23 Mayıs 2020 Cumartesi

ASKERİ HASTANELER NE ZAMAN KAPATILDI VEYA ASKERİ HASTANELER TEKRAR AÇILABİLİR Mİ?


ASKERİ HASTANELER NE ZAMAN KAPATILDI VEYA ASKERİ HASTANELER TEKRAR AÇILABİLİR Mİ?


15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 31 Temmuz 2016 tarihinde 669 sayılı KHK ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve asker hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.

Sağlıkta Dönüşüm süreci ve bu süreçte yapılanlar bilinmediği zaman askeri hastanelerin 31 Temmuz 2016’da kapatıldığı sanılabilir. Hastaneler bu tarihten önce kapatılmıştır. Bu tarihte devam eden mevcut durum resmileştirilmiştir. Değişen bir şey yoktur. 
  
Askeri hastaneler, askerlerin ve askeri personelin muayene ve tedavi oldukları hastanelerdi. Bu hastanelerde sıradan er ve personel muayeneleri dışında ciddi olarak sağlık hizmetinin verilmiyordu. Askeri hekimler ve askerliğini askeri hekim olarak yapan hekimler, genel olarak er ve erbaşlar ve daha az olarak da astsubay, subay ve askeri sivil memurları muayene ve tedavi edebiliyordu.

Askeri Hastanelerde çalışan hekimler 2016’dan önce sivil veya özel bir hastanede çalışmak için bir an önce emekli olmak ve daha sonra da serbest muayenehane açmayı düşünüyorlardı. Bu hastanelerde çalışan muvazzaf hekimler de zorunlu hizmet süreleri bitince hemen askerlikten ayrılıyordu. Askeri hekimlerin gözü her zaman dışarıda idi. Bu nedenle askeri hastanelerin “savaş ve askeri durumların” ihtiyacına göre işletilen hastaneler olması ve bu amaca göre işletilmesi kimsenin umurunda değildi. Askeri hastanelerin işletim tarzı idare-i maslahatçılık idi.

Sağlıkta Dönüşümde tabuta çakılan ilk çivi 1982 Anayasasında  (7.11.1982) Devlete sağlık hizmetlerinde düzenleyici bir görev verilmesidir.  Devletin, bu görevi kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği” belirtilmiştir. 1961 Anayasasında ise 49. Maddesine göre herkesin tıbbi bakım görmesi devletin görevi olarak tanımlanmıştır. 1982 Anayasa’sı ile Sağlıkta Dönüşümün temeli atılmıştır.

Bunu 1990’lı yıllarda birçok siyasi parti tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan sağlık reformu projeleri takip etmiştir. Reformun adı değişerek 2000’li yıllarla da “sağlıkta dönüşüm projeleri” ne dönüşmüştür.
  
Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin yapılandırılmasının Dünya Bankasına veya başka bir deyişle Emperyalizme teslim edilmesinde, esas amaç gizlenerek, süreçte tepki gösterebilecek kişi ve kuruluşların satın alınarak tepkilerinin önlenmesi ve bunların isteği ile yapılıyormuş gibi gösterilerek sessizce gerçekleştirilmiştir. Askeri Hastanelerinin yeniden açılmasını savunanlar bugüne kadar bu süreci halâ anlamamış ve anlayamayacak olan kişilerdir.

Kişilerin satın alınması daima para ile olur. Herkesin bir fiyatı vardır.  Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Sefer Aycan imzası ile yayınlanan “Performans Genelgesi” ile hekimler satın alınmıştır. (2002/ sayılı  “Döner Sermaye Uygulamaları Hakkında Genelge” (Sayı: B100THG0740003) SSK Hastanelerinin devrinden önce SSK’lı hastaların serbest eczanelerden ilaç alabilmesi sağlanmış ve hastanelerle birlikte SGK eczaneleri de kapatılmıştır. Eczacılar da böyle satın alınmıştır. Bu uygulamalar sağlık sistemine yönelik olarak tabuta çakılan ikinci çividir. Bu uygulamalarla hekim ve eczacıların yeni sisteme muhalefeti tamamen engellenmiştir.

Performans genelgesi ile Devlet Hastanelerinde hekimlere hastanenin gelirini arttırdıkları oranda “kâr payı” dağıtılmaya başlanmıştır. Kâr payı ticari ortaklıklarda veya işbirliklerinde dağıtılır. İlaç firmaları kendi temsilcilerine kendilerine verilen ilaçların satışını arttırdıkları oranda performans ödemesi yapar. Özel Hastaneler kendilerine hasta getiren taksi ve 112 ambulans şoförlerine hasta başına ödemede bulunur. Böyle bir performans ödemesi diğer kamu kuruluşlarında yoktur. Bu kuruluşlarda fazla mesai yapılır. Ticarette komisyonculara da böyle ödeme yapılır. Bunların tek işi pazarlama yapmaktır. Dönüşüm döneminin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yeni Döner Sermaye Yönergesiyle kamuda çalışan hekimleri hastanelerin kâr ortağı haline getirdiklerini söyleyerek bu durumu itiraf etmiştir.

Devlet Hastanelerinde hekimlerin kâr ortağı yapılması üzerine SSK hastanelerinde çalışan hekimler de kendilerine performans ödemesi yapılmasını  -kâr ortağı olmayı- istemeye başlamışlardır.

5-6 Ocak 2005 tarihlerinde “Bazı kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesine dair kanun tasarısı'' kabul edilmiş; 19.2.2005 tarihinde de SSK Hastaneleri’nin Sağlık Bakanlığı’na devri ile Sağlıkta Dönüşümdeki en önemli aşama sorunsuz halledilmiş “herkes bayram yapmıştır.”  SSK tarih olmuştur. Bu arada sadece SSK Hastaneleri değil Devletin elindeki diğer hastaneler de (Demiryolu Hastaneleri, Belediye Hastaneleri, Devlete ait diğer poliklinik ve sağlık merkezleri de Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir.

Askeri Hastanelerdeki hekimler de günün birinde kendilerine de bu imkânın tanınmasını arzular hale gelmişlerdir. Daha fazla hasta muayene ve tedavi etmeleri ancak Askeri Hastanelerin SGK sistemine bağlı olması ile sağlanacaktır. SSK ve Kamu Hastanelerinin kapatıldığı dönemde Askeri Hastanelerin kapatılması sağlanamamış ise de bunun yöntemi belirlenmiştir. 

Sağlıkta Dönüşüm süreci ile ilgili olarak resmi belgeler ve Dünya Bankasından alınan krediler, dönüşümün uygulanması ile ilgili kişi, Kurum ve belgeler sürekli olarak halktan gizlenmiştir. Bilenler de hep üç maymunu oynamıştır.

Bu konudaki ilk resmi belge  2003 yılında yayınlana “AK Partinin Sağlıkta Dönüşüm kitabı” dır.  Kitapta basım tarihi yoktur. Bu kitapta Sağlıkta Dönüşüm olarak bilinen süreçte nelerin yapılacağı ayrıntıları ile yazılmış ve daha sonra da söylenenler adım adım gerçekleştirilmiştir.  





Dünya Bankası’nın web sayfasından alınan bu alıntıda görüldüğü gibi SD için kredi tutarı 60.61 milyon ABD doları olup süre 2004-2007 olarak belirtilmiştir. Projeyi uygulayacak takımın lideri bankanın memuru Enis Barış’tır. Dünya Bankası SGK sağlık sistemi satın alım sisteminin dijital altyapısı olan MEDULA sistemini kurmuş, sağlık hizmetlerinde kullanılacak tıbbi ürünlerle tedavi şekilleri ve bunların fiyatlandırma şeklini belirleyen Sağlık Uygulama Tebliği ve Eklerini düzenlemiştir. Bu sistemin nasıl alındığı, Türkiye’ye nasıl uyarlandığı, bu işlerin kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. SUT’de bu tarihte Türkiye’de uygulanmayan ve bilinmeyen bazı tedavi, girişim ve malzemeler de listeye eklenmiştir. Dünya Bankasının devreye girmesi ile sistemin tamamen değiştirilmesi tabuta çakılan son ve en büyük çividir.

Sağlık Bakanlığı ve Üniversite Hastanelerinin SGK sistemine bağlanması bu hastanelerin işletiminde devletin tasfiyesi anlamına gelmektedir.

Sağlıkta Dönüşüm ile getirilen sistem budur.

Askeri Hastanelerin kapatılma sürecine tekrar dönelim:

TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması çalışmaları 2012 tarihinde başlamıştır. (26.11.2012-https://www.mynet.com/tsk-milli-savunma-bakanligina-baglaniyor-110100664071)
www.buyukhaber.com haber sitesinin 13 Kasım 2012 tarihli haberinde “Askeri hastaneleri sivilleştirmeyi amaçlayan çalışmada sona gelindiği”; Genelkurmay Başkanlığının kendisine bağlı 41 hastanede ilgili birimlere fizibilite raporu hazırlattırarak  zarar eden (??) ve etkin kullanılamayan askeri hastaneler tek tek tespit ettirdiği;   edildiği belirtilerek 17 askeri hastanenin kapatılmasının ardından Genelkurmay Başkanlığı'na ait 24 askeri hastane Milli Savunma Bakanlığı'na devredileceği belirtilmiştir.  Bu çalışmaların hepsi askeri hastanelerin SGK sistemine bağlanması için yapılan çalışmalar olup bu gelişmeler kamuoyundan gizlenmiş ve kimse bunların üzerinde durmamıştır.

Bu çalışmada askeri hastanelerin kâr eden bir hastane olmaması üzerinde durulmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan askerî ve sivil personel ile yakınlarının sağlık hizmetleri 2010 yılında Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmıştır.  ( 25.03.2010 tarihince yayınlana SGK SUT’nin 3.1.1.B – (1)  

09 Ekim 2010 tarihli tebliğ ile Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında, TSK'da görevli askeri ve sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri 15 Ekim 2010 tarihinden itibaren Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmıştır. (27724 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Türk Silahlı kuvvetlerinde Görev Yapan Askeri ve Sivil Personelin GSS Kapsamına Alınması Hakkında Tebliğ”)

Kapılarını sivil hastalara açan Türk Silah Kuvvetleri'ne (TSK) ait askeri hastaneler 1.1.2012 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yaptığı global bütçe anlaşması yapması SGK sistemine bağlanmıştır.

Gerçekte Türk Silah Kuvvetleri'ne (TSK) ait askeri hastaneler Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yaptığı global bütçe anlaşması yapması ile 1.1.2012 tarihinde kapatılmış olmaktadır.

15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra Askeri Hastaneler tamamen Sağlık Bakanlığına Bağlanmıştır. Yani SGK sistemine bağlanan ve Milli Savunma Bakanlığına devredilen askeri hastaneler bu sefer Milli Savunma Bakanlığından Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Bu Askeri Hastanelerin Kapatılması değil sıradan bir tabela değişikliğidir. Önceden SGK sistemine bağlanan hastaneler daha bir sivil görünüm kazanması için Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.  

Askeri Hastanelerde çalışan hekimler ne istiyordu?

Devlet Hastanelerinde hekimler gibi askeri hastanelerde çalışan hekimler de çalışmaları için kendilerine de performans ücreti ödenmesini arzuluyordu. Devlete ait diğer sağlık kuruluşlarının SGK sistemine bağlanmasına rağmen askeri hastaneler sistemin içine alınamamıştı. Fakat bunun da benzer yöntemlerle, hiçbir tepki çekmeden, tereyağından kıl eker gibi sessizce yapılabileceği açıktır. Sağlık Bakanlığına devredilen bu hastanelerin SGK sisteminden ayrılarak sadece askerlere hizmet veren, kâr amacı gütmeyen bir hastane haline çevrilmesine herkesten çok bu hastanelerde çalışan askeri hastane hekimleri karşı çıkacaktır. Onlar için hastanenin tabelasından çok hastanenin hangi sistem içinde çalışacağı önemlidir.

Hürriyet Gazetesinin 27.05.2008 tarihince yayınladığı “Askeri hastaneler sivillere tamamen açılıyor” başlıklı haberde Sağlık Komutanlığı’nın hazırlayıp Genelkurmay Başkanlığı’nın onayladığı andıç ile askeri hastanelere kabul edilecek sivil hasta sayısının arttırılması ve bunun TSK sağlık personelinin gelirini artıracağı öngörülmüştür. Bu andıçta askeri hekimlerin döner sermayeden pay almalarının önünün açıldığı belirtilmiştir.     
Genel Kurmay Başkanlığının “Devletin Sağlık alanından giderek çekildiği” nin farkında olduğu da yasa taslağının “genel gerekçe” bölümünde belirtilmiştir. “Maaş yöntemini benimseyen yegâne kamu sağlık kuruluşunun TSK hastaneleri olduğu vurgulanarak” bu yöntemde hekimlere yapılan ödemenin “muayene sayısı ile herhangi bir ilişkisinin olmadığı bunun da hasta memnuniyeti ve hastaya verilen hizmetin kalitesi açısından ciddi sorunlar oluşturduğu vurgulanmaktadır. Bu yazıda askeri hekimlerin askerlik yapan kişilerle sınırlı bir alanda hekimlik faaliyeti yaptıkları ve bu nedenle fazla hasta bakamadıkları ve bu hastalara da “kendilerine gelir getirecek tıbbi işlem ve hizmetleri” fazla kullanamadıkları için bir performans gelirlerinin bulunmaması sorun olarak gösterilmektedir.  Sağlıkta Dönüşüm veya SGK merkezli sağlık hizmeti satın alınması sistemi hep böyle savunula gelmiştir.

Türkiye’de Dünya Bankası tarafından kuralları belirlenen ve tesis edilen bir sağlık sistemi uygulanmaktadır ve hiçbir hastane bu sistemin dışında bir hizmet veremez. Bazı sağlık kuruluşlarının mülkiyeti Devlette olsa bile hizmet sunumu ve işletme alanında Devlet tasfiye edilmiştir. Doğrudan hizmet veremez. Türkiye’de bazı Devlet ve Üniversite Hastanelerinin tabelalarında Devlet ve Üniversite kelimelerinin olması nedeni ile sistemi savunan kişiler sürekli olarak sağlık sisteminde bir değişikliğin olmadığını, Devlet ve Üniversite Hastanelerinin varlığının hâlâ devam ettiğini sanabilir. Bunlara göre Sağlıkta Dönüşüm ve özelleştirme diye de bir şey olmamıştır. Bilindiği gibi ABD’de de, Almanya, Fransa ve İngiltere’de Devlet, Üniversite, kilise, belediye hastaneleri ve askeri hastaneler de vardır. Bu hastanelerde de hekimler hastaları tedavi etmekte, reçete yazmakta ve tedavi etmektedir. O zaman Türkiye’deki sağlık sistemi ile ABD’deki sistem arasında bir fark yok demek gibi bir şeydir. Ya da “Eşeğin de gözü, kulağı, kuyruğu vardır;  kedinin de gözü, kulağı, kuyruğu” vardır. O halde “eşek kedidir” demek gibi bir şeydir. Sistemi görmek istemeyenler böyle gülünç gerekçeler uydurabilmektedir. Böyle düşünenler sağlık hizmetlerinin bütün dünyada bilimsel kurallara göre yürütülmekte olduğunu iddia ederek Dünya Bankası’nın küresel sağlık sistemini savunmaya devam etmektedirler. 

Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında daha önce Milli Savunma Bakanlığına ve daha sonra da SGK sistemine bağlanan bu hastanelerin aslında 31 Temmuz 2016 tarihinden önce de artık askeri hastane değildir. Askeri hastanelerin açılmasına yönelik bütün açıklamalar halkı aldatan ve gerçek durumu gizleyen açıklamalardır.   

Dünya Bankası tarafından Türkiye’de uygulanan sağlık sistemi değişmeden askerlere hizmet eden; kâr amacı gütmeyen, savaş ve gerektiği durumlarda TSK personeline hizmet edecek askeri hastanelerin tekrar açılması söz konusu değildir. Bu yönde yapılacak bir değişiklik sadece tabela değişikliği olacaktır.  Bir tabela değişikliği için bu kadar yaygara çıkarılmasına da gerek yoktur.

Zamanında bu süreci görmezden gelen, üç maymunu oynayan, susup, seyredip görmezden gelenlerin bugün yaygara çıkarmasının hiçbir anlamı yoktur. 
4.4.2019 Uğur Yılmaz



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HASTALIK VE RAHATSIZLIK KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARKLAR

  Not: Temel önyargıların bir tarafa bırakılarak okunmasında yarar vardır . Aforizma: Doktorunu seçerek hastalığını da seçersin. (Choose...