4 Haziran 2023 Pazar

İSTANBUL TABİP ODASININ CANAN KARATAY İÇİN VERDİĞİ CEZANIN ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLMESİ ÜZERİNE….


Uluslararası tıp kartelinin ve neoliberal liberal küresel sistemin sözcüleri birçok konuda olduğu gibi tıbbi konularda da “doğru görüşlerin kendileri tarafından belirlendiğini; bilimi kendilerinin temsil ettiğini, kendilerinin söylediği her şeyin bilim olduğunu; kimsenin kendi görüşlerine karşı çıkma hak ve yetkilerinin olmadığını; onların görüşlerine karşı olan görüşlerin ve eleştirilerin yasaklanması ve cezalandırılması gerektiğini söylemektedir. Birçok alanda olduğu gibi sahte kovid pandemisi döneminde sosyal medya ve medyada karşıt görüşlerin engellendiği, yasaklandığı ve bu görüşleri savunanlarla alay edildiği ve küçümsendiğini herkes bilmektedir. Türkiye’de hekimler, eczacılar, bunların meslek örgütleri ve TTB tıp kartelinin çıkarlarını ön cephede savunan kurumlardır.

Canan Karatay’ın her görüşünden tıp karteli ve onun muhafızı olan İstanbul Tabip Odası da Canan Karatay’ın 3.12.2018 tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamalardan dolayı soruşturma açarak kendisine disiplin cezası vermiştir.

Canan Karatay’ın  Tıp kartelini en fazla rahatsız eden görüşleri beslenme, depresyon konusundaki açıklamaları yanında ilaç şirketlerinin her konuda ticari kaygılarla hareket ettiğini belirtmesidir. 

İstanbul Tabip Odası da özellikle Canan Karatay gibi bir kardiyoloji profesörüne böyle bir idari ceza vererek bu gibi konularda açıklamalarda bulunma ihtimali olan diğer hekimlere de bir göz dağı vermek istemiştir.

Tıp karteli kendi ürünlerinin insanlarda sürekli olarak kullandırılarak satılabileceği küresel sağlık sistemi oluşturmuştur. Bu sistem her ülkede aynıdır ve Dünya Bankası tarafından kurulmuştur. Bu ürünlerin gereksiz olarak kullandırılması (satılması ve tükettirilmesi) insan sağlığına bir fayda sağlamadığı gibi insanlara zarar vermektedir. Bu nedenle tıp kartelinin sağlık sistemine “iatrojenik tıp” diyorum. Kartelinin teşhis ve tedavi yöntemleri ve bu amaçla yapılan her şey ticari bir faaliyettir. İnsanların kurtuluşu için bu sistemin yıkılması ve bunların hiçbir yararı olmayan ürünlerinin kullanımının ve satışının engellenmesi gerekmektedir. Fakat bunlar öyle bir sistem kurmuştur ki kendi görüşlerine aykırı ve kendi ürünlerinin satışını sekteye uğratabilecek her şeyden rahatsızlık duymakta ve bunu engellemeye çalışmaktadır.

İstanbul Tabip Odası; TTB ve Cumhuriyet savcıları sahte kovid döneminde  Prof. Dr. Bingür Sönmez’in “Herkesin köpek gibi aşılanması gerektiği” konusundaki açıklamaları için bir soruşturma açmamış ve ceza vermemiştir.  

Ersan Şen isimli bir ceza hukuku profesörü de “Coronavirus aşısı olmayanların zorlanmasını ve gerekirse de hapse atılmasını” savunmuştur.  

Gerçek bu iken, İstanbul Tabip Odası Canan Karatay’ın kimsede bir sağlık sorunu yaratmayan ve insanların lehine olan öneri ve tavsiyelerini insanlara zarar veren faaliyetler gibi yorumlamış ve göstermiştir. Şunu da eklemek gerekir ki hekim ve eczacılar dışında birçok televizyon programcısı ve kartele iman eden bir toplum kesimi de Canan Karatay’ın görüşlerinden rahatsız olmaktadır.

Bilindiği gibi depresyon uydurulmuş bir hastalıktır. Gerçekte bir hastalık değildir. Neden hastalık olarak tanımlandığı bir yana, bunun tanısal bir testi, tahlili ve görüntüleme yöntemi de yoktur. Nedeni ve mekanizması belli olmadığı ve bir ilaçla iyileştirilemeyeceği için bu amaçla üretilen ürünlerin insanlarda kullandırılması insanlığa karşı büyük bir suçtur. Çünkü bu ilaçların çoğu insanlarda bağımlılık, şeker hastalığı, obezite ve intiharlara da yol açabilmektedir. Durum böyle olduğu halde İstanbul Tabip Odası “Bu kişi psikiyatrist değildir. Diploması yoktur. Bu nedenle psikiyatri konusunda konuşmaya yetkisi yoktur. Yaptığı açıklamalar da bilimsel değildir,” gibi bir değerlendirme yapabilmiş ve kendisini de tıp kartelinin engizisyon mahkemesi gibi hareket etmiştir.

Anayasa Mahkemesi 30.3.2023 tarihli kararı ile Canan Karatay’a disiplin cezasının verilmesinin Anayasanın 26. maddesine yer alan ifade özgürlüğüne bir müdahale olarak yorumlamış ve İstanbul Tabip Odasının bu konuda faşist bir anlayışa sahip olduğu sonucuna varmıştır.

Konunun diğer yönü de bu konuda herhangi bir soruşturma yapma ve ceza verme yetkisi bulunmayan bir tabip odasının böyle bir karar verebilmesi; verdiği bu kararın idari yargı organları tarafından onaylanması ve işin Anayasa Mahkemesine kadar gitmesidir. Anayasa Mahkemesi de bu kararı onasaydı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı bozacaktı. Fakat bu saçma karar Canan Karatay'a karşı yapılan ve mobing olarak da adlandırılabilecek idari yargı sürecini başlatmıştır. Bu dava, sadece hekim ve eczacı meslek odalarının değil mahkemelerin de tıp kartelinin bir savaşçısı gibi davrandığını göstermektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAĞLIKTA VİCDAN SÖMÜRÜSÜ: İLAÇ ŞİRKETLERİNİN PARA KAZANMAK İÇİN KULLANDIĞI BİR YÖNTEM

https://www.ankara.bel.tr/sma SPİNAL MUSKÜLER ATROFİ NASIL BİR HASTALIKTIR? SMA olarak bilinen spinal adele atrofisi hastalığı kaslar...