KOVİD İLE İLGİLİ OLARAK 28 MAYIS 2020 TARİHİNDE FACEBOOK HESABIMDA PAYLAŞTIĞIM YAZIM
KOVİD-19 HASTALIĞI İLE İLGİLİ ŞAHSİ GÖRÜŞLERİM
Kimse inanmak, uygulamak ve
katılmak zorunda değildir. Kimsenin beni ikna etmek gibi bir görevi de yok.
Herkesin bilgisi kendisine.
“Yunanistan'da, ülke
halkını Kovid-19 hastalığına karşı korumak amacıyla önümüzdeki haftadan
itibaren genel verem aşısı yapılacak.” Haberi ve sorular üzerine bu konudaki
görüşlerimi belirteyim. Bu görüşlere kimse inanmak ve katılmak zorunda değil.
Kovid-19 ile ilgili olarak
benim ve bilim kurullarının ve adamlarının bildiklerini özetleyelim:
Çin’in Vuhan şehrinden
çıkan bu hastalık ile ilgili olarak önceden kimsenin bir bilgisi ve deneyimi
yoktu. Âlim bilim adamlarının da bu konuda sıradan bir kişiden farkının
olmadığını yani bir bilgisinin ve deneyiminin olmadığını söyleyebiliriz. Bütün
bildiklerimiz tıp fakültesinde viroloji derslerinde öğrendiklerimizle ve
Öncelikle Çinli bilim adamlarının anlattıkları ile sınırlı. Şunları biliyoruz:
1. Bu hastalığın nedeni bir
RNA virüsü. Soğuk algınlığı yapan virüsle aynı aileden ve özellikleri ona
benziyor.
2. Bu güne kadar bu virüse
karşı etkili bir ilaç yok. Hastalığa özgü ilaç ve aşı olmadığına göre bu
hastalığın iyileştirme anlamında etkili bir çaresinin olmadığını; yani
kullanılan başka ilaçların da bu hastaları iyileştirmediğini söyleyebiliriz.
Sağlık çalışanları da önlük, maske ve eldivenle çalışıyorlar ama yaptıkları
hiçbir tedavi hastayı iyileştirmez. O zaman bunlar ne yapıyor? Yapılanlar
nedir?
3. Günümüzde de kanser gibi
ilaç ve aşı ile iyileştirilemeyen birçok hastalık ve hasta hastanelerde tedavi
ediliyor. Hastaların çoğu hatta tamamı kanserin tedavisinin bulunduğunu ve bu
ilaçların kesin olarak kendilerini iyileştireceğine inanıyor. Bunda sağlık
sistemine gereğinden fazla güvenilmesi ve günümüzde her türlü hastalığı
iyileştirecek bir teknolojik seviyeye ulaşıldığı sanılıyor. Tedavisi olmayan
hastalarda üç tür tedavi uygulanır Bunlar:
a) Destek tedavisi:
Hastanın yaşamını devam ettirmesi için beslenmesi, yemek yiyemiyorsa bunun
sağlanması, idrar ve büyük abdestini yapamazsa lavman, ilaç ve sonda ile bunun
sağlanması, yatırılması ve konforunun sağlanması gibi şeylerdir. Sağlık Bakanı
bu nedenle hep destek tedavisi ifadesini kullanıyor. Halk bunu ellerinde
Kovid-19’un mutlak bir ilaç var bununla iyileştiriyor olarak anlıyor ve
anlamaya devam edecektir.
b) Adjuvan tedavi:
Hastalığın tedavisinde kullanılan bir ilaç varsa onun etkisini arttıran,
bağışıklığı kuvvetlendiren (böyle etkisi olduğu sanılan) tedavi. İyileştirici
bir tedavisi olmayan hastalara seni tedavi edecek ilaç yok yerine. “Aaaa.
Elimizde çok güzel ilaçlar var. Hatta şu pahalı olan yeni bulundu daha da
etkili” diyerek hastaları aldattıkları ilaçlardır. Her hasta bunu yer. Neticede
koca koca adamlar, profesörler bunu önermektedir. Yalan söyleyecek halleri yok
ya?
Kovid 19’da kullanılan
kinin ilaçları (hidroksiklorokin ) ve Tamiflu böyle ilaçlardır. Özellikle nasıl
ve ne olursa olsun önce bu Tamiflu hemen pazarlanır ve dolaplarda bulunan
ilaçlar bir parti satılmış olur. İnsanların ve hekimlerin hemen buna
saldırmaları gene cahilliktendir. Bir şeylere inanmak isterler. Bilim inanç ile
yapılmaz. Kanıt ve metod gerekir. Tamiflu veya herhangi bir ilacın hücre
çekirdeği içindeki virüsü öldürdüğü hiçbir bilimsel metodla kanıtlanamaz. Bu
iddialar ancak varsayımdır. Herhangi bir yayın okumama da gerek yok. Birisi
bana hücre içinde üremenin engellediğinin hangi metotla ölçüldüğünü anlatsın.
Ondan sonra inanayım. Efsanelere inanmam. O zaman uçan ata da inanmak gerekir.
c) Telkin ve inanç
tedavisi: Ama Kinin ilaçları (hidroksiklorokin ) ve Tamiflu kullanılıyor.
Bunlardan şifa bulanlar da var denilebilir. Telkin ve inanç tedavisi diye bir
şey var. Herhangi bir hastalıkta hiçbir etkisi olmayan, hatta zararlı ilaçlar
veya bitki veya benzer maddeler de hastaların üzerinde iyileştirici etkiye
sahiptir. İnananların bunları kullanmasında bir sakınca yok. Bu gibi ilaçlar
benim gibi kişiler üzerinde etkili olmaz.
4. Kovid-19’un tanı
yöntemi: Birçok kişi asemptomatik (hiçbir hastalık belirtisi göstermeden)
olarak hastalığı geçiriyor. Hasta olanlarda sıradan grip ve soğuk algınlığı
belirtileri var. Bir kişide gerçekten Kovid-19 virüsü ve buna bağlı hastalık
olduğunu gösteren kesin etkili ve güvenilir bir test yok. PCR ve diğer
testlerin güvenilirliği yok veya çok zayıf (% 30 civarında). Gerçek Kovid-19
hastasında test menfi (hastalık yok) veya müsbet (hastalık var) olarak
çıkabilir. Grip ve soğuk algınlığı geçirenlerde, grip aşısı yaptıranlarda veya
bilmediğimiz başka virüs hastalıklarında da müspet çıkabilir. Kendisinde test
yapılan ve Kovid-19 var denilen kişilerin çoğu gerçekte hasta olmadığı gibi
Kovid-19’a yakalanmış hasta da değiller. Bunlar istatistiklere Kovid-19 hastası
olarak geçiyor. Kovid-19 olarak bildirilen rakamlara bu nedenle kesin olarak
inanmıyorum. Başkaları tabii ki inanabilir. Herkesin inanç özgürlüğü var.
Virüslü bir kişi ile temas etmesi mümkün olmayan kişiler olan uzaydan gelen Rus
astronot ve amazon yerlilerinde de kovid-19 virüsünün saptandığı söylenmiştir.
5. Sağlık sisteminin nasıl
işlediğini, hasta dosyası ve ölüm raporunda yazılan tanıların ne kadar keyfi
belirlenebildiğini bilen bir kişi olarak her iki rakamlara da inanmıyorum.
Öncelikle SGK sisteminde hastayı Kovid-19 hastası olarak yatıran bir hastanenin
bu tanıyı kesin veya bir laboratuvar testi ile koyması şart değil. Canının
istediği her hastayı bu tanı ile yatırabilir. Hasta öldüğü zaman da ölüm sebebi
kovid olarak yazılabilir. Diğer virüs hastalıklarında olduğu gibi bazı hastalar
hastalığı çok hafif geçirirken bazıları ölebilir. Organ yetmezliği, bağışıklığı
bozan tedavi alan kanser ve organ nakli hastaları, astım ve KOAH hastaları gibi
hastalıkları olan kişiler Kovid-19’u hafif bile geçirseler bu hastalarda
ölümcül olabilir. AC yetmezliği var olan veya varmış gibi kabul edilen (SGK
sistemi yoğun bakım tedavisini ahlak bozucu paralar ödediği için hastaneler
hastaları yoğun bakıma atmak için fırsat kollar. Ve bazen sağlıklı hastaları
bile yoğun bakıma alırlar) hastalarda, yoğun bakım servislerinde kısa bir
sürede ölümcül sepsis (MRSA enfeksiyonu) gelişir. Ayrıca yoğun bakım şartları
ve tedavileri bu hastalığın gelişmesi için en uygun ortamdır. (Yoğun bakım
hastasına normal gıda verilmez, damar yolu veya parenteral beslenmeye geçilir.
İdrar sondası takılır. Yatağa bağlanır. Bunları sağlam bir kişiye yapsanız
birkaç gün içinde ölümcül hale gelir.) Yurt dışında da özellikle yoğun bakım
tedavisine alınan hastalarda ölüm oranlarının çok yüksek olduğu
belirtilmektedir. Demek ki yoğun bakım tedavisi hastaları öldürmek ve hastane
daha fazla para kazansın diye yapılan bir tedavidir. Gene de bundan fayda gören
az sayıda hasta vardır.
Hastalar nasıl iyileşiyor?
Tedavi edici ilacı ve aşısı olmayan diğer hastalıklarda nasıl oluyorsa bunlarda
öyle iyileşiyor. Yani vücut hastalıkla mücadele ediyor ve başarılı olursa hasta
iyileşiyor.
Yapılması gereken şey: Grip
belirtileri olan ve kovid-19 olduğundan şüphelenilen ağır belirti ve yandaş
hastalığı olan (organ nakli, astım gibi) kişilerin hastanelerde karantina
odalarında takip edilmesi; bunlara uygun kantarın topuzunu kaçırmadan ve
aşırıya kaçmadan destek tedavisi yapılması, mekanik ventilator tedavisinden ve
yoğun bakım tedavisinden kaçınılması, mekanik ventilator tedavilerinin de hasta
odalarında veya uygun hastalarda evlerde yapılması (bu daha önce de uygulanan
bir tedavi yöntemidir) yeterlidir. Sonucu belli olmayan tedaviler daima daha
ölümcül iatrojenik sorun ve ölümlere yol açabilir. Kişiler de koruyucu bir
önlem olarak kovid-19 olmadan önce de yapmaları gerektiği gibi evlerine
geldiğinde sabunla ellerini yıkasın bu yeter. Ama ben hastalığın damlacık yolu
veya solunum yolu ile bulaştığına inanıyorum diyorsanız: Bütün başınızı örten
bir astronot başlığı yaptırın ve oksijen tüpü ile soluyarak dolaşın. Maske veya
örtü kullanın. Veya canınız ne istiyorsa onu yapın. Motorsiklet kaskı da
yararlı olabilir. Kimse karışmaz. Kovid-19’un iki günlük veya birkaç aylık bir
şey olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Domuz gribi gibi zamanla unutursunuz.
Fakat ilaç satışlarında azalma olunca bunları gene hortlatırlar. Vatandaş da hemen
rolünü hatırlar ve gereğini yapar. Tamiflu ve grip aşıları ile işe başlar. Bu
sonsuza kadar böyle devam eder.
Ama ölenler var! Sen de
hiçbir şeye inanmıyorsun? Ölenler her zaman olmuştur ve olacaktır. Bilindiği
gibi domuz gribi salgınında da Türkiye’de hastalık görülmeden 26 milyon doz aşı
alınmış bunun ancak 6 milyonu yapılmıştır. Sağlık Bakanının gönlü hoş olsun
diye yoğun bakım servislerinde veya başka nedenlerle hastanelerde ölen kişiler
domuz gribinden ölmüş gibi gösterilmiş ve haberlerde sayılmıştır. Bu dönemde
hiçbir hastanede domuz gribinin saptanmasında kullanılan tetkik yapılmıyordu.
Sadece ölüm sebebi böyle gösteriliyordu. Bu salgının bütün dünyada bir günde
sonlandırılması ve ondan sonra da bu konuda konuşulmaması üzerinde kimse
durmuyor.
6. Bu bir salgın mı? Ya da
pandemi mi? Bu veba veya İspanyol gribi gibi ölümcül bir salgın değil.
Herkes pandemi diyebilir fakat ben buna bir pandemi diyemiyorum. Buna “endemi”
demek daha uygun. Bu nedenle bu hastalığı grip, hepatit, AİDS hastalığı gibi toplumlarda
sürekli olarak görülebilecek bir virüs hastalığı olarak kabul ediyorum. Bu
hastalık toplumsal izolasyon ile bütün Dünya’da ortadan kaldırılamaz. Kaldırdım
diyen ülkeye bir başka ülkeden nasıl olsa girer. Bu nedenle sokağa çıkma ve
evde izolasyon önlemleri anlamsız ve gülünçtür. Asepsi ve antisepsi kurallarını
hastanelerde ve ameliyathanelerde bile uygulamanın ne kadar güç olduğunu en iyi
bilen bir kişiyim. Sokaktaki adama bunu öğretemezsiniz. Gerek de yok.
7. İnsanları ne kadar
evlerinde tutabiliriz? Hastalık başladığı zaman bir süre sonra toplumun buna
tahammülünün kalmayacağı ve ister istemez bu yasakların kaldırılacağını veya
kaldırılmak zorunda kalınacağını söylemiştim. Şu an bir seçim olsa ve ben bu
yasakları kaldıracağım diyen her hangi bir parti iktidar olur. Bu iş bu kadar
açık. Bütün dünya bu aptallığı anlamaya başladı ve yasakları pey der pey
kaldırmaya başladı. Bu konuda en akıllı liderin kimsenin beğenmediği Trump
olduğunu söyleyebilirim. Nitekim ABD CDC (Hastalık Kontrol Merkezi) kovid-19’dan
öldüğü belirtilenlerin çok azının gerçekten bu hastalıktan öldüğünü; kalan
çoğunluğunun da başka nedenlerle öldüğünü belirtmiştir.
8. Verem veya BCG aşısı
yaptıralım mı? Bana göre hiçbir şey yapmanın bir anlamı yok. Devlet bir aşı
programı başlatırsa yaptırın. Türkiye’de herkes aşılıdır. Ayrıca bir aşı
yaptırmaya gerek olacağını veya aşının da bir faydası olacağını sanmıyorum.
Mesane kanseri hastalarında da destek tedavisi olarak bu aşılar yapılıyor. Ama
kovid-19 için daha öğrenme aşamasındayız.
9. Bu söylediklerinizi
bilimsel bulmuyor ve katılmıyorum: Çok yerinde bir karar. Herkes istediği gibi
düşünmekte özgürdür. Ben kimseye benim gibi düşünün veya yapın demiyorum.
Herkesin kararı kendisini ilgilendirir.
10. Kovid -19 ile ilgili
haberleri izleyelim mi? Ben şahsen izlemiyorum. Her gün aynı haberi izlemek
hoşunuza gidiyorsa izleyin. Nasıl olsa bir süre sonra bıkacaksınız. Doğal
hayatınızı yaşayın, film izleyin, spor yapın, dinlenin, tavla oynayın.
Özellikle zihin programlanması veya paradigma yönlendirmesi yapan yayınların
izlenmesi sağlıklı değildir. Kovid-19 vesilesi ile beş vakit uygulanan sağlık
sistemini kamucu, cumhuriyet değerlerinin mirasçısı veya bedava diye reklamını
yapan TV’leri, haberleri ve programları izlemiyorum. İzleyenlere de Allah sabır
versin. Nasıl olsa bir gün bıkacaklar.
YORUM: 28 Mayıs 2020
tarihinde bunları söylemiştim. Bu tarihte yoğun propaganda etkisi altında
kalarak etrafımızda hiç görmesek de bir yerlerde böyle bir hastalık
olabileceğini kabul etmiştim. Bu tarihte de böyle bir hastalık için salgın
denemeyeceğini, bu soğuk algınlığı türünün öldürücü olmadığını, bir tedavisi ve
aşısının bulunmadığını, bulunmasına da gerek olmadığını ve etkili bir aşının da
bulunamayacağını, tedavi
gerektirmediğini, herhangi bir önlemin alınmasına gerek olmadığını; bu
saçmalığın neticede sonlandırılmak zorunda olduğunu yazmıştım. Bugün aşılamadan
önce ve aşılananlar dışında kimsede gerçek bir kovid hastalığının olmadığını,
salgının sahte bir salgın ve küresel bir komplo olduğunu düşünüyorum. PCR
testini bulan ve tarif eden Kary B Mullis, bu testin tanısal bir test
olmadığını ve herhangi bir enfeksiyon hastalığının teşhisinde
kullanılamayacağını belirtmiştir. Bu o günlerde de bilinen bir şeydi. Fakat
kimse itibar etmedi. Wuhanda bulunduğu iddia edilen virüs dünyanın başka bir
yerinde izole edilmemiştir. Bu virüs Koch postulatı gereğinde sağlıklı bir
kişiye bulaştırılacak benzer bir hastalık yaptığı kanıtlanmamıştır; kovid tanısı konan bir kişide izole
edilmemiştir. 250-300 bin sağlıklı kişide PCR testi ile kovid taraması yapılmış
ve hasta olmayan sağlıklı kişilere kovid tanısı konulmuştur. Hastanelere
yatırılan hastalara herhangi bir test yapılma şartı olmadan “kovid” tanısı
konulduğunda 666 TL ödeme yapılmış; yoğun bakımda yatan bir hastaya “kovid”
tanısı girildiğinde ikinci bir yoğun bakım parası ödenmiştir. Bu kişiler ölünce
kovidden de ölmüş kabul edilmiştir. Aşı üretimi için Wuhan’dan örnek
alınmamıştır. Bu sahte salgından önce bütün dünyada gerekli hazırlıkların
yapıldığı, kapanma döneminde eğitimin ve alışverişin nasıl yapılacağı, sokağa
çıkma yasağının nasıl yapılacağı, internet eğitimleri için tedbirlerin alındığı
ortaya çıkmıştır. Canlı olmadığı halde ve doğal ortamda hiçbir yöntemle
saptanamadığı halde çevrede polen ve toz gibi kovid virüsü bulunduğu yalanı ile
insanlar korkutulmuş; zorla maske taktırılmıştır. Canlı olmayan virüsü öldürmek
için yollar, sokaklar, banklar çamaşır suyu ile dezenfekte edilmeye
çalışılmıştır. Bu tarihe geçecek bir aptallık örneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder