ASKERİ HASTANELER NE ZAMAN KAPATILDI VEYA ASKERİ HASTANELER TEKRAR AÇILABİLİR Mİ?
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 31
Temmuz 2016 tarihinde 669 sayılı KHK ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve
asker hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.
Sağlıkta Dönüşüm süreci ve bu süreçte
yapılanlar bilinmediği zaman askeri hastanelerin 31 Temmuz 2016’da kapatıldığı
sanılabilir. Hastaneler bu tarihten önce kapatılmıştır. Bu tarihte devam eden
mevcut durum resmileştirilmiştir. Değişen bir şey yoktur.
Askeri hastaneler, askerlerin ve askeri
personelin muayene ve tedavi oldukları hastanelerdi. Bu hastanelerde sıradan er
ve personel muayeneleri dışında ciddi olarak sağlık hizmetinin verilmiyordu. Askeri
hekimler ve askerliğini askeri hekim olarak yapan hekimler, genel olarak er ve
erbaşlar ve daha az olarak da astsubay, subay ve askeri sivil memurları muayene
ve tedavi edebiliyordu.
Askeri Hastanelerde çalışan hekimler
2016’dan önce sivil veya özel bir hastanede çalışmak için bir an önce emekli
olmak ve daha sonra da serbest muayenehane açmayı düşünüyorlardı. Bu
hastanelerde çalışan muvazzaf hekimler de zorunlu hizmet süreleri bitince hemen
askerlikten ayrılıyordu. Askeri
hekimlerin gözü her zaman dışarıda idi. Bu nedenle askeri hastanelerin
“savaş ve askeri durumların” ihtiyacına göre işletilen hastaneler olması ve bu
amaca göre işletilmesi kimsenin umurunda değildi. Askeri hastanelerin işletim
tarzı idare-i maslahatçılık idi.
Sağlıkta Dönüşümde tabuta çakılan ilk çivi 1982 Anayasasında (7.11.1982) Devlete sağlık hizmetlerinde
düzenleyici bir görev verilmesidir. Devletin,
bu görevi kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından
yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getireceği” belirtilmiştir. 1961 Anayasasında ise 49. Maddesine göre
herkesin tıbbi bakım görmesi devletin görevi olarak tanımlanmıştır. 1982 Anayasa’sı ile Sağlıkta Dönüşümün
temeli atılmıştır.
Bunu 1990’lı yıllarda birçok siyasi
parti tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan sağlık reformu projeleri takip
etmiştir. Reformun adı değişerek 2000’li yıllarla da “sağlıkta dönüşüm
projeleri” ne dönüşmüştür.
Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin
yapılandırılmasının Dünya Bankasına veya başka bir deyişle Emperyalizme teslim
edilmesinde, esas amaç gizlenerek, süreçte
tepki gösterebilecek kişi ve kuruluşların satın alınarak tepkilerinin önlenmesi
ve bunların isteği ile yapılıyormuş gibi gösterilerek sessizce
gerçekleştirilmiştir. Askeri Hastanelerinin yeniden açılmasını savunanlar
bugüne kadar bu süreci halâ anlamamış ve anlayamayacak olan kişilerdir.
Kişilerin satın alınması daima para ile
olur. Herkesin bir fiyatı vardır. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Sefer
Aycan imzası ile yayınlanan “Performans
Genelgesi” ile hekimler satın alınmıştır. (2002/ sayılı “Döner Sermaye Uygulamaları Hakkında Genelge”
(Sayı: B100THG0740003) SSK Hastanelerinin devrinden önce SSK’lı hastaların
serbest eczanelerden ilaç alabilmesi sağlanmış ve hastanelerle birlikte SGK
eczaneleri de kapatılmıştır. Eczacılar
da böyle satın alınmıştır. Bu uygulamalar sağlık sistemine yönelik
olarak tabuta çakılan ikinci çividir.
Bu uygulamalarla hekim ve
eczacıların yeni sisteme muhalefeti tamamen engellenmiştir.
Performans genelgesi ile Devlet
Hastanelerinde hekimlere hastanenin gelirini arttırdıkları oranda “kâr payı” dağıtılmaya
başlanmıştır. Kâr payı ticari ortaklıklarda veya işbirliklerinde dağıtılır.
İlaç firmaları kendi temsilcilerine kendilerine verilen ilaçların satışını
arttırdıkları oranda performans ödemesi yapar. Özel Hastaneler kendilerine
hasta getiren taksi ve 112 ambulans şoförlerine hasta başına ödemede bulunur. Böyle
bir performans ödemesi diğer kamu kuruluşlarında yoktur. Bu kuruluşlarda fazla
mesai yapılır. Ticarette
komisyonculara da böyle ödeme yapılır. Bunların tek işi pazarlama yapmaktır.
Dönüşüm döneminin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yeni Döner Sermaye Yönergesiyle
kamuda çalışan hekimleri hastanelerin kâr
ortağı haline getirdiklerini söyleyerek bu durumu itiraf etmiştir.
Devlet Hastanelerinde hekimlerin kâr
ortağı yapılması üzerine SSK hastanelerinde çalışan hekimler de kendilerine
performans ödemesi yapılmasını -kâr
ortağı olmayı- istemeye başlamışlardır.
5-6 Ocak 2005 tarihlerinde “Bazı kamu
kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına
devredilmesine dair kanun tasarısı'' kabul edilmiş; 19.2.2005 tarihinde de SSK
Hastaneleri’nin Sağlık Bakanlığı’na devri ile Sağlıkta Dönüşümdeki en önemli
aşama sorunsuz halledilmiş “herkes
bayram yapmıştır.” SSK tarih olmuştur.
Bu arada sadece SSK Hastaneleri değil Devletin elindeki diğer hastaneler de
(Demiryolu Hastaneleri, Belediye Hastaneleri, Devlete ait diğer poliklinik ve
sağlık merkezleri de Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir.
Askeri Hastanelerdeki hekimler de günün
birinde kendilerine de bu imkânın
tanınmasını arzular hale gelmişlerdir. Daha fazla hasta muayene ve tedavi
etmeleri ancak Askeri Hastanelerin SGK sistemine bağlı olması ile
sağlanacaktır. SSK ve Kamu Hastanelerinin kapatıldığı dönemde Askeri
Hastanelerin kapatılması sağlanamamış ise de bunun yöntemi belirlenmiştir.
Sağlıkta Dönüşüm süreci ile ilgili
olarak resmi belgeler ve Dünya Bankasından alınan krediler, dönüşümün
uygulanması ile ilgili kişi, Kurum ve belgeler sürekli olarak halktan
gizlenmiştir. Bilenler de hep
üç maymunu oynamıştır.
Bu konudaki ilk resmi belge 2003 yılında yayınlana “AK Partinin Sağlıkta Dönüşüm kitabı” dır. Kitapta basım tarihi yoktur. Bu kitapta
Sağlıkta Dönüşüm olarak bilinen süreçte nelerin yapılacağı ayrıntıları ile yazılmış ve daha sonra
da söylenenler adım adım gerçekleştirilmiştir.
Dünya Bankası’nın web sayfasından alınan
bu alıntıda görüldüğü gibi SD için kredi tutarı 60.61 milyon ABD doları olup
süre 2004-2007 olarak belirtilmiştir. Projeyi uygulayacak takımın lideri
bankanın memuru Enis Barış’tır. Dünya Bankası SGK sağlık sistemi satın alım
sisteminin dijital altyapısı olan MEDULA sistemini kurmuş, sağlık hizmetlerinde kullanılacak tıbbi
ürünlerle tedavi şekilleri ve bunların fiyatlandırma şeklini belirleyen Sağlık
Uygulama Tebliği ve Eklerini düzenlemiştir. Bu sistemin nasıl alındığı,
Türkiye’ye nasıl uyarlandığı, bu işlerin kimin tarafından yapıldığı
bilinmemektedir. SUT’de bu
tarihte Türkiye’de uygulanmayan ve bilinmeyen bazı tedavi, girişim ve
malzemeler de listeye eklenmiştir. Dünya Bankasının devreye girmesi ile
sistemin tamamen değiştirilmesi tabuta çakılan son ve en büyük
çividir.
Sağlık Bakanlığı ve Üniversite
Hastanelerinin SGK sistemine bağlanması
bu hastanelerin işletiminde devletin tasfiyesi anlamına gelmektedir.
Sağlıkta
Dönüşüm ile getirilen sistem budur.
Askeri
Hastanelerin kapatılma sürecine tekrar dönelim:
TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na
bağlanması çalışmaları 2012 tarihinde
başlamıştır.
(26.11.2012-https://www.mynet.com/tsk-milli-savunma-bakanligina-baglaniyor-110100664071)
www.buyukhaber.com
haber sitesinin 13 Kasım 2012 tarihli haberinde “Askeri hastaneleri sivilleştirmeyi amaçlayan çalışmada sona
gelindiği”; Genelkurmay Başkanlığının kendisine bağlı 41 hastanede ilgili
birimlere fizibilite raporu hazırlattırarak
zarar eden (??) ve etkin kullanılamayan askeri hastaneler tek tek tespit
ettirdiği; edildiği belirtilerek 17 askeri hastanenin kapatılmasının
ardından Genelkurmay Başkanlığı'na ait 24 askeri hastane Milli Savunma
Bakanlığı'na devredileceği belirtilmiştir. Bu çalışmaların hepsi askeri hastanelerin SGK
sistemine bağlanması için yapılan çalışmalar olup bu gelişmeler kamuoyundan
gizlenmiş ve kimse bunların üzerinde durmamıştır.
Bu çalışmada askeri hastanelerin kâr eden bir hastane olmaması
üzerinde durulmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan
askerî ve sivil personel ile yakınlarının sağlık hizmetleri 2010 yılında Genel Sağlık Sigortası kapsamına
alınmıştır. ( 25.03.2010
tarihince yayınlana SGK SUT’nin 3.1.1.B – (1)
09 Ekim 2010
tarihli tebliğ ile Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında, TSK'da görevli askeri ve
sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri 15 Ekim
2010 tarihinden itibaren Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmıştır. (27724
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Türk Silahlı kuvvetlerinde Görev Yapan
Askeri ve Sivil Personelin GSS Kapsamına Alınması Hakkında Tebliğ”)
Kapılarını
sivil hastalara açan Türk Silah Kuvvetleri'ne (TSK) ait askeri hastaneler 1.1.2012
tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yaptığı global bütçe anlaşması
yapması SGK sistemine bağlanmıştır.
Gerçekte Türk Silah Kuvvetleri'ne (TSK)
ait askeri hastaneler Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yaptığı global bütçe
anlaşması yapması ile 1.1.2012 tarihinde kapatılmış
olmaktadır.
15 Temmuz başarısız darbe girişiminden
sonra Askeri Hastaneler tamamen Sağlık Bakanlığına Bağlanmıştır. Yani SGK sistemine bağlanan ve Milli Savunma
Bakanlığına devredilen askeri hastaneler bu sefer Milli Savunma Bakanlığından
Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Bu Askeri Hastanelerin Kapatılması değil sıradan bir tabela
değişikliğidir. Önceden SGK sistemine bağlanan hastaneler daha bir sivil
görünüm kazanması için Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.
Askeri
Hastanelerde çalışan hekimler ne istiyordu?
Devlet Hastanelerinde hekimler gibi
askeri hastanelerde çalışan hekimler de çalışmaları için kendilerine de performans ücreti ödenmesini
arzuluyordu. Devlete ait diğer sağlık kuruluşlarının SGK sistemine bağlanmasına
rağmen askeri hastaneler sistemin içine alınamamıştı. Fakat bunun da benzer
yöntemlerle, hiçbir tepki çekmeden, tereyağından kıl eker gibi sessizce
yapılabileceği açıktır. Sağlık Bakanlığına devredilen bu hastanelerin SGK
sisteminden ayrılarak sadece askerlere hizmet veren, kâr amacı gütmeyen bir
hastane haline çevrilmesine herkesten çok bu hastanelerde çalışan askeri
hastane hekimleri karşı çıkacaktır. Onlar için hastanenin tabelasından çok
hastanenin hangi sistem içinde çalışacağı önemlidir.
Hürriyet Gazetesinin 27.05.2008 tarihince yayınladığı “Askeri hastaneler sivillere tamamen açılıyor”
başlıklı haberde Sağlık Komutanlığı’nın hazırlayıp Genelkurmay Başkanlığı’nın
onayladığı andıç ile askeri hastanelere kabul edilecek sivil hasta sayısının
arttırılması ve bunun TSK sağlık personelinin gelirini artıracağı
öngörülmüştür. Bu
andıçta askeri hekimlerin döner sermayeden pay almalarının önünün açıldığı
belirtilmiştir.
Genel Kurmay Başkanlığının “Devletin Sağlık alanından giderek çekildiği” nin farkında olduğu da yasa taslağının “genel gerekçe” bölümünde belirtilmiştir. “Maaş yöntemini benimseyen yegâne kamu sağlık kuruluşunun TSK hastaneleri olduğu vurgulanarak” bu yöntemde hekimlere yapılan ödemenin “muayene sayısı ile herhangi bir ilişkisinin olmadığı bunun da hasta memnuniyeti ve hastaya verilen hizmetin kalitesi açısından ciddi sorunlar oluşturduğu vurgulanmaktadır. Bu yazıda askeri hekimlerin askerlik yapan kişilerle sınırlı bir alanda hekimlik faaliyeti yaptıkları ve bu nedenle fazla hasta bakamadıkları ve bu hastalara da “kendilerine gelir getirecek tıbbi işlem ve hizmetleri” fazla kullanamadıkları için bir performans gelirlerinin bulunmaması sorun olarak gösterilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm veya SGK merkezli sağlık hizmeti satın alınması sistemi hep böyle savunula gelmiştir.
Genel Kurmay Başkanlığının “Devletin Sağlık alanından giderek çekildiği” nin farkında olduğu da yasa taslağının “genel gerekçe” bölümünde belirtilmiştir. “Maaş yöntemini benimseyen yegâne kamu sağlık kuruluşunun TSK hastaneleri olduğu vurgulanarak” bu yöntemde hekimlere yapılan ödemenin “muayene sayısı ile herhangi bir ilişkisinin olmadığı bunun da hasta memnuniyeti ve hastaya verilen hizmetin kalitesi açısından ciddi sorunlar oluşturduğu vurgulanmaktadır. Bu yazıda askeri hekimlerin askerlik yapan kişilerle sınırlı bir alanda hekimlik faaliyeti yaptıkları ve bu nedenle fazla hasta bakamadıkları ve bu hastalara da “kendilerine gelir getirecek tıbbi işlem ve hizmetleri” fazla kullanamadıkları için bir performans gelirlerinin bulunmaması sorun olarak gösterilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm veya SGK merkezli sağlık hizmeti satın alınması sistemi hep böyle savunula gelmiştir.
Türkiye’de Dünya Bankası tarafından
kuralları belirlenen ve tesis edilen bir sağlık sistemi uygulanmaktadır ve hiçbir hastane bu sistemin dışında bir hizmet veremez. Bazı sağlık kuruluşlarının
mülkiyeti Devlette olsa bile hizmet sunumu ve işletme alanında Devlet tasfiye
edilmiştir. Doğrudan hizmet veremez. Türkiye’de bazı Devlet ve
Üniversite Hastanelerinin tabelalarında Devlet ve Üniversite kelimelerinin
olması nedeni ile sistemi savunan kişiler sürekli olarak sağlık sisteminde bir
değişikliğin olmadığını, Devlet ve Üniversite Hastanelerinin varlığının hâlâ
devam ettiğini sanabilir. Bunlara
göre Sağlıkta Dönüşüm ve özelleştirme diye de bir şey olmamıştır.
Bilindiği gibi ABD’de de, Almanya, Fransa ve İngiltere’de Devlet, Üniversite,
kilise, belediye hastaneleri ve askeri hastaneler de vardır. Bu hastanelerde de
hekimler hastaları tedavi etmekte, reçete yazmakta ve tedavi etmektedir. O
zaman Türkiye’deki sağlık sistemi ile ABD’deki sistem arasında bir fark yok
demek gibi bir şeydir. Ya da “Eşeğin de gözü, kulağı, kuyruğu vardır; kedinin de gözü, kulağı, kuyruğu” vardır. O
halde “eşek kedidir” demek gibi bir şeydir. Sistemi görmek istemeyenler böyle
gülünç gerekçeler uydurabilmektedir. Böyle düşünenler sağlık hizmetlerinin
bütün dünyada bilimsel kurallara göre yürütülmekte
olduğunu iddia ederek Dünya Bankası’nın küresel sağlık sistemini savunmaya
devam etmektedirler.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında
daha önce Milli Savunma Bakanlığına ve daha sonra da SGK sistemine bağlanan bu
hastanelerin aslında 31 Temmuz 2016 tarihinden önce de artık askeri hastane değildir.
Askeri hastanelerin açılmasına yönelik bütün açıklamalar halkı aldatan ve
gerçek durumu gizleyen açıklamalardır.
Dünya Bankası tarafından Türkiye’de
uygulanan sağlık sistemi değişmeden askerlere hizmet eden; kâr amacı gütmeyen,
savaş ve gerektiği durumlarda TSK personeline hizmet edecek askeri hastanelerin
tekrar açılması söz konusu değildir. Bu yönde yapılacak bir değişiklik sadece
tabela değişikliği olacaktır. Bir tabela
değişikliği için bu kadar yaygara çıkarılmasına da gerek yoktur.
Zamanında bu süreci görmezden gelen, üç
maymunu oynayan, susup, seyredip görmezden gelenlerin bugün yaygara
çıkarmasının hiçbir anlamı yoktur.
4.4.2019 Uğur
Yılmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder