10 Ağustos 2023 Perşembe

KOLONOSKOPİ VE GASTROSKOPİ SALGINI

 

 Diğer kanserlerde olduğu gibi mide ve bağırsak kanserinin erken teşhisinde gastroskopi ve kolonoskopinin bir anlamı yoktur. Çünkü bu kanserin bir kişide ne zaman meydana geleceği veya yaşamı boyunca oluşup oluşmayacağı belli değildir. Bu balık olmayan bir yere olta veya ağ atmaktan, rastgele bir yerde petrol aramaktan farklı bir şey değildir. Bu tetkikleri yaptırdıktan dört ay sonra ilerlemiş bir kanserle karşılaşmayacağınızı kimse size söyleyemez. Çok aşırı kanser fobisi ve paranoyası olanlara peşin peşin midelerini ve kalın bağırsaklarının tamamını  çıkartmaları tavsiye ediyorum. Bu bile onlarda bir bağırsak veya mide kanserinin gelişmeyeceğini garanti etmez. Ailesel meme kanseri hastası olup her iki memesini aldıran kişilerde bile meme kanseri gelişebilmektedir. Çünkü başka dokular içinde de meme hücreleri  bulunabilmekte ve buradan da kanser gelişebilmektedir.



Bu tür gereksiz tetkikler sırasında ve alınan biyopsilere bağlı bağırsak delinmeleri gibi komplikasyonlar görülebilmektedir. Gastroskopilerde yemek borusu yırtılmaları, kolonoskopilerde bağırsak delinmeleri de görülmektedir. Biyopsilerde elektrokoter kullanıldığı için yanan bağırsak duvarı sağlam görünse de, daha sonra delinebilmektedir.

Konuyu daha iyi anlamak için kendisinde mutlaka bağırsak kanseri gelişmesini beklediğimiz bir hastada kolonoskopi ile kanserin erken teşhisinin mümkü olup olmadığı varsayımı üzerinden zihinsel bir deney yapmakta yarar vardır.    

·      Lynch sendromu yüksek kolon kanseri riski olan otozomal dominant bir genetik durumdur. Yani bu genetik hastalığı olan herkeste kanser  gelişme olasılığı çok yüksektir. Lynch sendromunda polipozis fazla görülmediği için bağırsakta polip avcılığı da bir işe yaramaz. İleride kanser yapar diye bağırsaklardaki polipleri ayıklatmanın da bir faydası yoktur. Polip olmayan ve tahmin edilmeyen bir yerden veya başka bir organdan kanser başlayabilir. Burada kanserin ne zaman gelişeceğinin tahmin ederek  kolonoskopi yapılmasına hangi yaşta başlanması gerektiğini belirlemektir.  Lynch sendromunda ince bağırsak kanseri, pankreas kanseri, üreter/renal pelvis kanseri, safra yolu kanseri, beyin kanseri, prostat, meme kanseri riski de artmaktadır. Tehlike sadece bağırsak kanseri ile sınırlı değildir.

·     Önceden kanser gelişeceği bilindiği halde Lynch sendromu bulunan bir kişide kanseri nasıl erken teşhis edebiliriz? Kolonoskopi tetkiklerine doğumdan hemen sonra başlamak bir çözüm olabilir mi? Bu kadarı da biraz erken deyip, kaç yaşında kolonoskopi yaptırmaya başlamak gerekir? Bunlarda genellikle 40 yaşından sonra kanser geliştiği için bu yaştan itibaren kaç ay ara ile kolonoskopi yaptırmak düşünülebilir. Dört ayda bir kolonoskopi yaptırılırsa on yılda 30; üç ayda bir yaptırılırsa kırk defa kolonoskopi yaptırmak gerekebilir. Bence haftada bir kolonoskopi yaptırılması daha mantıklıdır. Bu kadar sık kolonoskopi yaptırılmasına rağmen gene de bir öncekinde kanser saptanmadığı halde ikincisinde    ilerlemiş bir kanserle karşılaşılması sürpriz olmamalıdır. Böyle bir vaka örneğini Sağlığın Karanlık Yüzü kitabımda anlatmıştım.

·         Acaba benim vücudumda kanser var mı? İleride kanser gelişecek mi paranoyası ile durmadan kanser tarama testleri ve tetkikleri yaptıran kişiler; ileride gelişecek kanserin önceden anlaşılmasını sağlayan bir tahlil ve tetkikin olmadığını; kanserin başlamadan teşhis edilemeyeceğini; teşhis edilse bile bu kişilerin  “geç teşhis edilmiş” denen kişilere göre daha uzun süre yaşayabileceklerini söylemek mümkün değildir. Gözlemlerime göre çok geç denebilecek dönemdeki bağırsak kanserli hastalarda bile (bağırsağın tamamen tıkandığı durumlar) iyi bir cerrahi girişimle hastaların çok uzun süre ve semptomsuz yaşaması mümkündür. Kanserli bölümün çıkarılamadığı durumlarda dâhi hastalar tahmin edilemeyecek kadar uzun yaşamışlardır. Kanserli dokunun ve segmentin geç çıkarılması vücutta zaten mevcut olan metastatik odakların daha geç faaliyete geçmesine ve geç metastaz ve nükslere neden olmaktadır. Sanıldığının aksine bu semptomun yok edilmesi iyi bir seyir sağlamaz. 

·          

·         Kanser tedavisinde semptomatik cerrahi girişimlerin yaşam süresi üzerine olumlu bir etkisi olmadığı göz önünde tutulursa ameliyat için çok acele etmenin bir mantığının olmadığı anlaşılacaktır. Bağırsak ve mide kanserlerinde semptomatik cerrahi girişim bağırsak devamlılığını sağladığı için hastanın yaşam süresini uzatır. Ameliyat ettiğim kanserli hastaların hepsi ameliyat ile kanserin tedavi edildiğini ve yok edildiğini sanıyordu. Cerrahi girişimden sonra iyileşme kanserden iyileşme olarak algılanıyordu.

·         Sağlık sistemimizde; her türlü gereksiz tahlil, tetkik, görüntüleme ve endoskopik muayene yöntemlerinin satılması ve pazarlanması ciddi bir salgın ve sağlık sorunu haline gelmiştir. İnsanlar bu şekilde her türlü mide-bağırsak hastalığının sebebinin anlaşılabileceğini ve kanserin ve ileride oluşacak kanserlerin de anlaşılabileceğini sanmaktadır. Bu tıbbi bir dolandırıcılık yöntemidir. Buna rağmen halk oluk oluk bu tür gereksiz tetkikleri yaptırmaya koşmaktadır.   10.8.2023   

                                                                     Uğur YILMAZ

 

 

9 Ağustos 2023 Çarşamba

KANSER ÖNCEDEN SAPTANIP ÖNLENEBİLİR Mİ?

 

            Türkiye’nin sağlık sisteminin Dünya Bankası tarafından düzenlendiğini ve perde arkasından yönetildiğini sık sık hatırlatıyorum. Kurulan sistem bir sağlık sistemi değil; tıp kartelinin tıbbi ürünlerinin serbestçe ve en fazla miktarda satılması için yapılan bir piyasa düzenlemesidir. Bu düzen “modern tıp” olarak da bilinir. Günümüzün tıbbi böyledir. Bu gerçek hastalık ve tıbbi sorunların iyileştirilmesi için kurulan bir düzen değildir. Amaç, tıp kartelinin sözde tıbbi ürünlerin uyduruk hastalıklar, akıl dışı varsayımlar ve kurgularla kitlesel olarak kullandırılması ve bu şekilde satılmasının  sağlanmasıdır. Bu ürünlerin çok azı semptomatik tedavilerde yararlı olabilmektedir. Bu ürünlerin tüketilmesi için bir gerekçe oluşturmak için sahte ve uyduruk hastalıklar, tıbbi sorunlar üretilmiştir. Henüz mevcut olmayan ve ileride gelişebilecek hastalıkların önlenmesi de bu gereksiz tetkiklerin ve tedavilerin yaygın uygulanması için bir gerekçe oluşturmaktadır.   

          Tıp karteli sürekli olarak her türlü hastalığın kesin olarak teşhis edilebileceği bir teknolojik seviyeye ulaşıldığını; her türlü hastalığın kesin olarak iyileştirilebileceğini ve hatta ileride gelişecek hastalıkların da engellenebileceği yalanını söylemektedir.

          ICD-10 (Uluslararası Hastalık Sınıflaması) listesinde 23 ana grup altında yüzlerce hastalık ismi yer almıştır. Bu listede yer alan hastalıkların çoğunun oluşum mekanizması bilinmemektedir ve iyileştirici tedavisi yoktur. Bu hastalık gruplarının bazıları: neoplazmlar (kanser, sarkom, lenfoma), bazıları kalıtsal olan kan hastalıkları, bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklar, sinir sistem hastalıkları, birçok dolaşım sistemi ve deri hastalıkları, kas-adale sistemi ve bağ dokusu hastalıkları, genetik malformasyonlar, şekil bozuklukları, kromozom bozuklukları, psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bu hastalıkların iyileştirici bir tedavisi yoktur. Bazı hastalık ve durumlarda semptomatik (belirtilerin giderilmesi) tedaviler, ağrı tedavileri; bazılarında da destek ve bakım tedavileri uygulanmaktadır. Yapılan tedavilerin çoğu bu gruplara da girmeyen, hiçbir faydası ve etkisi olmayan; aksine iatrojenik sonuçlara yol açan gereksiz tedavilerdir. Bu açıdan günümüz tıbbı bir gereksizlikler tıbbıdır.

          Modern tıp kanser dâhil her türlü hastalığın kesin olarak teşhis edilebileceğini söyledikten sonra, iddiasını bir ileri seviyeye taşımakta ve ileride gelişecek hastalık ve kanserlerin de önceden saptanarak önlenebileceğini iddia etmektedir. Tabii kanser dâhil iyileştirici bir tedavi ve ameliyatı olmayan hastalıklarda kişiler “erken teşhis” zokası ile oltaya gelmektedir. Bu iddiaya göre hastalıklar erken teşhis edilirse iyileştirilebilir.

Halk ilk tedavi ve ameliyatlardan sonra hastaların hiçbir zaman iyileşmediğini, tedavi gören hastalarda tedavi devam ederken iken bile nükslerin geliştiğini görerek bu yalana inanmasa da; hastalık belki bende farklı bir seyir izler, ilaçlar ve ışın tedavisi yararlı olur diye düşünmektedir. Kanser hastaları, bir yandan bu tedavileri yaparken, kendisini bir araştırmacı gibi görerek kaplumbağa kanı içmek, ısırgan otu yemek, zakkum ekstresi kullanmak gibi her türlü alternatif tedaviyi de denemektedir.

       Kanser tarama reklamlarında “kanserden korkma; geç kalmaktan kork!” sloganı kullanılmaktadır.

Bunun için kanseri düşündürecek herhangi bir bulgu ve belirti olmadan kanser aranmalı ve taranmalıdır. Birçok kişi sadece mide, bağırsak, meme kanserinden korkmakta ve vücudun başka bir yerinde başka bir kanserin gelişmeyeceğini sanmaktadır. Aslında her organ için kullanılan kanser tarama yöntemleri farklıdır.

Kanser hastalığı hakkında sağlıklı bir görüş sağlanması açısından şu gerçeklerin bilinmesinde yarar vardır.Kansere neden olan bazı faktörler bilinse de kanserin gerçek oluşum mekanizması bilinmemektedir.

·         Kanser hastalığının ne zaman başladığı hiçbir yöntemle saptanamaz. Hastalık gözlem, muayene ve görüntüleme yöntemleri ile fark edilebilir bir seviyeye geldiğinde kanser olabilecek yumrular tespit edilebilir. Biyopsi ve diğer yöntemlerle teşhis edilebilir. Hastalar hastalığın biyopsi alındığından  kısa bir süre önce başladığını düşünerek hemen bir tedavi uygulanması için acele etmektedir. Halbuki kanser yıllar önce başlamıştır. Bu bir erken teşhis değildir. Hiçbir kanser başladığı anda veya biraz sonra teşhis edilemeyeceği  için ‘kanserde erken teşhis’ büyük bir yalandır. Hiçbir işe yaramaz. Çıkarılan tümörün boyutu küçük ise bu erken teşhis kabul edilir. Tümörün boyutu hastalığın daha uzun bir süre belirtisiz seyredeceğini göstermez.

·         Kanser taramalarında birçok gereksiz kan testleri, tümör markerleri olarak pazarlanan bazı kan testleri, ultrasonografi, MR, tomografi, PET (evet hiç semptomsuz kişilerde bile artık PET çekiliyor), kolonoskopi, bronkoskopi, gastroskopi gibi endoskopik yöntemler kullanılmaktadır. Tümör markerleri tanısal (patognomik-hastalığa özgü) testler değildir. Kanser varlığını veya yokluğunu göstermez. Marker testlerinin sürekli olarak yaptırılmasının amacı hem bu testlerin satılması; hem de laboratuvar değerlerinde şüpheli şeyler gördük diyerek diğer gereksiz tetkik ve testlerin yapılmasına kapı açılmasıdır.

·     Kanserin oluşum mekanizması bilinmediği ve bu mekanizma üzerine etkili   iyileştirici bir tedavisi olmadığı için iyileştirilebilir bir hastalık değildir. Meme kanserinde tümör ile birlikte memenin alınması semptomatik bir ameliyattır. Sindirim kanalında tıkanmalara yol açan mide ve bağırsak kanserlerinde kanserli bölümün çıkarılarak sindirim yollarının açılması da semptomatik bir ameliyattır. Bu ameliyatlar hastaların açlıktan ölmesini önleyerek yaşamı uzatır.

·         Kanser tedavileri, kanserin mekanizması üzerinde etkili ve yararlı tedaviler değildir. Bu tedaviler ameliyatla tümörlü organın alınması; mitozu engelleyen ve yavaşlatan ilaçlarla yapılan tedavi kürleri, ışın tedavisi ve hormon tedavisi gibi tedavilerdir. Kanseri iyileştiren “akıllı bir ilaç” yoktur. Kanser hastalığı histopatolojik olarak teşhis edilip, hücre farklılaşmasına göre sınıflandırılır. Aynı tanıya sahip hastalarda hastalığın ortaya çıkma yaşı, nükslerin oluşma zamanı ve yaşam süresi birbirine benzemez. Tedavi nükslerin oluşmasını ve yaşam süresini uzatmaz. Tedavi gören hastalarda erken nüks ve ölüm olursa kanser tedavisinin bu sefer etkili olmadığı; yaşam süresi uzun olursa da işe yaradığı iddia edilmektedir. Kanser tedavisi tümörlü bölgelerin çıkarılması ve tahrip edilmesine dayanan bir tedavidir. Hücre bölünmesini (mitoz)  engelleyen ilaçlar neticede kanser hücrelerini yok etmez. Bu ilaçlar diğer vücut hücrelerinde de mitozu engellediği için hastaların saçları dökülür; kan hücreleri azalır, bağışıklıkları bozulur. Tümör bölünmeleri bir süre yavaşlar ve durabilir. Bunun pratikte bir yararı yoktur. Tedavi bırakıldığında sorun devam eder. Hastalarda iştah bozuklukları olur. Bazı ilaçlar tedavi sırasında dâhi kalp yetmezliği yaparak ölümlere neden olmaktadır. Kanser tedavisi Rus ruletinden farklı değildir.

·    Mide, pankreas kanserleri, malign melanom gibi deri kanserleri, indiferansiye kanserler hariç birçok kanser türü kişilerin uzun ve makul bir süre yaşamasına izin vermektedir.  Menopoz döneminden sonra oluşan meme kanserlerinde de yaşam süresi oldukça uzundur. Bu hastaların çoğu kanserden ölmez. Bağırsak kanserlerinde de genel olarak ameliyat geçiren hastalarda erken nüks görülmez ve hastalar uzun süre yaşar. 

·  Meme ve bağırsak kanserlerinde teşhis anında bağırsağı tıkayan büyük kanser yumruları olan hastaların yaşam süreleri sanıldığının aksine genellikle oldukça uzundur. Geç dönemde hatta nüks nedeniyle ameliyat ettiğim bağırsak kanserli hastalar yıllarca yaşamıştır. Ölenlerin çoğu da kanserden ölmemiştir. 

·         Tiroid kanserlerinin büyük bir çoğunluğu papiller ve folliküler kanserlerdir. Papiller kanserlerin oranı: % 75-85; Folliküler kanserlerin oranı:%10-20’dir. Her ikisi de çevresine yayılmaz, metastaz yapılmaz. Kanser tedavi şemalarında ameliyat önerilse de buna gerek yoktur. Ameliyatla sağlanacak bir fayda da yoktur. Meduller kanserler (vakaların %5-8’i) ve anaplastik tiroid kanserler (vakaların % 1-2) sini oluşturmaktadır. Bunlarda tiroid dokusu ameliyatla çıkarılsa bile yaşam süreleri çok uzun değildir. Ameliyatlardan sonra kısa sürede ameliyat bölgesinde nüksler ve uzak metastazlar görüldüğü için önceden bilinmesi halinde semptomatik ameliyatların yapılmasının da bir mantığı yoktur ve gereksizdir.  Geçerli tedavi şemalarında da bunlarda ışın ve ilaç tedavisi (kemoterapi) önerilmez. Fakat onkoloji kliniklerinde bunlara hem ışın hem de ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Ticari hastanecilikte bir tedavinin işe yaraması değil, getireceği kazanç önemlidir.  

·        Erken teşhis yalanı ile kanser taramalarının amacı aslında bir pazarlama tekniğidir. Bu konu tıbbi değil siyasi bir konudur da. Bu sistemin arkasında neoliberal küresel sistem ve bu sisteme bağlı iktidarlar vardır. Türkiye’de artık belediyeler her türlü spor ve sosyal faaliyetlerinde kanser tanı kitleri dağıtmakta, kişilerin acaba bende de kanser var mı diye korkmaları sağlanarak sağlık tesislerine itilmektedir. Bu amaçla farkındalık haftaları ve kanser haftaları düzenlenmektedir. Belediye ve siyasi partiler kalp hastalıkları taramaları, kanser taramaları, SMA ve HPV kampanyalarına da aktif destek vermektedirler. Bu da tıp kartelinin siyasi partiler ve iktidar üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Erken teşhis için yapılan tetkikler aslında balıkçılıktaki tirol faaliyetinin tıpta karşılığıdır. Amaç herkesi hasta yapmak ve bir şekilde tetkik ve tedavi zincirine bağlamaktır. 9.8.2023 

                                                                                                                                                                              Uğur Yılmaz

            Modern tıp hiçbir şikâyeti olmayan kişilerde gizli kalmış ve ileride hastalıklara yol açabilecek problemlerin saptanması yalanı ile gereksiz tahlil, tetkik, endoskopi ve görüntüleme yöntemlerinin kitlesel kullanılması ile satılmasını demektir. Bunun gerekçesi de sık check-up, "Dönemsel Sağlık Taraması" ile ileride gelişecek hastalıkların önceden saptanarak önlenebileceği yalanıdır.  Bu tamamen sağlıklı kişilerin hastanelere çekilerek müşteri yapılması için kullanılan bir pazarlama faaliyetidir.





SAĞLIKTA VİCDAN SÖMÜRÜSÜ: İLAÇ ŞİRKETLERİNİN PARA KAZANMAK İÇİN KULLANDIĞI BİR YÖNTEM

https://www.ankara.bel.tr/sma SPİNAL MUSKÜLER ATROFİ NASIL BİR HASTALIKTIR? SMA olarak bilinen spinal adele atrofisi hastalığı kaslar...