Ders gereği öğrenciler, yazları Toplum Hekimliği uygulamalı
çalışması için kurayla çeşitli yerlere gönderilirlerdi. Ben de Adıyaman’a
gönderilmiştim. Oradaki sorumlu hekim, “İlçelerde düzenli çalışan sağlık ocağı
yok. Sen burada şehirde kal” dedi. Ben istemedim.
- Ankara’ya mı döndünüz?
- Hayır dönmedim; Kahta ilçesinde bir
hastane vardı; oraya gittim. Hastanede doktor yoktu; yalnızca birkaç görevli
vardı. Görevlilerden biri nöbetçi kalıyor; gerektiğinde evlerine gidenleri
hastaneye çağırıyordu. Kahta Sağlık Ocağı’nda da doktor yoktu.
- Doktorsuz hastanede sağlık hizmeti mi?
- Tam öyle değil! Samsat’taki sağlık
ocağından bir doktor, sabah 10.00’da Kahta Sağlık Ocağı’na geliyor; kuyruğa
girenlere bakıp 12.00’de gidiyordu. Ben de onun yanında duruyordum. Muayeneye getirilenlerin
hemen hemen tümü bebekti.
- Salgın mı vardı?
- Hayır, hayır! Getirilen bebeklerin
derisi bumburuşuktu; dudakları çatlamış; ağızlarını güçlükle açabiliyorlardı…
Ben şaşkındım. Aklımdan okulda öğrendiklerimi geçiriyor; ama sonuca ulaşamıyordum.
- Açlıktan, susuzluktan kavrulan
Afrikalı bebeklerin görüntüleri gibi… Gelen doktor ne yapıyordu?
- Doktor bebeklerin deri altına bir iğne
sokup; serum veriyordu… Ben sessizce izlerken doktor, ana-babalara “Bu
çocukları yalnızca emziriyorsunuz! Su da verin, su!” diye bağırıyordu.
Bebeklere su vermedikleri gibi anne sütünden başka süt de vermiyorlardı. Bebek
annesini ememiyorsa aç kalıyorlardı.
- Gerçekten bebeklere su vermemişler mi?
O güne dek doktoru da mı dinlememişler?
- Çoğu dinlemiyor; ne denirse densin
bebeklerine su vermiyorlardı… Ana-babalarla konuştum. Bebekler kendi elleriyle
yemeye ve su içmeye başlayana dek yalnızca süt emmek zorundaydılar.
- Anneler su vermiyorsa bebeklere suyu
kim veriyormuş?
- “Bebeklere melekler su içiriyor”
dediler. Şaşıp kaldım.
- İyi de, bebek ölünce hiç mi suçluluk
duymuyorlardı?
- Onlar susuzluktan öldüklerine
inanmıyorlardı ki! “Melekler yaşamasını isteseydi, yaşardı” diyorlardı.
ŞİMDİKİ DOKTORLARIN ÇOĞU YENİ DOĞANLARA
SUYU YASAKLIYOR
- Şimdilerde de çocuk doktorlarının
neredeyse tümü, yeni doğan bebeklere “Su vermeyin! Onlar suyu anne sütünden
alırlar” diyorlar. Bu doktorlar da meleklerin su içirdiğine mi inanıyor?
- Gerekçe tam da böyle değil; ama yine
de çağdaş tıp hurafelerinden, dogmalarından…
- Bebekleri susuz büyütmenin tıbbi
gerekçesi mi olurmuş?
- Diyorlar ki, bebek anne sütü ve mama
ile yeterli suyu alıyormuş!
- İnsan ya da öteki canlıların bebekleri
milyonlarca yıldır su içtikleri için zarar mı görmüşler?
- Dünya Sağlık Örgütü böyle bir bildiri
yayınladı. Hekimler de hiç tartışmasız kabul ettiler. Koyu dindarların
fetvalara inanması gibi! Diyorlar ki bebeğe su verilirse yeterli beslenemez!
Hatta su fazlası zehirlenme gibi sonuçlara yol açar diyenler de çoğunlukta.
- Bebeklerin anne sütüyle beslenmeleri,
önceliğin anne sütünde olduğu da doğru; ama suyu yasaklamakla ne ilgisi var? Su
beslenmeye engel miymiş?
- Elbette anne sütü önceliklidir; fakat
suyun yasaklanması için bir gerekçe olamaz! Anne sütünde de su vardır; ama asla
yeterli değildir! Ne süt suyun yerini tutar, ne de su sütün yerini!
- “Su içirmeyin” diyen doktorlara
yalnızca süt içirip su vermesek ya da süt vermeyip suyla mı beslesek?
- Haklısınız! Su, sütün ya da bir başka
besinin yerini tutmaz. O doktorlara ne kadar su içirirsek içirelim, yedikleri
yemeğin miktarı azalmaz.
- Yeni doğanlara su verirsek, memeden
kesilirler mi?
- Ne ilgisi var?! Doktorlara su verirsek
olacağı gibi, bebekler de su içtikleri için sütten caymazlar; ne daha az süt
içerler ne de beslenmeleri bozulur.
BEBEKLERE SU VERMEYİN DEMEKLE....
- Bu iddiayı doğrulamak için bebeğe
aşırı su içirsek mi?
- Zorla su içirirsek iyi olmaz. Zaten
çocuk da suya kandıktan sonra bir damla daha içmez.
- Susuz bırakma işkencecilerine tam gün
meyve yedirsek, hatta meyve suyu, süt içirsek ve suyu yasaklasak… Dahası bu
doktorlara litrelerce anne sütü içirsek…
- Onlar, tıp dogmasına inançlarını
yitirmemek için inadına susuzluğa dayanırlar; ama sizden ayrıldıktan hemen
sonra eminim ki su şişesine sarılırlar.
- Bebeklere bilerek su vermeyeceğimiz
durum var mı?
- Emzirilen çocuklara meme verilmeden
hemen önce, iştahları kesilmesin diye su verilmese iyi olur. Bu sözlerim
yalnızca anne sütü emen bebekler içindir.
- Dünya Sağlık Örgütü de su
içirilmemesini öneriyor… Şimdi biz kime inanacağız? Milyonlarca anne on
binlerce yıldır bebeklerine zarar mı verdiler?
- Dünya Sağlık Örgütü’nün “Bebeklere su
vermeyin çok tehlikelidir” demesiyle Kâhtalıların melekler su veriyor diye
bebekleri susuz bırakmaları arasında fark yok!
- Tıp endüstrisinin ticaret-sağlık
oyunlarının yanında Kâhtalıların kör inançları bile hafif kalıyor; çünkü
Kahtalılarınki yalnızca küçük bir topluluğu etkiliyor, ülkenin ya da dünyanın
tüm bebeklerini değil. İyi de tıp endüstrisi dediğimiz ilaç, araç gereç ve akıl
satıcıları neden ve nasıl yaratıyor bu tür hurafeleri-dogmaları?
- Tıp endüstrisi doğal olana karşı
‘bilimsel’ diyerek para kazandıracak seçenekler yaratıyor. Yeni doğanlar, anne
sütü yoksa sütlü mamalar ya da inek sütüyle beslenebilmektedir.
- Bu bir gerçek; ama anne sütünün
yetersizliğini yayıyorlar.
- Mamaları satabilmek, mama alışkanlığı
yaratmak için “Anne sütü eksiktir” demiyorlar; ancak mamalarda birçok besleyici
vitamin, mineral bulunduğunu anlatıp duruyorlar.
- Anneler ve babalar da bu paragözlerin
propagandasına inanıveriyor değil mi? Önce su yasağına, daha sonra da anne sütü
yetersizliğine…
- Öylesine inanıyorlar ki her bebek
doğduğunda otomatik olarak mamalar almaya başlıyorlar… Yetmiyor, mamaları
destekleyici diyerek, yan ürünler… İşin özü: Yalan bilimselleştiriliyor ve
ticari hesaplar bilimsel denilerek sağlık gerekliliğine dönüştürülüyor.
- Konumuza dönersek; bebeğe su
verilmemesinin kanıtlanmış bir gerekçesi var mı?
- Yılmaz: Kanıtlanmış ya da
kanıtlanabilecek hiçbir tıbbi yanı, açıklaması yok!
- Bile bile yalan mı söylüyorlar?
- “Karmaşa yaratıyorlar” demek daha
doğru. Yeni doğanlara mama ve destekleyici ürünler yerine anne sütünün
önerilmesi başka, anne sütüyle beslenen bebeklere su vermenin tehlikeli
olduğunu söylemek başka!
- Su vermemenin zararını sormaktan bile
utanıyorum; ama bir kez daha yineleyebilir misiniz?
- Susuz bırakılan bebeğin minik
bedeninde ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşılır; hatta aşırıya kaçıldığında
bebeğin ölümüne neden olunur. Unutmamalı ki canlıların tümü suyla birçok
minerali doğal olarak alır.
- Bebekleri susuz bırakma girişimlerini
konu edinmemin bir nedeni vardı: Bebek üç aylıktı. Ankara’nın çok eski ve ünlü
hastanesindeki pedagoglar bebeğe su verdirmemişler. Devlet-üniversite-özel
hastanelerinde bu hurafe yaygınlaşmış. Konuştuğum anne babalar, hatta benim
kızım bile ne söylesem dinlemiyorlardı.
- Elbette dinlemezler! Siz bebek
sağlığını o ünlü hastanenin doktorlarından, kartellerden daha iyi mi
bilecektiniz? Bebek susuz mu kaldı?
- Anne ve babaya dedim ki “Şimdi önünüze
her tür meyveyi, meyve suyunu yığar ve kapıyı üstünüze kilitlerim. Susuzluğun
ne demek olduğunu o zaman anlarsınız” dedim. Bebeğe bir kaşık su verdim ve su
bardağını birkaç adım ötesine koydum. Yüzükoyun yatırdığım bebek, denize
koşturan minik kaplumbağalar gibi su bardağına ulaşmak için çırpınmaya başladı.
Bebeğin çırpınışını izlerken su düşmanı doktorları andım.
- Tıbbın hurafesine kapılan anne baba
evlerine gidince suyu kesmişlerdir.
- Bebek üstünde onların hakları elbette
var; ama benim de canlılara karşı sorumluluğum, vicdanım vardı. Cezayı
uygulamak için her ne gerekirse yapacaktım.
- Bebek susuzluktan kurtuldu mu?
- Belki ceza korkusu, belki de akıllar
başa geldiğinden hurafeye boş vermişler. Bebeğin anne sütünü içtikten sonra da
kana kana su içtiğini söylediler… Su yasağıyla baş edebilmek için o doktorları
da bir yere kapatıp susuz bırakmanın en iyi çare olduğunu düşünüyorum. Siz ne
dersiniz?
- Bence de iyi bir yöntem! Tıp yeni yeni
hastalıklar tanımlarken yaşamımızı denetim altına alıyorlar; kimyasal satıp
duruyorlar. Zamane doktorlarının çoğu da onların ajanı gibi çalışıyorlar. Tıp
karteli bu doktorların yardımıyla tıp karteli sağlığımızı daha doğmadan önce
denetlemeye başlıyor.
- Sayın Yılmaz! Sonunda hurafeyle dogma
birleştirilip bilim diye yutturuluyor… İki yıl önce konuştuğumuz grip aşısı
uydurmacılığında, kolesterolün düşman ilan edilmesinde olduğu gibi!
- Çok doğru! Birçok tıbbi öneri ve
uygulama, akla-mantığa aykırı olsa da kısa sürede bir evrensel dogmaya
dönüştürülüyor. Tıp kartellerinin ticari çıkarlarına göre belirledikleri sağlık
anlayışının insan aklını denetim altına alma girişimlerinden biridir bebeklerin
su içmelerinin yasaklanması. Suyun zararlı ve hatta zehirleyebileceği bilgisi
yavaş yavaş akıllara yerleştiriliyor.
- Su içilmesini gerektirmeyecek mamalara
pazar açılıyor. Yalnız mamalarla kalsa iyi; meyvelerle alınan suyun işlevini
abartarak paketlenmiş meyve püreleri, meyve suları, minerallerle vitaminlerle
zenginleştirildiği belirtilen “enerji” içecekleri… Sayın Yılmaz, suyun zararını
akla yerleştirmekle başlayan bu propagandanın çarpık sonuçlarına geçmişten bir
örnek verebilir miyiz?
- Tıp kartelinin sayısız oyunlarından
biri de kolesterol oyunuydu. Kolesterol de tüm dünyaya zararlı madde olarak
ezberletilmişti. Oysa kolesterol beynin, hormon ve salgıların, hücre zarlarının
temel yapı taşıdır. Kolesterol düzeyinin yüksekliğinden kuşkulanmayan ve
endişelenmeyen insan yoktu..
- İnsan birbirleriyle konuşurken
kolesterollerinin yüksekliğinden söz edemeden duramıyorlardı. Tam bir korku
tünelindeydik ve ilaç kartelleri bu oyunla onlarca yıl karlarına kar kattılar
değil mi?
- Bağışlayın, biraz kaba olacak; ama
insanlar kolesterol manyağı olmuşlardı. En temel sağlık sorunu oluvermişti
kolesterol düzeyinin yüksekliği. Hekimler ve toplum kolesterol düzeyini
düşürmeye odaklanmıştı.
- Sonunda kolesterolün yararları
anlatılmaya başlayınca yüzleri bile kızarmadı.
- Tıp karteli yalnızca kolesterol ve su
konusunda değil birçok konuda insanların bilinçaltına işine gelen bilgileri yerleştirmekte
ustalaştı. Yüzlerinin kızarması bir yana oyna oyunlarla ve elde ettikleri büyük
kazançlarla guru duyuyorlardır!
- Hekimler de bu kirli oyunda birer araç
olmadan önce kendilerine sunulan bilgileri sınasalar daha doğru olmaz mı?
- Haklısınız; ama hekimlerin uyanması
için öncelikle öğrencilikten başlayarak her dersi, ezberletilmeye çalışılan
hazır çözümleri sorgulayarak başlamalılar. Aslına bakarsanız sorun eğitimden
çok sistem sorunu. Günümüzde tıp bilimi Tıp Kartellerinin ürünlerinin pazarlanmasına
uyumlu bir yönteme dönüştü. Bir dogma, evrensel doğruymuş gibi sunulduğunda ne
yazık ki hekimler de sorgulamıyorlar, karşı çıkmıyorlar.
- Çok teşekkür ederim. Anlaşılan
“sağlıkta dönüşüm” değil “tıpta devrim” gerekiyor! Ancak dünyanın neresinde olursa
olsun bebekler susuz kalmasınlar. Anneler de hurafeleri, tıp dogmalarını bir
yana bıraksınlar; kendi annelerinin ve hatta öteki canlıların annelerinin
yaptığı gibi bebeklerine su içirsinler. Ayrıca kolesterolsüz de
kalmasınlar!"
Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder