Açıklama: Seçime birlikte katıldığım grupta bulunan diğer hekimler bu bildiride belirtilen görüşlere katılmadıkları için bu bildiriyi kendi adıma bastırarak çalıştığım SSK Antalya Hastanesinde dağıttım. Bildiri filigranlıdır. İlk iki sayfa görüntüsü alttadır.
ODANA VE ÜLKENE SAHİP ÇIK
Seçim dönemi geldiği için oda üyesi
hekimler tekrar tabip odası ve TTB yönetimi seçmek için sandık başına
gidecektir.
Bu seçimler kısaca ABD, AB ve İsrail
olarak tanımladığımız Batı Emperyalizminin Türkiye üzerinde bir çok projeyi
tamamlamasından sonra kendileri
açısından artık altın vuruşu yapmaya başladığı bir dönemde yapılmaktadır.
Batı emperyalizmi yürüttüğü bütün
dünyayı sömürgeleştirme projesini kulağa hoş gelmesi için küreselleşme projesi
adı altında yürütmektedir. Batının
önceki evrensel emperyalist projelerinde
de olduğu gibi bu projenin psikolojik savaş bölümü demokrasi, medenileşme,
Türkiye'nin batı gibi muasır bir medeniyet
yapılmak istenmesi gibi zokalarla
yürütülmektedir. Bu nedenle AB'ye katılmak bu projenin önemli bir
ayağıdır.
Bu topyekûn sömürgeleştirme ve
özelleştirme projesi şöyle yürütülmektedir:
Devletin (kamu) ve halkın elindeki
bütün üretim araçları, toprak ve madenler üzerindeki egemenliği, özelleştirme ile emperyalist tekel ve
kartellerin emrine ve kontrolüne verilmiştir.
Ülke içindeki hukuk ve her türlü devlet
mevzuatı, emperyalist ülke ve kartellerin çıkarlarına göre yeniden
düzenlenmiştir. Her türlü yetki, Gümrük Birliği anlaşması, Avrupa Birliği
müktesebatı ve AB uyum yasaları, İMF yapısal uyum, tahkim ve benzeri anlaşmalarla
emperyalist devletlere devredilmiştir.
Her alanda özelleştirme ve dönüştürme ile ülke bir nevi içten işgal
edilmiştir.
Emperyalizm üretim, hizmet ve diğer
alanlarda devleti tasfiyesi etmektedir. Devlete ait her türlü hizmetin ve
yetkinin yerel yönetimlere devredilmesi ile siyasi birlik ortadan kaldırılacak
ve bir çok küçük şehir devletleri oluşturulacaktır. Ulus devlet iyice çökertildikten sonra sıra devletin parselasyonuna gelecektir. Bu
parselasyon harita üzerinde çoktan yapılmış ve bir çok defa yayınlanmıştır.
Küreselleşmenin sloganı her türlü
hizmet ve üretimin sadece özel
şirketler tarafından verilmesidir. Bu özel şirketler de “emperyalizm ve
uluslararası kartel ve şirketlerin” kontrolünde olacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm, diğer
özelleştirmelerde olduğu gibi (sağlık ve
sigortacılık ile ilgili) sağlık piyasasında emperyalist amaçlarla yapılan tam bir özelleştirme ve sömürgeleştirme
projesidir. Proje kitabında bu
ifade açık olarak ifade edilmektedir. Projede hedeflenen dönüşüm tereyağından
kıl çeker gibi sorunsuz başarılmıştır. Şimdi planlandığı gibi “durmadan” yola
devam edilmektedir.”
Projenin ekonomik amacı, sözde sağlık hizmeti adı
altında, başlıca ilaç, tıbbi cihaz,
tıbbi malzeme ve sarf malzemesi olmak üzere, halkın parasının uluslararası tıp
kartelinin kasasına aktarılmasıdır.
Diğer amacı ise askeri ve siyasidir. Ülke kaynaklarını bitirilerek
ekonomik iflasa sürüklenmesi ve toplumun hastalıklı hale getirilmesi ile ülkenin içten
çökertilmesidir.
TTB ve bazı tabip odaları, sağlık alanında tam bir özelleştirme ve
sömürgeleştirme projesi olan bu Sağlıkta Dönüşüm projesine destek vermiştir.
TTB yönetimi projenin hazırlık çalışmalarına katılmıştır. Yapılanlar hakkında
hekimler ve toplum bilinçlendirilmemiş ve hiç bir muhalefet göstermemişlerdir. Göstermelik
karşı çıkışla, üç beş kişi ile yapılan
basın açıklamaları ve kimsenin görmediği ve duymadığı protestolarla “görev”
yerine getirilmiştir. Bu etkisiz ve
cılız sözde muhalefet projenin ezici bir halk yığını tarafından desteklendiği
görüntüsünü vererek projeye dolaylı katkı sağlamıştır.
Emperyalist ülkeler ulus devletleri
çökerttikten sonra Irak, Afganistan ve
Filistin'de olduğu gibi ülkelerin doğrudan işgal ederek soykırım
yapmaktadır. Başvurduğu esas yöntem de böl ve yönet yöntemidir. Bu
şekilde ülke içinde başlıca etnik, dini
ve diğer her türlü ayrılık körüklenerek toplumun kendi içinde birbiri ile
savaşması sağlanmaktadır. Kısaca
emperyalizm savaş için dahi sömürmekte olduğu ülkenin halkından
yararlanmaktadır. Mecbur kalmadıkça kendi askeri gücünü kullanmamaktadır.
Ülke içinde başlıca Kürtler ve Aleviler
olmak üzere her türlü etnik ve dini grup kışkırtılmış; sözde dini ve etnik
bağımsızlık ve haklar elde edilmesi ve demokratikleşme adı altında halk
birbirine düşürülmeye çalışılmıştır. Bu amaçla, örgütler, yazarlar ve etkili
kişiler ya doğrudan para ile ya da AB projeleri adı altında yürütülen uyduruk
projelerle satın alınarak emperyalist projelere destek sağlanmış ve muhalefet
engellenmiştir. Ülkeyi parçalayabilecek
boyutta bir Kürt Türk çatışmasını
başaramayan ABD ve AB emperyalizmi, şimdi de Türk ordusu üzerinden bir çatışma
çıkarmaya çalışmaktadır.
Bazı tabip odaları ve TTB bir yandan
sağlık alanında devletin tasfiyesine karşı sessiz kalırken, diğer taraftan
yapılacak başka bir şey kalmamış gibi, emperyalizmin yürüttüğü etnik bölücülük
ve ayrılıkçılığı açıktan ve resmen desteklemiştir. Verilen demeçler,
açıklamalar ve herkesin gözü önünde yapılan TTB Kongreleri bunun en açık
delilidir.
Kürt
sorunu olarak tanımlanan bu proje, ABD ve AB'nin sorunudur. Şark sorununun
bugünkü adıdır. Şark sorunu Batılı
emperyalist devletlerin Osmanlı
Devletinin Parçalanması projesine verdikleri addır. Kürt Sorunu (buna ek olarak Ermeni, Kıbrıs ve
Ege ve benzeri sorunları ekleyebiliriz) Türk devletinin parçalanması ve yok
edilmesi sorunudur. Türkiye ve Türkler için kendi devletlerinin
parçalanamaması bir sorun olamaz. Bizim, “Batı emperyalizminden kurtulma” ve
yeniden “tam bağımsız egemen bir devlet
olma sorunumuz” vardır. Kürt sorununu
çözme projesi, günümüzde sadece
emperyalizme hizmet eden bazı solcuların değil, sağcıların, Fethullahcıların,
diyalogcuların, tarikatların kısacası emperyalist
proje içinde yer alan herkesin katkı ve destek verdiği bir projedir. Bu
projenin nihai amacı kukla bir Kürt
devleti kurulmasıdır. ABD ve AB himayesi
ve kontrolünde kurulacak olan bu devlet kukla Kuzey Irak Kürt devleti ile
birleştirilecektir. Kurulacak bu devletin askeri ve siyasi görevi, halen
olduğu gibi, ABD ve AB'nin çıkarlarını korumak için bölge ülkeleri ve
Türkiye ile savaşmak olacaktır. Kürt sorununu çözmek için kurulacak bu
devlet, toprak ağalığına dayanan feodal otokratik bir devlet olacaktır. Bu
proje ülkemizde yaşayan Kürtlerin hiç de
menfaatine değildir. Bölünmeyi, Osmanlı imparatorluğunun parçalanmasında
olduğu gibi göçler, parçalanmış aileler ve mübadeleler izleyecektir. Ülkemiz
içinde yaşayan Kürt vatandaşlar bir anda başka bir ülkenin vatandaşı olacak;
sınırlar çizilecek ve kukla devlet içinde kalanlar daha önce ellerini kollarını
sallayarak dolaştıkları memleketlerinde pasaport ve vize ile gelecek; kaçak
çalışmak zorunda kalacaktır. Başarılı olursa Kürtler bağımsız bir devlet
kazanmayacak; ellerindeki devleti de kaybedeceklerdir. Projenin bu yönünü kimse
görmek ve göstermek istememektedir.
Türkiye şu anda mutlu ve aydınlık bir
yolda değildir. Gelecek karanlık ve büyük olaylara gebedir.
Tabip Odası seçimlerine katılan
hekimler, oynanan oyunun ve olan bitenin bir türlü farkına varmamıştır. Görev
almaktan kaçınmış ve meydanı kötü niyetli ve bölücü projeleri destekleyen
kişilere bırakmıştır. Kürtçe tıp
kurultaylarının toplandığı, Kürt tabipler odasının kurulmaya çalışıldığı bu
dönemde tabiplerin oylarını daha dikkatli kullanmaları gerektiği açıktır.
Bu seçim dönemi itibarı ile, dönemin hassasiyeti gereği, hekimleri, emperyalist projeleri bazen açıktan bazen de kuzu postuna bürünerek savunan kişi ve gruplara karşı uyanık olmaları konusunda bir kere daha uyarmak mecburiyetindeyiz. Hiç kimse unutmasın ki verilecek her oydan ve doğacak sonuçlardan herkesin sorumluluğu vardır. Hekimler, seçimlerde emperyalist projeleri destekleyen kişilere oy vermemeli ve bu şekilde odasına ve ülke bütünlüğüne sahip çıkmalıdır.
Aksi halde daha sonra oturup ağlamanın bir faydası
olmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder