Günümüzde en
fazla konuşulan sahte sağlık sorunlarından biri de hipertansiyondur. Kiminle konuşursanız konuşun veya hangi evi ziyaret
ederseniz edin konu bir şekilde tansiyona/hipertansiyona gelir. Her evde bir
naylon torba dolusu ilaç vardır. Bunların başını tansiyon ilaçları çeker. Bu
kişilerin çoğu birden fazla tansiyon ve şeker ilacı kullanmaktadır. Torbada
kolesterol ilaçları, tip 2 diyabet ilaçlarından bir veya birden fazlası, mide
koruyucu (?) ilaçlar (Pantpas, Nexium gibi), kan sulandırıcılar (Clexane,
Fragmin, Fraksiparin, plavix, coumadin gibi), aspirin ve coraspin (coraspin’in
aspirin olduğu da bilinmiyor), ağrı kesiciler, vitamin ilaçları ve duruma göre
başka ilaçlar da yer almaktadır. Kişi artık iyi bir sağlık tüketicisi veya
müşterisi ise beslenme, vitamin ve mineral destek ürünlerini de kullanmaya
başlamıştır.
Kan basıncı yüksekliğinin vahim bir
durum olarak algılanmasının bir nedeni kullanılan terminolojidir. “Hiper” ve “tansiyon” kelimeleri insanı
ürkütmektedir. Hem “hiper” hem de “tansiyon” bir arada olunca tehlike daha fazla olmalıdır. “Hipertansiyon”
kelimesi kalp ve damarlardan oluşan dolaşım sisteminde kan basıncının tehlikeli bir seviyede arttığı anlamına
gelmektedir. Artan basınç damarları
şişirerek patlatabilir, beyin kanamaları ve felçlere neden olabilir. Bu sahte
mekanizma ile korkutulan kişilerin tansiyon ilaçlarını kullanmak için can
atmaları şaşırtıcı değildir. Damar içindeki basıncın çok fazla olması ile
damarların kalorifer kazanı gibi patlayarak beyin kanamalarına neden olabileceği
düşünülmektedir.
Tansiyon ilaçları bağımlısı olan herkes
bu ilaçların kendilerinde o an mevcut olan sağlık sorunları ile ilgili faydaları
olduğunu da düşünmektedir. Bu madem bir hastalıktır; kendileri de bu hastalığın farkında olmalı; ölçülen her
yüksek kan basıncı değeri mevcut bir sorunla ilgili olmalıdır. Herkes tansiyon
aletleri almaya ve her gün bir veya birkaç kere kan basıncını ölçmeye ve bu
ölçüm değerine göre sağlık durumunu değerlendirmeye başlamıştır. Tansiyon
ilaçlarını kullananlar artık bu konuda bir uzmanlık da kazanmışlardır. İlaç
hakkında her şeyi bildiklerini düşünmektedirler.
Başı ağrıyanlar, halsizliği olanlar,
başı dönenler, kendini güçsüz hissedenler, kendisini iyi hissetmeyenler hemen
kan basıncını ölçmektedir. Bazıları da kan basıncının 13 veya 13.5 (cm Hg)
olmasının kendisi için iyi olmadığını; bunu hemen anladığını söylemektedir. Kan
basınçlarını sürekli olarak monitorize eden (ölçen) kişiler, ölçtükleri her
değerin ne gibi sağlık sorunlarına neden olduğu konusunda kendilerine göre ölçütler
de geliştirmektedir. Bu
ölçütler hiçbir tıp kitabında yer almaz ve böyle bir tıbbi kriter de yoktur.
Hastane ve hekimlere başvuran herkese tansiyon ilaçları
yazıldığı halde günümüzün batı tıbbına göre de (modern tıp, ticari tıp) kan
basıncı yüksekliği bir hastalık değildir.
Böbrek yetmezliği, feokromasitoma, böbrek
damarlarında bir darlık ve tıkanma gibi hastalıklarda kan basıncı yükselmesi bu
hastalıkların bir belirtisidir. Bu kişilerde; çalışmayan böbreğin, aşırı
adrenalin ve noradrenalin salgılayan böbrek üstü bezinin çıkarılması, dar veya
tıkalı böbrek damarının açılması ile kan basıncı düşer. Bunlar kan basıncını
yükselten nadir nedenlerdir. Bu gibi durumlarda kan basıncı arada sırada değil,
sürekli olarak yüksek seyreder.
Kendisini ‘tansiyon
hastası’ (?) olarak kabul eden ve sürekli tansiyon ilacı kullanan kişilerin
çoğunda kan basıncı 12-20 cm Hg basıncı arasında dalgalanır ve değişir. Spor
yapanlarda, koşucu ve yüzücülerde kan basıncı 20 cm Hg.’nin de üstüne
çıkabilir. Basınç yükseldiği için beyin kanaması geçiren bir koşucu yoktur.
Kan basıncı, nabız ve solunum sayısı gibi vücudun o
andaki ihtiyacı ve yaptığı işe göre değişir. Sabit bir değeri; normal bir alt
değeri ve tehlikeli üst değeri yoktur. Nasıl gerektiğinde artabilen dakikadaki
solunum sayısının fazlalığı bir hastalık değil ise kan basıncı ve nabzın farklı
olması da bir tıbbi sorun değildir. Vücutta bir bozukluğun göstergesi değildir.
Kalp aşırı bir basınç oluşturabilecek bir organ; veya
bir hidrofor, dalgıç pompa veya kompressor değildir. Kalp boşluklarındaki kanı
kasılarak boşaltabilen adalelerden oluşmaktadır. Kalp karıncıkları
(ventrikülleri) bir atımda en fazla 70-80 ml kan pompalayabilir. Kalp bir
kompressor gibi sürekli basınç oluşturmaz. Aralıklı olarak atar ve bu atımlar
arasında basınç üretmez. İçindeki kanı boşaltır boşaltmaz damarlardaki kan
basıncı düşer. Bu evredeki basınca da diyastolik basınç diyoruz.
Kalbin çalışması daha çok sıvı diyafram pompasına benzer. Damar
içindeki kanın basıncı alçalıp yükselerek sinüzoidal bir dalgalanma gösterir.
Bu dalgalanma atar damar duvarındaki kasların da buna uygun kasılması ile devam
eder.
Sıvı diyafram
pompası
Pompanın
çalışması aşağıdaki bağlantıdan izlenebilir.
Kan damarları düzgün bir boru şeklinde değildir. Bu damar
sistemine devamlı kan pompalandığında damar yapısı akımı engelleyen bir fren
sistemi gibi çalışır; kan akımını yavaşlatır ve engeller.
Damar
duvarındaki adalelerin kasılması ile daralmış kan damarı kesiti. Damarlar
kasılarak çapı küçülen ve gevşeyerek büyüyen bir yapıya sahiptir.
Diyastol
döneminde neden kan basıncı sıfır olmaz?
Kalbin bir atımda oluşturabileceği basınç 120-200 mm
Hg arasında değişir. Bazı kişilerde sistolik kasılma basıncı 80-100 mm.
civarında da olabilmektedir.
Bir dakikada vücuda pompalanan kan miktarı atım volümü x atım sayısı ile
hesaplanabilir. Kalp bir dakikada 70 kez attığında ve her atışta 80 ml kan
pompaladığı durumda dakikalık atım volümü 5600 ml. (5.6 litre) olacaktır. Tabii
bu miktar sabit değildir; atım sayısına ile pompalanan kan miktarı
artacaktır.
Kalbin kan damarlarında oluşturacağı 120-200 mm Hg
basıncı aslında vücudun her noktasına kan gönderilmesine yetecek kadar kuvvetli
bir basınç bile değildir. Bu basınç damarları aşırı derecede şişirecek ve
patlatacak bir basınç da değildir.
İnsan vücudundaki damarların uzunluğu yaklaşık 60.000
mil 100.000 km. olarak
hesaplanmaktadır. Dünyanın çevresi (~40.000 km.’dir. Bu uzunluğun %80’ini 5
mikron çapındaki kapiller damarlar oluşturmaktadır.
https://knowledgeburrow.com/what-is-the-total-length-of-blood-vessels-in-the-human-body/
Aort kalpten
çıktıktan sonra hemen dallanmaya başlar. Dallanmalar arttıkça toplam damar çapı
daha geniş olacağı için kan basıncı da düşmeye başlar. Orta,
küçük ve kılcal damarlarda kan basıncı giderek düşecektir.
Kalp ve damarların görevi vücudun bütün hücre ve
dokularına sürekli olarak yeterli basınç ve miktarda oksijen, besin ve
hormonların gönderilmesidir. Bu da kanın en küçük (kılcal) damarlara kadar
yeteri miktarda ve basınçta ulaşabilmesi ile mümkün olur. Mantıklı bir zihin
deneyi yaptığımızda sadece kalp atımı ile bütün vücuda kan gönderilmesinin
mümkün olmadığı kolayca anlaşılacaktır. Kan dolaşımının sadece kalbin kasılması
ile olduğu ve damarların da sıradan bir
boru gibi olduğunu düşünülmektedir.
Kalp ve damar sistemi bir bütündür.
Kan su gibi akmaz. Damar duvarındaki
kasılmalarla iletilmesi gerekir. Kalp
sadece dolaşımı başlatır. Damarlardaki kan, damar duvarında bulunan kasların
uyumlu peristaltik (itici kasılmalar) hareketleri ile kan ileriye doğru itilir.
Bu böyle olmasaydı, kalbin kasılmasından sonra kan basıncının sıfıra inmesi
gerekirdi. Diyastolik basınç damar duvarındaki düz kasların kasılması ile
oluşan bir basınçtır. Bu basınç ile kalp atımı ile başlayan dolaşım devam eder.
Kalp atımları dalgıç
pompada olduğu gibi sürekli olmadığı için, her atımdan sonra basınç düşer.
Kanın yoğunluğu ve viskozitesi sudan yüksek olduğu için sürtünme ile basınç
kaybı da fazladır.
https://knowledgeburrow.com/what-is-the-total-length-of-blood-vessels-in-the-human-body/
Durum böyle olduğu halde birçok kişi kendine göre yüksek ölçtüğü kan
basıncı değerlerinden şikayetçidir. Kan basıncı 12’den fazla ise bu çok
tehlikeli bir durumdur. Birçok kişiden “Bu kan basıncı değerlerinde ben
kendimi iyi hissetmiyorum; benim için iyi değil; ben kan basıncımın ne kadar
yükseldiğini hissediyorum… ” gibi cevaplar alıyoruz. Vücudumuzda bu ölçümleri gösteren bir kadran ve
anlamamızı sağlayan başka bir mekanizma olmadığı halde bazı kişilerin kan
basınçlarının yüksek veya düşük olduğunu nasıl anladığı bilinmemektedir.
Kan basıncının ihtiyaca göre 12 cm Hg den yüksek olmasının aslında fizyolojik
bir uyum olduğunu ve bir hastalık olmadığını anlatmak mümkün değildir. Ölçülen
değerler başkaları için normal olabilir; fakat o kişi için bu normal değildir.
Çünkü kendisi bunu fark etmekte ve bundan rahatsız olmaktadır.
Kan basıncı neye göre ayarlanır? Beyne
giden kan miktarının ve basıncının düşük olması neye yol açar?
Kan basıncını düzenleyen iki mekanizma vardır.
1. Dolaşımın amacı bütün vücutta kan dolaşımını
sağlamak ise de burada birinci görev beyne giden kan miktarının yeterli
olmasının sağlanmasıdır. İnsan vücudundaki kan basıncı esas olarak beyne giden
kan miktarına göre ayarlanır.
Carotis
communis (common carotid artery-şah damarı)’nin internal carotid ve
external carotid (alttaki ve üstteki karotis damarı) arter olarak dallandığı
köşede, glomus caroticum olarak
bilinen 3 mm çapında bir kemoreseptör mekanizması bulunur. Bu aslında kan
basıncını, kan içindeki oksijen kısmi basıncını (Pa O2) ve karbondioksit kısmi basıncını PaCO2) ölçen bir
biyolojik sensördür. Bu reseptörler beyne giden oksijen ve kan miktarını
yetersiz olarak ölçtüğünde kalp-damar sistemi kan basıncını ve nabzı
arttırmaktadır. Koşan ve daha fazla enerji ve oksijen tüketen kişilerde de kan
basıncı aynı nedenle artar.
Yaşlanan ve hareketsiz bir hayat süren kişilerde
beyin korteksine giden oksijen ve besinler azalır. Karotis ve beyin atar damarlarındaki darlıklar,
tıkanıklıklar ve düşük kan basıncı beyne giden kan akışının zayıflamasına ve
beyin korteks hücrelerinin yeteri kadar oksijen ve besin almamasına neden olur.
Bunun sonucunda beyin kabuğu korteksi) incelir; kansızlığa (iskemiye) bağlı beyin hücrelerinin
ölmesine ve atrofisine (incelmesi ve
zayıflaması) neden olur. Bu da iskemik hafıza bozukluklarına neden olur.
Bazı uç damarlardaki akımın iyice yavaşlaması ve durması da felçlere (inmelere)
neden olur.
Beyine giden damarlarında daralmaları olan, damar
duvarının sertleşmesi nedeni ile yeterli basınç oluşturamadığı ve beyne yeterli
kan gitmediği durumlarda ve özellikle yaşlı kişilerde kan basıncını düşüren
ilaçların ne kadar tehlikeli olduğu açıktır. Tansiyon ilacı kullananlar neden
beyinlerine daha az kan gitmesini istiyor?
Özellikle yaşlı kişilerde beyine giden kan miktarının
yeterli olması hayati önemdedir. Kan basıncındaki yükselmeler beyine yeterli
kan gitmesi için koruyucu bir mekanizmadır. Bu durumlarda kan basıncını
düşürmek çok daha tehlikelidir.
Durum böyle olduğu halde modern tıbbın önerisi
şöyledir:
Kan
inceltici, kolesterol düşürücü ajanlar ve antihipertansif ilaçlar gibi
felçlerin önlenmesi için kullanılan reçeteli ilaçlar atrofiyi önlemeye
yardımcı olabilir. Bu ilaçlar herkes için değildir, ancak belirli risk
faktörleriniz varsa faydalı olabilirler. (https://tr.medicinehelpful.com/17302770-ischemic-brain-disease-symptoms-causes-consequences-and-features-of-treatment ) |
2. Böbreklerin kan dolaşımındaki
bozukluklar ve azalma: Böbreğe giden kan miktarı azaldığında veya böbrekler
yeteri kadar idrar oluşturamadığında renin-anjiyotensin sistemi (RAS) ya da
renin anjiyotensin aldosteron sistemi (RAAS) denilen sistem devreye girer. Bu
sistem kan basıncını ve sıvı dengesini düzenleyen hormonal bir sistemdir.
Kan basıncı düştüğünde, böbrekteki
jukstaglomerüler hücreye ulaşan sodyum klorür seviyesi düştüğünde, böbrekteki
jukstaglomerüler hücreler renin salgılarlar. (Jukstaglomerüler
aparat, böbrekte glomerulusa giden arteriyole düzenleyici hormonlar
salgılayan bir grup yapıdır.) Renin, anjiyotensinojenden anjiyotensin I
oluşumunu uyarır. Anjiyotensin I ise daha sonra anjiyotensin dönüştürücü enzim
ile (ADE-ACE) anjiyotensin II ye dönüştürülür. Anjiyotensin II kan damarlarında
kan basıncının artmasını sağlayan vazokonstriksiyonu (atar damarın daralması) sağlar.
Anjiyotensin II aynı zamanda adrenal korteksten (böbrek üstü bezinin dış
tabakası) aldosteron hormonunun salınımını uyarır. Aldosteron böbrek
tübüllerinden kana sodyum ve su geri alımını artırır. Bu vücudun sıvı miktarını
ve dolayısıyla kan basıncını artırır. ACE inhibitörü denen tansiyon ilaçları
anjiyotensin dönüştürücü enzimin görevini yapmasını engeller. Bu insan
fizyoloijisine aykırı ve düzenleyici mekanizmayı felç eden bir etkidir.
ACE inhibitörleri ilaç grubu ve ticari isimleri:
Benazepril, Kaptopril, Silazapril, Enalapril, Fosinopril, Imidapril,
Lisinopril, Moexipril, Perindopril, Kinapril, Ramipril, Spirapril,
Trandolapril.
Kan basıncını arttıran her iki durum da
vücudun bir koruyucu mekanizmasıdır. Hem beyine hem de böbreklere giden kan
akımı azaldığında kan basıncı anlattığım mekanizmalar ile yükselecektir. Böbrek
yetmezliği ve böbreğe giden kanın azaldığı durumlarda vücut kan basıncı sürekli
olarak yüksek tutmaya çalışacaktır. Beyne giden kan miktarının azaldığı
durumlarda veya egzersiz yapanlarda kan basıncının artması ise kısa sürelidir.
Bu durum düzeldiğinde kan basıncı kendiliğinden düşer.
Bütün memelilerde, balıklarda ve başka
canlılarda bulunan kalp aslında yeterli dolaşım sağlayabilecek büyüklükte
değildir. Zürafalardaki kan basıncı bu açıdan önemlidir. Zürafaların uzun bir
boynu vardır. Beyne giden basıncın bu nedenle fazla olması gerekir. Zürafa
kalbi 350 mmHg lik (35 cm Hg) bir basınçla kan pompalayacak kadar güçlüdür.
Zürafa kalbi dakikada ortalama 170 defa atmakta ve bütün vücuduna 75 litre kan
pompalayabilmektedir. Bu basınç zürafaların damarlarında bir yırtığa, beyin
kanamasına ve kalp krizine neden olmamaktadır.
Tansiyon ilacı kullanan herkes yüksek kan basıncını
bir hastalık olarak görmektedir. Hepsi tansiyon ilacı bağımlısıdır. Bu ilaçları
bıraktıkları takdirde kalp krizi veya beyin kanaması geçireceklerini
sanmaktadır. Ayrıca hepsi kan basıncındaki değişiklikleri hissettiklerini;
basınç yükseldiğinde rahatsız olduklarını, baş veya boyun ağrısı çektiklerini
söylemektedir. Sahte kovid salgını ve aşılarından sonra kalp krizlerinin ve
felçlerin artması insanları tansiyon konusunda daha hassas hale getirmiştir. Kan
basıncı 160 mm Hg. Olanlar kalp krizi geçirdiklerini düşünerek acil servislere
koşmaktadır.
Modern tıp bu konuda ne diyor? Aşağıda ABD, CDC
(Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri) nin Yüksek Tansiyon ile ilgili
sayfasından alınmıştır:
Bu sayfada ne yazıyor?
CDC, kan basıncınız aktivitelerinize bağlı olarak gün
boyunca değiştiğini (yani sabit bir değer olmadığını); yüksek tansiyonun
genellikle hiçbir uyarı belirtisi veya belirtisi olmadığını; birçok insanın kan
basıncının yükseldiğinin farkında olmadığını belirtiyor.
ABD;
CDC (Centers for Disease Control and Prevention= CDC (Hastalık Kontrol ve Önleme
Merkezleri) ne göre: Yüksek
tansiyon (hipertansiyon) nedir? Hipertansiyon
olarak da adlandırılan yüksek tansiyon, normalden yüksek tansiyondur. Kan
basıncınız aktivitelerinize bağlı olarak gün boyunca değişir. Kan basıncı
ölçümlerinin sürekli olarak normalin üzerinde olması, yüksek tansiyon (veya
hipertansiyon) teşhisine neden olabilir. Kan basıncınız ne kadar yüksek olursa, kalp hastalığı, kalp krizi ve felç gibi diğer sağlık sorunları için o kadar fazla riskiniz
olur. Yüksek
tansiyonu teşhis etmek için kullanılan kılavuzlar sağlık uzmanından sağlık
uzmanına farklılık gösterebilir:
Yüksek
tansiyonun belirti ve semptomları nelerdir? Yüksek
tansiyonun genellikle hiçbir uyarı belirtisi veya belirtisi yoktur ve birçok
insan buna sahip olduklarını bilmez. Kan basıncınızı ölçmek, yüksek
tansiyonunuz olup olmadığını bilmenin tek yoludur. |
CDC, kan basıncı yüksekliğini bir hastalık olarak
tanımlanmadığı halde bu basıncın yüksek olmasının kalp hastalığı, kalp krizi ve
felç gibi diğer sağlık sorunları için riski (olasılığı) arttırdığını söylüyor.
Bunu nasıl saptamışlar? Kan basıncındaki yükselmenin kalp krizlerine ve
felçlere yol açtığını gösteren bir kanıt var mı? Yok! Bunu kanıtlayacak bir
deney yok ve yapılamaz. Bu tansiyon ilaçlarının satılması ve herkese
kullandırılması için uydurulmuş bir yalandır; saçma7desteksiz bir postulattır
(varsayım). Tansiyon ilaçlarının satılması için kan basıncı yükselmesi zararlı
bir şey olmalıdır? İnsanlar buna inanmalıdır. “Tansiyon vücut fizyolojisine
göre duruma göre değişen bir değerdir, kan basıncı yüksekliği hastalık değildir”
dense, kimse korkmaz ve tansiyon ilacı kullanmaz. Sürekli yalan propaganda ve
desenformasyon ile zihni programlanan kişler bu basıncın beyin
kanaması yapamayacağını ve kalp krizlerine neden olamayacağına inanmak
istememektedir.
CDC tansiyon ilaçlarının kullandırılmasının bazı heyetlerin kendi aklına göre, keyfi olarak
düzenledikleri kılavuzlara dayandırıldığını belirtiyor: Bu heyetler önce
140/80 değerini eşik kabul ediyorlar. Bunu topluma kabul ettirdikten sonra ilaç
kullanacak toplum kesimini arttırmak için eşik değeri 130/80’e çekilmiştir. Mehmet
Öz gibi bazı kişiler kan basıncı 12/8 olanların dahi ilaç kullanmasını önermeye
başlamıştır. Tansiyon hastalığı ve herkesin tansiyon ilaçları kullanması
gerektiği yalanları toplumun tamamının tansiyon ilaçları kullanması için uydurulmuş
bir büyük yalandır.
Kan basıncı yüksek olursa ne olur? Vücudun
her hücresine daha fazla kan ulaşır. Oksijen ve besin taşır. Vücut hücrelerinin
ve organlarının daha iyi beslenmesi, kanlanması, oksijen almasının vücuda ne
zararı var? Kronik hipoksi ve dolaşım yetmezliği yaratmanın vücuda faydası var
mıdır?
Kan basıncı yüksekliğinin
kalp krizine veya beyin kanamasına neden olması saçma bir postulattır
(varsayımdır). Kalp krizi kalp damarları içinde pıhtı
oluşması ile olur. Kan basıncının ve nabzın fazla olması ile damarlarda akan
kan daha hızlı akar; kalp kası daha iyi beslenir ve oksijenlenir. Bu da damar
içi pıhtılaşmayı engeller. Damar içi pıhtılaşma kan dolaşımının durduğu ve çok
yavaşladığı durumlarda meydana gelir. Kan damarı daraldığında dar bölümde akım
hızı artar ve darlıktan sonra akım hızı önceki seviyeye gelir. Pıhtı
oluşturmaz. Damar iç yüzeyinde
yaralanma, damar içinde yabancı cisim (stent), damarı besleyen damarda kanama,
damar duvarında kolesterol plakları varsa, bunların kırılması ve intimayı
zedelemesi ile damar içinde pıhtı ve kalp krizi oluşabilir. Koroner damarların
aşırı stress veya uyarılmaya bağlı olarak kasılması da dolaşımı durdurur ve
pıhtı oluşmasına neden olabilir. Kalbe gelen kan miktarı azaldığında bu kalbe
daha az oksijen ve glikojen gidiyor demektir. Bu da kalbi zayıflatır. Kalbin
kasılma gücünü azaltır.
Cıvalı bir tansiyon aletinde 200 mm. Hg seviyesi.
Kan basıncı, beyin kanaması yapar mı? Kan basıncı ölçümü mmHg (milimetre cıva), diğer adı
"torr" olan ve Uluslararası Birimler Sistemi'ne (Système
International d'Unités, SI) uymayan bir basınç birimidir. 760 mmHg (760 Torr),
1 atmosfer basınca eşittir. Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalarken
damar duvarında oluşturduğu basınçtır ve mm/cm cıva (Hg) olarak ifade edilir.
Bu basınç dalgıç pompa, hidrofor
ve kompresörlerle oluşturulan basınç ile mukayese bile edilemeyecek ve başka
bir yerde kullanılmayan bir basınç birimidir. 120 rakamı, cıvalı manometrede cıva
yüksekliğinin yaklaşık 12 cm olması demektir. 120 mm kan basıncı manometre
borusu içindeki cıvayı ancak bu kadar yukarı itebilmektedir. Bu basınç
damarlarda balon oluşmasına ve yırtılmaya yol açabilecek bir basınç değildir.
Yukarıda da açıkladığım gibi kan basıncı damar dallanması arttıkça daha da
düşer ve uç dallarda çok daha küçük değerlere ulaşır. Beyin kanamaları damar
duvarındaki bir enfeksiyon veya damarı besleyen damarlardaki tıkanıklığa bağlı
olarak oluşan duvar hücrelerindeki nekrozlara (ölüm) veya anevrizmalara bağlı
olarak gelişir. Kanamaya neden olan şey basınç değil damar duvarının çürümesi
ve erimesidir. Hücre duvarının temel yapı taşlarından birisi kolesteroldür. Kolesterol
düşüren ilaçları kullananlarda hücre duvarları, hücrelerin oluşturduğu damar
duvarını zayıflatacaktır. Damarda bir lezyon oluştuğunda bunu
onaramayacaktır. Günümüzde hekimler önüne gelen her hasta tansiyon,
şeker, kolesterol ilaçlarının yanında mutlaka bir aspirin, coraspin
yazmaktadır. Aspirin kullanan bir kişinin beyninde normalde önemsiz ve belirti
vermeyecek, kendi kendine durabilecek bir kanama; ciddi kanamalara ve felçlere
neden olabilir. Aspirin
kandaki trombositlerin kümelenerek toplanmasını ve pıhtı oluşmasını engeller. Aspirin
argo ifade ile kan sulandırıcı -antikoagülan
ilaç değildir. Aspirinin etkisi on gün kadar sürer. Beyin kanamalarında kan
basıncı yüksekliği yerine hastanın aspirin kullanıp kullanmadığına bakmak daha
mantıklıdır.
İNSANLARDA KAN BASINCINI DÜŞÜRMENİN
SONUÇLARI VE ZARARLARI
Modern tıp olarak da bilinen günümüzün tıbbını
adlandırmak için: “iatrojjenik tıp, gereksizlikler tıbbı, yoğun bakım tıbbı, nitelikli
dolandırıcılık tıbbı, sahte tıp” gibi sıfatları kullanıyorum. Bu tıp anlayışı,
aslında tıp karteli olarak adlandırdığımız küresel sisteme bağlı tıbbi ilaç,
cihaz ve malzeme firmalarının ürünlerinin her ülkede serbestçe
pazarlanabilmesi, satılması (reçete edilmesi ve kullandırılması) ve herkese
kitlesel olarak tükettirilmesi için yapılan bir sağlık düzenlemesidir. Kullanılan
ilaçların, tedavi ve girişimlerin ve cihazların nerede ise tamamına yakınını
gereksizdir. Bunlar hiçbir hastalığı iyileştirmez ve oluşmasını
engellemez.
Kan basıncını düşüren ilaçlar kalbin kasılma gücünü
azaltarak ve kan damarlarının kanı pompalamasını engelleyerek dolaşımı
güçleştirmekte ve kalp yetmezliğine neden olmaktadır.
Konunun daha iyi anlaşılması için hidroforları inceleyelim.
Çok katlı apartmanlarda üst katlara giden su hidroforlarla sağlanır. Pompa
basıncı veya basınç kademesi düşürülürse üst katlara su gitmez. İnsanda da kan
basıncı düşürülürse hayati organlara ve vücudun diğer hücrelerine yeterli kan
ve oksijen gitmesi engellenir. Bu gibi tedaviler sadece akla ve mantığa değil, insan
fizyolojisine de aykırı tedavilerdir. Kalp ve damar dolaşım sistemi vücudun
otonom sinir sistemi tarafından idare edilmektedir. Kan basıncı ve nabız hızı
da vücudun o an ihtiyacı olan oksijen ve kan basıncı değerine göre
belirlenmektedir. Fizyolojik olarak kontrol edilen bu sistemin engellenmesi ve
ilaçlarla kalp yetmezliği yaratmanın hiçbir faydası olmadığı gibi birçok
zararları vardır. Yaşlı kişilerin her organında olduğu gibi akciğerlerinde,
böbreklerinde, kalbinde, kaslarında ciddi fonksiyon kayıpları zaten olmaktadır.
Tansiyon ilacı kullananlarda senkoplar, bilinç
kayıpları, baş dönmesi gibi durumlar daha sık görülür. Bu ilaçlar böbreklere
yeterli kan gitmemesi sonucu böbrek yetmezliklerine; beyin korteks (kabuk)
tabakasına yeterli kan gitmemesi nedeni ile cerebral atrofilere ve iskemik
hafıza kayıplarına, kan dolaşımının azalması ve durması nedeni ile felçlere;
kemiklerde osteoporoza, adale ağrıları ve kramplarına neden
olmaktadır. Deri buruşur, cansızlaşır ve daha hızlı yaşlanır. Bu kişilerin
ayaklarında uyuşmalar ve üşümeler sık görülür. Kan dolaşımının yeterli oranda
sağlanamadığı her organ için ciddi zararlar söz konusudur.
Tansiyon ilaçları ve nitelikli
dolandırıcılık:
Kan basıncı yüksekliği, tip 2 şeker hastalığı (?),
gibi tanımlar gerçekte hastalık değildir. Kafadan uydurulan tedavi kılavuzları
ile bu gibi durumlarda gereksiz ilaçlar kullandırılmaktadır. Gereksiz
tahliller, tetkikler, ölçümler, MR,
tomografi, anjiografi gibi görüntüleme yöntemleri de bu ilaçları kullanan
kişilerin kendilerinde ciddi sağlık sorunları olduğunu düşünmelerine neden
olmaktadır. Ortada bir hastalık yoksa bu kadar tetkik, tahlil, ölçüm,
görüntüleme boşuna mı yapılıyor?
Bu gereksiz ilaçları kullananlar, gereksiz tetkikleri
yaptıranlar tansiyon yüksekliğinin ne anlama geldiğini; bir hastalık olup
olmadığını, tedavi edilmesi gerekip gerekmediğini; bunların gerçekten kalp
krizi ve felçlere neden olup olmadığını bilmemektedir. Bu konuda algılama yetenekleri zayıf ve hatta hiç
yoktur. Bu konuda bildikleri ortada dolaşan hurafeler ve inandıkları modern
tıbbın yalanlarıdır.
Resmi ve özel sağlık kurumları, hastaneler,
SGK ve meslek odaları gibi kurumlar ve basın sürekli olarak bunların bir
hastalık olduğunu; bu ilaçlarla kalp krizleri ve felçlerin önlenebileceğini söyleyerek
insanları korkutmakta; onları gereksiz kontrol ve tedavilere yönlendirmektedir.
Bütün bunlar “Kişinin algılama
yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle (TCK 158. Madde/c fıkrası) ,
Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu
meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin
araç olarak kullanılması suretiyle (d fıkrası), Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle
(g fıkrası) işlenen bir dolandırıcılık suçudur.
Modern
tıp tansiyon ve şeker ilaçlarını, kolesterol ilaçlarını, aspirini ve kanın pıhtılaşmasını sağlayan bazı faktörleri
engelleyen (hepsini engelleyen bir ilaç yok) antikoagulan ilaçları, uyku
apnesinde kullandırılan CPAP ve BPAP solunum cihazlarını, zayıflama
ameliyatlarını (bariatrik cerrahi), koroner stent, balon girişimleri ve bypass
ameliyatlarını kalp krizlerini engellediği iddiası ile pazarlamaktadır. Kalp
krizlerini engellediği iddia edilen bütün saçma tetkik, tedavi ve tedbirlere
rağmen kalp krizleri, böbrek yetmezlikleri, felçler, beyin kanamaları 1970
öncesi döneme göre çok fazla artmıştır ve artmaya devam etmektedir. Bu herkesin
üzerinde düşünmesini gerektiren bir sorundur.
Bu
anlattıklarım bir işe yarar mı? Yaramaz! Modern tıp artık bir din veya dini
doğma haline gelmiştir. Kimse imanından şüphe etmek ve kâfir olmak istemiyor.
Dr.
Uğur YILMAZ 18.11.2023
https://sagligin-karanlik-yuzu.blogspot.com/2023/11/hipertansiyonomani.html
https://x.com/drmuguryilmaz/status/1726179363811676584?s=20
https://herkesicinsaglik.wordpress.com/2023/11/19/hipertansiyonomani/