6 Aralık 2023 Çarşamba

28 MAYIS 2020 TARİHİNDE KOVİD İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM

 

KOVİD İLE İLGİLİ OLARAK 28 MAYIS 2020 TARİHİNDE FACEBOOK HESABIMDA PAYLAŞTIĞIM YAZIM

          KOVİD-19 HASTALIĞI İLE İLGİLİ ŞAHSİ GÖRÜŞLERİM

Kimse inanmak, uygulamak ve katılmak zorunda değildir. Kimsenin beni ikna etmek gibi bir görevi de yok. Herkesin bilgisi kendisine.

“Yunanistan'da, ülke halkını Kovid-19 hastalığına karşı korumak amacıyla önümüzdeki haftadan itibaren genel verem aşısı yapılacak.” Haberi ve sorular üzerine bu konudaki görüşlerimi belirteyim. Bu görüşlere kimse inanmak ve katılmak zorunda değil.

Kovid-19 ile ilgili olarak benim ve bilim kurullarının ve adamlarının bildiklerini özetleyelim:

Çin’in Vuhan şehrinden çıkan bu hastalık ile ilgili olarak önceden kimsenin bir bilgisi ve deneyimi yoktu. Âlim bilim adamlarının da bu konuda sıradan bir kişiden farkının olmadığını yani bir bilgisinin ve deneyiminin olmadığını söyleyebiliriz. Bütün bildiklerimiz tıp fakültesinde viroloji derslerinde öğrendiklerimizle ve Öncelikle Çinli bilim adamlarının anlattıkları ile sınırlı. Şunları biliyoruz:

1. Bu hastalığın nedeni bir RNA virüsü. Soğuk algınlığı yapan virüsle aynı aileden ve özellikleri ona benziyor.

2. Bu güne kadar bu virüse karşı etkili bir ilaç yok. Hastalığa özgü ilaç ve aşı olmadığına göre bu hastalığın iyileştirme anlamında etkili bir çaresinin olmadığını; yani kullanılan başka ilaçların da bu hastaları iyileştirmediğini söyleyebiliriz. Sağlık çalışanları da önlük, maske ve eldivenle çalışıyorlar ama yaptıkları hiçbir tedavi hastayı iyileştirmez. O zaman bunlar ne yapıyor? Yapılanlar nedir?

3. Günümüzde de kanser gibi ilaç ve aşı ile iyileştirilemeyen birçok hastalık ve hasta hastanelerde tedavi ediliyor. Hastaların çoğu hatta tamamı kanserin tedavisinin bulunduğunu ve bu ilaçların kesin olarak kendilerini iyileştireceğine inanıyor. Bunda sağlık sistemine gereğinden fazla güvenilmesi ve günümüzde her türlü hastalığı iyileştirecek bir teknolojik seviyeye ulaşıldığı sanılıyor. Tedavisi olmayan hastalarda üç tür tedavi uygulanır Bunlar:

a) Destek tedavisi: Hastanın yaşamını devam ettirmesi için beslenmesi, yemek yiyemiyorsa bunun sağlanması, idrar ve büyük abdestini yapamazsa lavman, ilaç ve sonda ile bunun sağlanması, yatırılması ve konforunun sağlanması gibi şeylerdir. Sağlık Bakanı bu nedenle hep destek tedavisi ifadesini kullanıyor. Halk bunu ellerinde Kovid-19’un mutlak bir ilaç var bununla iyileştiriyor olarak anlıyor ve anlamaya devam edecektir.

b) Adjuvan tedavi: Hastalığın tedavisinde kullanılan bir ilaç varsa onun etkisini arttıran, bağışıklığı kuvvetlendiren (böyle etkisi olduğu sanılan) tedavi. İyileştirici bir tedavisi olmayan hastalara seni tedavi edecek ilaç yok yerine. “Aaaa. Elimizde çok güzel ilaçlar var. Hatta şu pahalı olan yeni bulundu daha da etkili” diyerek hastaları aldattıkları ilaçlardır. Her hasta bunu yer. Neticede koca koca adamlar, profesörler bunu önermektedir. Yalan söyleyecek halleri yok ya?

Kovid 19’da kullanılan kinin ilaçları (hidroksiklorokin ) ve Tamiflu böyle ilaçlardır. Özellikle nasıl ve ne olursa olsun önce bu Tamiflu hemen pazarlanır ve dolaplarda bulunan ilaçlar bir parti satılmış olur. İnsanların ve hekimlerin hemen buna saldırmaları gene cahilliktendir. Bir şeylere inanmak isterler. Bilim inanç ile yapılmaz. Kanıt ve metod gerekir. Tamiflu veya herhangi bir ilacın hücre çekirdeği içindeki virüsü öldürdüğü hiçbir bilimsel metodla kanıtlanamaz. Bu iddialar ancak varsayımdır. Herhangi bir yayın okumama da gerek yok. Birisi bana hücre içinde üremenin engellediğinin hangi metotla ölçüldüğünü anlatsın. Ondan sonra inanayım. Efsanelere inanmam. O zaman uçan ata da inanmak gerekir.

c) Telkin ve inanç tedavisi: Ama Kinin ilaçları (hidroksiklorokin ) ve Tamiflu kullanılıyor. Bunlardan şifa bulanlar da var denilebilir. Telkin ve inanç tedavisi diye bir şey var. Herhangi bir hastalıkta hiçbir etkisi olmayan, hatta zararlı ilaçlar veya bitki veya benzer maddeler de hastaların üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. İnananların bunları kullanmasında bir sakınca yok. Bu gibi ilaçlar benim gibi kişiler üzerinde etkili olmaz.

4. Kovid-19’un tanı yöntemi: Birçok kişi asemptomatik (hiçbir hastalık belirtisi göstermeden) olarak hastalığı geçiriyor. Hasta olanlarda sıradan grip ve soğuk algınlığı belirtileri var. Bir kişide gerçekten Kovid-19 virüsü ve buna bağlı hastalık olduğunu gösteren kesin etkili ve güvenilir bir test yok. PCR ve diğer testlerin güvenilirliği yok veya çok zayıf (% 30 civarında). Gerçek Kovid-19 hastasında test menfi (hastalık yok) veya müsbet (hastalık var) olarak çıkabilir. Grip ve soğuk algınlığı geçirenlerde, grip aşısı yaptıranlarda veya bilmediğimiz başka virüs hastalıklarında da müspet çıkabilir. Kendisinde test yapılan ve Kovid-19 var denilen kişilerin çoğu gerçekte hasta olmadığı gibi Kovid-19’a yakalanmış hasta da değiller. Bunlar istatistiklere Kovid-19 hastası olarak geçiyor. Kovid-19 olarak bildirilen rakamlara bu nedenle kesin olarak inanmıyorum. Başkaları tabii ki inanabilir. Herkesin inanç özgürlüğü var. Virüslü bir kişi ile temas etmesi mümkün olmayan kişiler olan uzaydan gelen Rus astronot ve amazon yerlilerinde de kovid-19 virüsünün saptandığı söylenmiştir.

5. Sağlık sisteminin nasıl işlediğini, hasta dosyası ve ölüm raporunda yazılan tanıların ne kadar keyfi belirlenebildiğini bilen bir kişi olarak her iki rakamlara da inanmıyorum. Öncelikle SGK sisteminde hastayı Kovid-19 hastası olarak yatıran bir hastanenin bu tanıyı kesin veya bir laboratuvar testi ile koyması şart değil. Canının istediği her hastayı bu tanı ile yatırabilir. Hasta öldüğü zaman da ölüm sebebi kovid olarak yazılabilir. Diğer virüs hastalıklarında olduğu gibi bazı hastalar hastalığı çok hafif geçirirken bazıları ölebilir. Organ yetmezliği, bağışıklığı bozan tedavi alan kanser ve organ nakli hastaları, astım ve KOAH hastaları gibi hastalıkları olan kişiler Kovid-19’u hafif bile geçirseler bu hastalarda ölümcül olabilir. AC yetmezliği var olan veya varmış gibi kabul edilen (SGK sistemi yoğun bakım tedavisini ahlak bozucu paralar ödediği için hastaneler hastaları yoğun bakıma atmak için fırsat kollar. Ve bazen sağlıklı hastaları bile yoğun bakıma alırlar) hastalarda, yoğun bakım servislerinde kısa bir sürede ölümcül sepsis (MRSA enfeksiyonu) gelişir. Ayrıca yoğun bakım şartları ve tedavileri bu hastalığın gelişmesi için en uygun ortamdır. (Yoğun bakım hastasına normal gıda verilmez, damar yolu veya parenteral beslenmeye geçilir. İdrar sondası takılır. Yatağa bağlanır. Bunları sağlam bir kişiye yapsanız birkaç gün içinde ölümcül hale gelir.) Yurt dışında da özellikle yoğun bakım tedavisine alınan hastalarda ölüm oranlarının çok yüksek olduğu belirtilmektedir. Demek ki yoğun bakım tedavisi hastaları öldürmek ve hastane daha fazla para kazansın diye yapılan bir tedavidir. Gene de bundan fayda gören az sayıda hasta vardır.

Hastalar nasıl iyileşiyor? Tedavi edici ilacı ve aşısı olmayan diğer hastalıklarda nasıl oluyorsa bunlarda öyle iyileşiyor. Yani vücut hastalıkla mücadele ediyor ve başarılı olursa hasta iyileşiyor.

Yapılması gereken şey: Grip belirtileri olan ve kovid-19 olduğundan şüphelenilen ağır belirti ve yandaş hastalığı olan (organ nakli, astım gibi) kişilerin hastanelerde karantina odalarında takip edilmesi; bunlara uygun kantarın topuzunu kaçırmadan ve aşırıya kaçmadan destek tedavisi yapılması, mekanik ventilator tedavisinden ve yoğun bakım tedavisinden kaçınılması, mekanik ventilator tedavilerinin de hasta odalarında veya uygun hastalarda evlerde yapılması (bu daha önce de uygulanan bir tedavi yöntemidir) yeterlidir. Sonucu belli olmayan tedaviler daima daha ölümcül iatrojenik sorun ve ölümlere yol açabilir. Kişiler de koruyucu bir önlem olarak kovid-19 olmadan önce de yapmaları gerektiği gibi evlerine geldiğinde sabunla ellerini yıkasın bu yeter. Ama ben hastalığın damlacık yolu veya solunum yolu ile bulaştığına inanıyorum diyorsanız: Bütün başınızı örten bir astronot başlığı yaptırın ve oksijen tüpü ile soluyarak dolaşın. Maske veya örtü kullanın. Veya canınız ne istiyorsa onu yapın. Motorsiklet kaskı da yararlı olabilir. Kimse karışmaz. Kovid-19’un iki günlük veya birkaç aylık bir şey olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Domuz gribi gibi zamanla unutursunuz. Fakat ilaç satışlarında azalma olunca bunları gene hortlatırlar. Vatandaş da hemen rolünü hatırlar ve gereğini yapar. Tamiflu ve grip aşıları ile işe başlar. Bu sonsuza kadar böyle devam eder.

Ama ölenler var! Sen de hiçbir şeye inanmıyorsun? Ölenler her zaman olmuştur ve olacaktır. Bilindiği gibi domuz gribi salgınında da Türkiye’de hastalık görülmeden 26 milyon doz aşı alınmış bunun ancak 6 milyonu yapılmıştır. Sağlık Bakanının gönlü hoş olsun diye yoğun bakım servislerinde veya başka nedenlerle hastanelerde ölen kişiler domuz gribinden ölmüş gibi gösterilmiş ve haberlerde sayılmıştır. Bu dönemde hiçbir hastanede domuz gribinin saptanmasında kullanılan tetkik yapılmıyordu. Sadece ölüm sebebi böyle gösteriliyordu. Bu salgının bütün dünyada bir günde sonlandırılması ve ondan sonra da bu konuda konuşulmaması üzerinde kimse durmuyor.

6. Bu bir salgın mı? Ya da pandemi mi? Bu veba veya İspanyol gribi gibi ölümcül bir salgın değil. Herkes pandemi diyebilir fakat ben buna bir pandemi diyemiyorum. Buna “endemi” demek daha uygun. Bu nedenle bu hastalığı grip, hepatit, AİDS hastalığı gibi toplumlarda sürekli olarak görülebilecek bir virüs hastalığı olarak kabul ediyorum. Bu hastalık toplumsal izolasyon ile bütün Dünya’da ortadan kaldırılamaz. Kaldırdım diyen ülkeye bir başka ülkeden nasıl olsa girer. Bu nedenle sokağa çıkma ve evde izolasyon önlemleri anlamsız ve gülünçtür. Asepsi ve antisepsi kurallarını hastanelerde ve ameliyathanelerde bile uygulamanın ne kadar güç olduğunu en iyi bilen bir kişiyim. Sokaktaki adama bunu öğretemezsiniz. Gerek de yok.

7. İnsanları ne kadar evlerinde tutabiliriz? Hastalık başladığı zaman bir süre sonra toplumun buna tahammülünün kalmayacağı ve ister istemez bu yasakların kaldırılacağını veya kaldırılmak zorunda kalınacağını söylemiştim. Şu an bir seçim olsa ve ben bu yasakları kaldıracağım diyen her hangi bir parti iktidar olur. Bu iş bu kadar açık. Bütün dünya bu aptallığı anlamaya başladı ve yasakları pey der pey kaldırmaya başladı. Bu konuda en akıllı liderin kimsenin beğenmediği Trump olduğunu söyleyebilirim. Nitekim ABD CDC (Hastalık Kontrol Merkezi) kovid-19’dan öldüğü belirtilenlerin çok azının gerçekten bu hastalıktan öldüğünü; kalan çoğunluğunun da başka nedenlerle öldüğünü belirtmiştir.

8. Verem veya BCG aşısı yaptıralım mı? Bana göre hiçbir şey yapmanın bir anlamı yok. Devlet bir aşı programı başlatırsa yaptırın. Türkiye’de herkes aşılıdır. Ayrıca bir aşı yaptırmaya gerek olacağını veya aşının da bir faydası olacağını sanmıyorum. Mesane kanseri hastalarında da destek tedavisi olarak bu aşılar yapılıyor. Ama kovid-19 için daha öğrenme aşamasındayız.

9. Bu söylediklerinizi bilimsel bulmuyor ve katılmıyorum: Çok yerinde bir karar. Herkes istediği gibi düşünmekte özgürdür. Ben kimseye benim gibi düşünün veya yapın demiyorum. Herkesin kararı kendisini ilgilendirir.

10. Kovid -19 ile ilgili haberleri izleyelim mi? Ben şahsen izlemiyorum. Her gün aynı haberi izlemek hoşunuza gidiyorsa izleyin. Nasıl olsa bir süre sonra bıkacaksınız. Doğal hayatınızı yaşayın, film izleyin, spor yapın, dinlenin, tavla oynayın. Özellikle zihin programlanması veya paradigma yönlendirmesi yapan yayınların izlenmesi sağlıklı değildir. Kovid-19 vesilesi ile beş vakit uygulanan sağlık sistemini kamucu, cumhuriyet değerlerinin mirasçısı veya bedava diye reklamını yapan TV’leri, haberleri ve programları izlemiyorum. İzleyenlere de Allah sabır versin. Nasıl olsa bir gün bıkacaklar.

YORUM: 28 Mayıs 2020 tarihinde bunları söylemiştim. Bu tarihte yoğun propaganda etkisi altında kalarak etrafımızda hiç görmesek de bir yerlerde böyle bir hastalık olabileceğini kabul etmiştim. Bu tarihte de böyle bir hastalık için salgın denemeyeceğini, bu soğuk algınlığı türünün öldürücü olmadığını, bir tedavisi ve aşısının bulunmadığını, bulunmasına da gerek olmadığını ve etkili bir aşının da bulunamayacağını,   tedavi gerektirmediğini, herhangi bir önlemin alınmasına gerek olmadığını; bu saçmalığın neticede sonlandırılmak zorunda olduğunu yazmıştım. Bugün aşılamadan önce ve aşılananlar dışında kimsede gerçek bir kovid hastalığının olmadığını, salgının sahte bir salgın ve küresel bir komplo olduğunu düşünüyorum. PCR testini bulan ve tarif eden Kary B Mullis, bu testin tanısal bir test olmadığını ve herhangi bir enfeksiyon hastalığının teşhisinde kullanılamayacağını belirtmiştir. Bu o günlerde de bilinen bir şeydi. Fakat kimse itibar etmedi. Wuhanda bulunduğu iddia edilen virüs dünyanın başka bir yerinde izole edilmemiştir. Bu virüs Koch postulatı gereğinde sağlıklı bir kişiye bulaştırılacak benzer bir hastalık yaptığı kanıtlanmamıştır;  kovid tanısı konan bir kişide izole edilmemiştir. 250-300 bin sağlıklı kişide PCR testi ile kovid taraması yapılmış ve hasta olmayan sağlıklı kişilere kovid tanısı konulmuştur. Hastanelere yatırılan hastalara herhangi bir test yapılma şartı olmadan “kovid” tanısı konulduğunda 666 TL ödeme yapılmış; yoğun bakımda yatan bir hastaya “kovid” tanısı girildiğinde ikinci bir yoğun bakım parası ödenmiştir. Bu kişiler ölünce kovidden de ölmüş kabul edilmiştir. Aşı üretimi için Wuhan’dan örnek alınmamıştır. Bu sahte salgından önce bütün dünyada gerekli hazırlıkların yapıldığı, kapanma döneminde eğitimin ve alışverişin nasıl yapılacağı, sokağa çıkma yasağının nasıl yapılacağı, internet eğitimleri için tedbirlerin alındığı ortaya çıkmıştır. Canlı olmadığı halde ve doğal ortamda hiçbir yöntemle saptanamadığı halde çevrede polen ve toz gibi kovid virüsü bulunduğu yalanı ile insanlar korkutulmuş; zorla maske taktırılmıştır. Canlı olmayan virüsü öldürmek için yollar, sokaklar, banklar çamaşır suyu ile dezenfekte edilmeye çalışılmıştır. Bu tarihe geçecek bir aptallık örneğidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HASTALIK VE RAHATSIZLIK KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARKLAR

  Not: Temel önyargıların bir tarafa bırakılarak okunmasında yarar vardır . Aforizma: Doktorunu seçerek hastalığını da seçersin. (Choose...