AK PARTİ SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ KİTABI (Haziran 2003
SUNUŞ
AK Parti iktidarının ilk gününden beri, bir hususun
altını ısrarla çizmekteyiz.
Bu husus, Türkiye fotoğrafının tamamına bakma
anlayışımızdır. Biz fotoğrafın tamamına bakarak, Türkiye’nin problemlerini birbirine paralel
ve birbirini destekleyecek şekilde çözmeye özel bir önem atfetmekteyiz.
Amacımız,
Türkiye’de yaşayan her vatandaşın yaşam kalitesini yükseltmek, bunun için
ülkenin imkanlarını en akılcı biçimde
kullanmak ve kaynakların hakkaniyete uygun bir şekilde dağılımını sağlamaktır.
Bu nedenle yıllardır halkımızın ertelenmiş taleplerini
yerine getirmek, bunu yaparken de en kısa
zamanda en verimli çözüm yolunu bulmak mecburiyetindeyiz.
Adaletli bir kalkınmayı gerçekleştirebilmek için,
kamunun bütün kurumlarını yeni bir anlayışla, çağdaş dünya normlarına uygun bir
biçimde yeniden yapılandırmak durumundayız.
Bu çerçevede, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” , kamuyu
yeniden yapılandırma anlayışına uygun
olarak, sağlık alanının yeniden düzenlenmesini sağlama yolunda atılmış
çok önemli bir adımdır.
Bu projenin amacı, her alanda olduğu gibi, sağlık
alanında da vatandaşlarımızın yaşam kalitesini
yükseltmek ve sağlığını güvence altına almaktır. Vatandaşın yaşam
hakkının ve sağlıklı hayat
sürdürebilmesinin güvence altına alınması sosyal devlet anlayışının
temel göstergelerinden bir
tanesidir.
Geçmiş yönetimler döneminde sağlık alanında
iyileştirme için kimi teşebbüsler olsa da, maalesef bu çalışmaların hiçbiri istenilen düzeyde
başarılı olamamış, sağlık alanındaki sıkıntıları giderebilecek veya azaltabilecek gelişmeleri
gösterememiştir.
AK Parti iktidarı ise, hem seçim öncesi halkımıza
verdiği sözün gereği olarak hem de halkımızın
verdiği siyasi gücün farkında olarak, artık sağlık alanında beklemeye
tahammül kalmadığına inanarak; bilimsel,
dünya standartlarına uygun, aynı zamanda ülke gerçeklerini gözetecek
önemli adımlar atmaya karar
vermiştir.
İşte, amacı, kapsamı ve nasıl uygulanacağı elinizdeki
kitapçıkla anlatılan “Sağlıkta dönüşüm
Programı” böyle bir anlayışın ve kararlılığın adımıdır.
Bilindiği
gibi Devlet Hastaneleri, Sigorta Hastaneleri ve Kurum Hastaneleri birleştirilip
tüm vatandaşlarımızın ortak kullanımına
açılarak, Sağlıkta Dönüşüm Programının ilk adımı atılmış bulunmaktadır. Bunu
takiben, aile hekimliği uygulaması ile birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilecek, hastanelerimizi idari ve
mali özerkliğe kavuşturulacak, Sağlık Bakanlığı planlayıcı ve denetleyici bir rol üstlenmek üzere yeniden
yapılandırılacaktır. Nüfusun genelini kapsayacak bir genel sağlık sigorta sistemi hayata
geçirilecektir.
Hükümetimiz beklemeye tahammülü olmayan öncelikli
alanlarda acil ve somut adımlar atarken, bir
yandan da hukuki altyapıyı hazırlayacak yasaların çıkmasını
sağlamaktadır.
Kuşkusuz her alanda olduğu gibi sağlık alanında
yapılacak yeni düzenlemelerin de başarılı olabilmesi için, sisteme dahil olan
tüm kurumların ve toplumun tamamının programa destek vermesi gerekir.
Bu toplumsal bilincin artık oluştuğuna, dolayısıyla
programın başarıyla uygulanacağına inanıyorum.
Bu nedenle bugüne kadar ülkemizde sağlığa ve sağlık
sistemlerinin gelişmesine katkıda bulunan
haleflerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza, bilim adamlarımıza,
sağlık çalışanlarımıza, gönüllü
kuruluşlarımıza, destek veren uluslararası kuruluşlara teşekkür ediyor,
bundan sonra da bu konuda katkı sunacak
herkese başarılar diliyorum.
Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan
ÖNSÖZ
Sağlık, hayatımızın en temel yapı taşıdır. Aldığımız
her nefeste, attığımız her adımda, bütün
bir ömürde sağlık değişmez paydamızdır. Öyle ki, hayatın bütün değişkenleri bu temel yapının içinde
saklıdır. Bir ömür boyu yaşadığımız her detay bu değişmez paydaya göre hesaplanır. Beyaz
renkle sembolize ettiğimiz sağlık, beyaz
renkte olduğu gibi içinde her rengi barındırır, her renge hayat
verir.
Şimdi,
hayatımızın temel yapısı olan sağlık konusunda gerçek bir dönüşüm programıyla karşınızdayız. Hayatımızın
değişmezi olan sağlıkta, hep birlikte, yeni ve
heyecanlı adımlar atmaya hazırlanıyoruz. Dönüşüm ve değişimler zordur.
Dönüşüm, yerleşik olanı rahatsız eder.
Değişim, alışılmış olanı terk etmeye zorlar. Zor ve güçlüklerle dolu bir atılımı yapmayı göze
almakla, şimdi yaşamakta olduğumuz birçok
önemli problemi çözmeyi amaçlıyoruz. Dönüşüm ve değişimi göze
almakla, hayatımızın temel yapısı olan sağlık
sektörünü daha sağlam bir sisteme
kavuşturmayı hedefliyoruz. Sağlığımızın beyazında, hayatın bütün
renklerini göstermek ve yaşatmak
istiyoruz.
“Sağlıkta Dönüşüm Programı”, sağlık sektöründe şimdiye
kadar çözülmemiş, çözülmedikçe büyümüş,
bu nedenle de asla değiştirilemez olarak algılanan sorunlara yeni bir bakışla çözüm bulmayı amaçlıyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, uzun zamandır
var olduğu için, artık sistemin bir parçası olarak kabul edilmiş sürekli
sorun çıkartan kalıplar üzerinden hareket
etmiyor. Ancak sorunun buralardan başlayarak
çözüleceğini temel çıkış noktası olarak görüyor. Sağlıkta Dönüşüm
Programı çalışmalara ne geçmişte yapılanları hiçe sayarak sıfırdan başlıyor, ne
de kısa vadeli planlara geleceği hiçe
sayıyor.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, daha önceden yapılan bütün
çalışmaları, yasa taslaklarını ve oluşan
görüşleri bir atlama taşı kabul ederek, ülkemiz insanlarının emekleriyle ortaya koyduğu bütün değerleri
dikkate alan bir anlayışla hazırlandı.
Geçmişi reddederek değil, geçmişi değerlendirerek yeni bir gelecek inşa
etmeye çalışıyoruz. Bu amaçla çıktığımız
yolda, dönüşümün her aşamasında ortak değerimiz
olan sağlığa katkıda bulunan ve bulunması muhtemel herkesi yanımıza
çağırıyoruz.
Bugüne kadar ülkemizde sağlığın ve sağlık
sistemlerinin gelişmesine emeği geçen
bütün hükümetlerimize, bakanlarımıza, bürokratlarımıza, bilim
adamlarımıza, sağlık çalışanlarına,
gönüllü kuruluşlarımıza, ülkemize destek veren uluslararası kuruluşlara, ilgili
özel ve tüzel kişilere ve bu vesile ile teşekkürü borç biliyoruz.
Ayrıca gece gündüz yoğun bir biçimde, tatil yapmadan
çalışıp yolumuzu açan sayın
milletvekillerimize, birlikte mesaiden onur duyduğum sayın
bakanlarımıza, çok önemli adımları hızlı
bir biçimde atmamızı sağlayarak bu başarının en önemli mimarlarından olan TBMM
Sağlık Komisyonu üyelerine, değerli görüş ve önerileriyle çalışmalarımıza çok önemli katkılarda bulunan Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a minnet
duygularımızı sunuyoruz.
Başarıya
hep birlikte “Biz, hepimiz” olarak imza atmak istiyoruz. Bu doğrultudaki çabamızın, başta milletimiz olmak üzere tüm
insanlığın mutluluğuna önemli katkılar
sağlayacağını bilerek çalışıyoruz. Hep beraber daha iyiye gideceğimizin
inanç ve umuduyla hepinize saygılar
sunuyorum.
İÇİNDEKİLER
1
SUNUŞ
2-3
ÖNSÖZ
6-8
1. GİRİŞ
9-11
2. DÜNDEN BUGÜNE SAĞLIK POLİTİKALARIMIZ
2.11920-1938 Dönemi
2.2
1938-1960 Dönemi
2.3
1961- 1980 Dönemi
2.4
1980’den Bugüne
12-25
3. MEVCUT DURUM
3.1
Demografik ve Epidemiolojik Özellikler
3.2
Sağlık Düzeyi
3.3
Sağlık Hizmetlerinin Organizasyonu ve Sunuluşu
3.4
Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı
3.5
İnsan Kaynakları
3.6
Bilgi Sistemleri
3.7
İlaç Politikası
3.8
Sağlık Bakanlığının Mevcut Yapısı
26-28
4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI
4.1
Neden Sağlıkta Dönüşüm Programı?
4.2
Amaçlar
4.3
Temel İlkeler
29
5.SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ GENEL ÇERÇEVESİ 30-42 6. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM
PROGRAMININ BİLEŞENLERİ 6.1 Planlayıcı ve Denetleyici Bir Sağlık Bakanlığı
6.2
Herkesi Tek Çatı Altında Toplayan Genel Sağlık Sigortası
6.3
Yaygın, Erişimi Kolay ve Güler Yüzlü Sağlık Hizmeti Sistemi 6.3.1 Güçlendirilmiş Temel Sağlık
Hizmetleri
6.3.2
Etkili, Kademeli Sevk Zinciri
6.3.3
İdari ve Mali Özerkliğe Sahip Sağlık İşletmeleri
6.4
Bilgi ve Beceri ile Donanmış, Yüksek Motivasyonla Çalışan Sağlık İnsan Gücü
6.5
Sistemi Destekleyecek Eğitim ve Bilim Kurumları
6.6
Nitelikli ve Etkili Sağlık Hizmetleri İçin Kalite ve Akreditasyon 6.7 Akılcı İlaç ve Malzeme Yönetiminde
Kurumsal Yapılanma
6.7.1
Ulusal İlaç Kurumu
6.7.2
Tıbbi Cihaz Kurumu
6.8
Karar Sürecinde Etkili Bilgiye Erişim: Sağlık Bilgi Sistemi
43-44
7.SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ UYGULAMA SÜRECİ 7.1 Kavramsallaşma
7.2
Yasalaşma
7.3
Kontrollü yerel uygulamalar
7.4
Türkiye Geneline Yaygınlaştırma
45
8.SONUÇ
45 KAYNAKLAR
1.GİRİŞ
Sağlık hizmetlerini iyileştirme çalışmaları, sadece
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin
değil, gelişmiş ülkelerin de temel ve öncelikli gündem maddesi olmaya devam etmektedir. ABD ve İngiltere gibi
gelişmiş ülkelerde bile seçim
çalışmalarında, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, bir başka deyişle
sağlıkta reform ihtiyaçları üzerinde durulmaktadır. Bu gerçek, sağlık
hizmetleri sunumu konusunda bütün
dünyanın yeni arayışlar içinde olduğunu göstermektedir. Gelişmişlik düzeyi
ile bağlantılı olarak farklılıklar
gösterse de, genel anlamda sağlık sorunlarını tamamen çözmüş bir ülke tanımlamak zordur.
Sağlık hizmeti özünde hep bir sorun olarak yer
almıştır. Cumhuriyetimizin ilk
yıllarından itibaren sağlık hizmetlerinin sunumu ve sağlık verilerinin
iyileştirilmesi için hükümetlerce birçok
çalışma yapılmıştır. 1923-1937 yılları arasında Refik Saydam, sonrasında Behçet Uz dönemi, tıp tarihimizde
derin izler bırakan, çalışma ve
reformların etkili olduğu yıllardır. Nusret Fişek önderliğinde 60’lı
yıllarda uygulamaya başlanan Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi de en önemli çalışmalardan biridir.
1980’li yıllara kadar geçen dönem, hizmetin
iyileştirilmesi, sağlık alt yapısı ve
örgütlenmenin düzenlenmesi ile ilgili uygulamalara tanık olmuştur.
1983 sonrası yıllar, sağlık politikalarında önemli
değişimlerin yaşandığı yıllardır. Bu
yıllarda, “mevcut durumun, sorun olduğu anlayışı” na dayanan “reform”
çalışmaları hız kazanmıştır.
1990 yılı sonunda Dünya Bankası desteğinde yürütülen
projeler temel olarak sağlıkta reform
çalışmalarını konu edinmiş ve bu dönemde reform çalışmalarının adı “sağlık
projeleri”ne dönüşmüştür.
Sağlıkta
reform arayışlarının hedefi sadece hasta memnuniyetini arttırmaya yönelik olmamalıdır. Günümüzün modern yönetim
anlayışı içinde, daha kaliteli hizmeti daha
uygun maliyetle sunmak ya da satın almak temel hedeflerden biri
olmalıdır.
Ülkelerin sağlık alanında reform kapsamında yaptıkları
çalışmalar incelendiğinde, bütün
ülkelerde görülen ortak özelliğin uzun yıllara yayılmış, sabrı, ısrarı ve mücadeleyi gerektiren, inişleri ve çıkışları
olan bir programlama olduğu
görülmektedir. Bundan dolayı, gelişmiş ülke örneği olarak sık sık
belirtilen İngiltere’de bile yıllardan
beri sağlık reformu çalışmaları sürmekte, sistemde çok ciddi iyileştirmeler yapıldığı halde, hala
ısrarla yeni reform ihtiyaçlarından söz
edilmektedir.
Neticede sağlık hizmetlerinde mükemmele ulaşmak mümkün
değildir. Günün şartları içinde ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi ve
sorunların sınırlı kaynaklarla çözülmesi
gerekmektedir. Yine sağlık reformları incelendiğinde, başarıyı etkileyen
unsurların başında mevcut hükümetin
istikrarlı olup olmadığı, hükümet içerisinde ortak görüşün bulunup bulunmadığı, başbakan ve bakanlar
tarafından bu çalışmaların desteklenip
desteklenmediği, hükümetlerin görev süreleri, yeni görev başına gelen
hükümetlerin geçmişte başlatılan
çalışmalara ve birikimlere yaklaşımı gelmektedir. Ayrıca bürokrat ve teknokratların konuya sahip çıkıp
çıkmaması, yapılacak çalışmalardan elde
edilecek sonuçlarla ve bu sonuçlardan etkilenecek veya faydalanacak kesimlere bunun çok iyi bir şekilde
anlatılarak onların desteklerinin sağlanması,
çalışmanın sosyal pazarlaması ve buna ilişkin medya tanıtımının önemli
olduğu görülmektedir. Başarıyı getiren
diğer önemli bir yöntem de, sistemde asıl sorunun belirlenerek belki küçük ama etkili müdahalelerin
yapılarak, tamamen yeni bir oluşum
yerine eksik işleyen noktalarda gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmek ve adım adım sürekli iyileştirmenin
sağlanabilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerle
gelişmiş ülkelerdeki sağlık reformları arasındaki en önemli fark budur.
Sağlık reformlarının başarısını
etkileyen temel faktörü bu fark oluşturmaktadır. Bundan dolayı gelişmekte olan ülkelerde adım adım ve
sürekli bir iyileştirme olmadığı için
bazı kesimlerde sağlık reformlarına antipati, inançsızlık veya ümitsizlik
oluşmaktadır.
Elinizdeki bu doküman, hükümetimiz tarafından ilan
edilen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın
kamuoyuna toplu olarak sunulan ilk çerçevesidir. Program, kamuoyumuzdan yapılacak telkin ve
yönlendirmelerle, yapacağımız araştırma ve
tartışmalarla gelişecektir. Bununla birlikte uygulamaya geçmek için
gereksiz detaylarla zaman geçirmiyoruz
ama mükemmeli aramak adına da iyiye ulaşmayı ertelemiyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, geçmişteki “reform
çalışmaları” ile “sağlık projesi”
çalışmalarındaki birikimin mirasını değerlendirerek, gelecekte geçilmesi
düşünülen sağlık sistemini tasarlayacak
ve tasarlanan sisteme geçişi kolaylaştıracaktır. Mevcut sistem içinde yapılan küçük ama etkili
müdahaleler, hazırlık adımlarının bir an önce
atılmasını sağlayacaktır. Ancak bu sayede sürekli değişim ve gelişim
elde edilebilir ve başarı
sağlanabilir.
Bölüm 1’de Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar
geçen süre içinde sağlık politikamızın
serüveni ana hatları ile ele alınmıştır. Bölüm 2’de Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu sağlık durumu ve sağlık
sektörüyle ilgili veriler kısaca
özetlenmiştir. Bölüm 3’de programın amaç ve ilkeleri açıklanmakta, bölüm
4’te ise programın bileşenlerinin
çerçevesi çizilmektedir. Bölüm 5’de uygulama mantığı ile ilgili esaslardan söz edilmekte, sonuç
bölümünde ise bu programın ancak
oluşturulacak ulusal katılım ile başarılı olacağı vurgulanmaktadır.
2. DÜNDEN BUGÜNE SAĞLIK
POLİTİKALARIMIZ
2.1
1920-1938 Dönemi
Kuruluşu 1920 yılında gerçekleştirilmiş olan Sağlık
Bakanlığı 1920-38 yılları arasında birçok alanda yasal düzenlemeler yapmıştır.
Günün koşulları dikkate alındığında
öncelik arz eden bu düzenlemelerin hedefleri;
•
Savaş sonrası problemlerin çözülmesi,
•
Sağlık personelinin nicelik ve nitelik bakımından desteklenmesi, • Merkezden başlayarak köylere kadar ulaşan
örgütlenmenin oluşturulması, • Koruyucu
sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması biçiminde şekillenmiştir. Bu dönemde başlatılan başta sıtma, frengi,
trahom olmak üzere bulaşıcı hastalıklarla ilgili dikey örgütlenmeler, şu anki
yapılanma içinde de mevcudiyetini
sürdürmektedir.
O günün özelliklerine göre kurulan, Merkez Hıfzısıhha
Enstitüsü ve Okulu, Dispanser, Sağlık
Merkezi ve Sağlık Oağı gibi yapılanmalar değişikliğe uğramadan günümüze uygulama alanı bulmuştur.
Yine aynı dönümde çıkarılan;
•
1920 tarih ve 38 sayılı Tababet-i Adliye Kanunu,
•
1927 tarih ve 992 sayılı Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanunu, • 1928 tarih ve 1962 sayılı İspençiyari ve
Tıbbi Müstahzarlar Kanunu, • 1928 tarih
ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarz-ı İcrasına Dair Kanun
•
1930 tarih 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu,
•
1936 tarih ve 3017 sayılı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti Teşkilat ve Memurin Kanunu
•
1937 tarih ve 3153 sayılı Radyoloji Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun, çeşitli değişikliklere uğramakla beraber
günümüz mevzuatı içinde yerlerini hala
korumaktadır.
2.2
1938-1960 Dönemi
Bu dönemde merkezi yapıyı kuvvetlendirici ve sosyal
içerikli politikalar geliştirmeye
yönelik yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapılmıştır.
İkinci
Dünya Savaşı sonrası oluşan sıtma, çiçek, frengi ve cüzam gibi
hastalıkların salgınları ile mücadeleyi
temel alan “Olağanüstü Sıtma Savaş Kanunu” çıkarılmış, hastalıklara özgün hastalık merkezli dikey
örgüt yapılanmaları daha da yaygınlaştırılmıştır. 1945 yılında Sosyal
Sigortalar Kurumunun başlangıcını oluşturan İşçi Sigortaları Kurumu
oluşturulmuş, böylece Sağlık Bakanlığının ülkedeki hizmet ve istihdam alanındaki tekeli
kaldırılmıştır.
Emekli Sandığının oluşumuyla ilgili çalışmalar da bu
dönemde yapılarak sosyal güvenlik
kapsamı genişletilmeye başlanmıştır. İl özel idareleri ve yerel yönetimler tarafından yürütülen hastane hizmetleri
Sağlık Bakanlığı bünyesine aktarılmıştır.
Bölgesel örgüt yapılanmaları bu döneme rastlar. Bölge numune
hastaneleri, doğum, çocuk, verem, ruh ve
sinir hastalıkları hastanelerinin kurulması da bu dönemin eserlerindendir. Köyden başlayarak, sağlık
ocaklarının yaygınlaştırılması yine aynı yıllarda ivme kazanmıştır.
O yıllarda çıkarılan birçok yasa şu anda yürürlükte
olup sağlık yapılanmalarımızın temelini
oluşturmaktadır.
•
1940 tarih ve 3958 sayılı Gözlükçülük ve Gözlükçüler hakkında kanun,
•
1953 tarih ve 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Hakkında Kanun,
•
1953 tarih ve 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun,
•
1954 tarih ve 6283 sayılı Türk Eczacılar Birliği Kanunu,
bu
yasaların başlıcalarını oluşturmaktadır.
2.3
1961-1980 Dönemi
Bu dönemde değişik sağlık politikaları tartışılmaya
başlanmış, ancak sağlık hizmetlerinin
sosyalizasyonu görüşü benimsenmiştir. 1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun
yürürlüğe girmiş, 1963 yılından itibaren
de uygulama alanı bulmuştur. 1980’e kadar uygulanan sağlık politikaları bu yasa çerçevesinde şekillenmiştir.
Dikey örgütlenmeler kısmen azaltılıp farklı nitelikte
sağlık hizmetleri veren yapılar sağlık
ocağı bünyesinde entegre hale getirilmiştir. Sosyalleştirme pilot
uygulamalarla başlamış ve bu kapsamda
çalışan doktorların serbest olarak çalışması yasayla engellenmiştir. Sosyalleştirmenin on beş
yılda tüm ülke geneline yayılması öngörülmesine rağmen başarılı olunamamıştır.
Sosyalleştirme yasasının mimarı Nusret Fişek’e göre de başarısız bir uygulama
şekline dönüşmüştür.
1960 sonrası planlı döneme geçilmiş ve 5 yıllık
kalkınma planları bu tarihten itibaren
sağlık politikalarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri haline
gelmiştir. 1.
Beş Yıllık Kalkınma Planında da sosyalleştirme
politikalarını esas alan programlar
oluşturulmuştur.
Yıllarca
sözü edilecek olan Genel Sağlık Sigortası kavramı üzerindeki tartışmalar, bu yıllarda başlatılmıştır. İlk olarak Genel
Sağlık Sigortası yasa taslağı 1967 yılında
hazırlanmış, ancak bakanlar kuruluna sevk edilememiştir. 1969 yılında 2.
Beş Yıllık Kalkınma Planında Genel
Sağlık Sigortası kurulması öngörülmüş, 1971 yılında Genel Sağlık Sigortası tasarısı TBMM’ye
sunulmuş, ancak kabul edilememiştir.
Tasarı 1974 yılında TBMM’ye yeniden sunulmuş, ancak
görüşülememiştir.
Bu dönemde hazırlanan bütün yasa, tüzük ve genelgeler,
sosyalleştirmenin ana temeline dayanan
düzenlemeleri hedeflemiştir.
2.4
1980’den Bugüne
1982 Anayasası, sağlık hizmet ve yönetiminde 1961
Anayasasına paralel düzenlemeler
içermektedir. 60. maddesi herkesin “sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu ve devletin bu sorumluluğu
üstlendiğini” içerir. Genel Sağlık Sigortası 1982 Anayasasının 58. Maddesinde “Genel Sağlık Sigortası
kurulabilir” ifadesiyle yer
almıştır.
Seksenli yıllar, 1961’de başlayan sosyalleştirme
politikalarının genişletilmesi
gayretlerine şahit olmuştur. Sağlıkta finans yönetiminin öneminin
artmasıyla genel sağlık sigortası 1987
yılında tekrar gündeme gelmiş, ancak bu husustaki hukuksal düzenlemeler gerçekleştirilememiştir. Aynı
yıl Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu
çıkarılmıştır. Ancak, bu kanunun hayata geçirilmesini sağlayacak
düzenlemeler günümüze kadar
hazırlanamamıştır.
1990 yılında DPT tarafından sağlık sektörü ile ilgili
mastır planı hazırlatılmış ve bu plan
doğrultusunda 1. Ulusal Sağlık Kongresi 1992 yılında toplanmış, bu toplantı
ile yeniden yapılanma süreci
başlatılmıştır. 1993 yılında toplanan 2. Ulusal Sağlık Kongresinde ulusal sağlık politikaları
belirlenmiş diğer yandan aynı yıl sosyal
güvenlik şemsiyesi kapsamı dışında kalan yoksul bireyler için Yeşil
Kart uygulamasına geçilmiştir.
1993 yılında toplanan 2. Sağlık Kongresinde alınan
kararlar paralelinde günümüze kadar
gelen birtakım düzenlemeler yapılmış, ne yazık ki istenilen sonuçlar alınamamıştır. Hastanelerin özerkleşmesi ve
özelleşmesi konusunda yapılan çalışmalar
sonuçsuz kalmıştır.
3.
MEVCUT DURUM
3.1
Demografik ve Epidemiolojik Özellikler
67,85 milyon nüfus barındıran ülkemiz dünyanın en
kalabalık 20 ülkesinden biridir.
Geçmişteki yüksek doğurganlık ve büyüme oranları sonucunda genç bir
nüfus yapısı ortaya çıkmıştır. Nüfusun %
30’u 15, yaklaşık %11’i beş yaş altındadır. 17,8 milyondan fazla (%38) kadın 15-49 yaş
arasında doğurgan olan yaş grubundadır.
Ancak bu oranlarda düşme eğilimi gözlenmektedir. Toplam doğurganlık
sayısı, 1970’lerin başlarında kadın
başına ortalama 5 çocuk iken, bu sayı 1990’larda 3’ün altına düşmüştür.
Türkiye nüfusunun sağlık durumunun, hem mutlak olarak
hem de aynı gelir düzeyine sahip diğer
ülkelerle karşılaştırıldığında iyi düzeyde olmadığı bir gerçektir. Sektör baştan aşağı sorunludur ama, bazı
sorunların öncelikli bir biçimde acil olarak
ele alınması gerekmektedir. Bunların en başında hala çok yüksek olan
anne ölüm oranı (1.Tablo) gelmektedir.
İkinci önemli bir sorun da bebek ölüm oranlarının yüksekliğidir. Her ne kadar bu oran 1970 yılında 1000 canlı doğumda 150 üzerinde iken, 1998 yılında 1000 canlı doğumda 40 civarına indirilmiş ve son yıllarda biraz daha aşağılara çekilmişse de, Türkiye hala Avrupa’daki diğer birçok ülkeden kötü durumdadır (2. Tablo).
Aşağıda yıllara göre bebek ölüm oranlarındaki değişim görülmektedir
(3. Tablo).
Gebelerin
yeterinde takip edilememesi, doğum sırası ve sonrasındaki tıbbi müdahale ve bakım yetersizlikleri gibi
faktörler bebek ölüm oranlarının yüksek
olmasının nedenlerinden sadece bazılarıdır.
Diğer
öncelikli bir başka husus, hem kırsal ve kentsel yerleşim bölgeleri
arasında, hem de bölgeler arasında
sağlık göstergelerinde büyük farklılıklar bulunmasıdır. Sağlık politikalarını geliştirirken ve
planlarken bu noktaların önemle dikkate alınması gerekmektedir.
Koruyucu sağlık hizmetlerinde
önemli bir yer tutan bağışıklama oranlarımız da bu çerçevede yeniden değerlendirilmelidir.
(1.Şekil)
Türkiye geneli % 81
2000 yılı genel nüfus sayımına dayanarak yapılan nüfus projeksiyonları, ülkemizin 2010 yılında 78, 2015 yılında ise 92 milyonluk bir nüfusa ulaşacağını göstermektedir. Ülkemizin yıllık nüfus artışı binde 18 olarak ortaya çıkmaktadır. Bu rakam, birçok ülkeye göre yüksek bir oranı ifade etmektedir. Nüfus yapısında gözlenen değişim, nüfusun yaşlanmasını beraberinde getirmektedir. Geçmişteki eğilimlere bakarak, nüfus piramidinde önemli değişiklikler beklenmektedir. Gelecek 20 yılda 20-54 yaş grubu nüfusun iki katına çıkacağı ve yaşlı nüfus oranının % 10’a ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Doğuşta
beklenen yaşam süresi erkekler için 66, kadınlar için 71 civarında olup,
bu süre OECD ülkeler ortalamasının 10
yıl altındadır.
Bugün
nüfusumuzun % 65’i kentlerde yaşamakta; yapılan projeksiyonlar ise kentsel oranın yakın gelecekte %80’i bulacağını
göstermektedir. Ülkemizin yaşadığı hızlı kentleşme süreci çeşitli sorunlara yol
açmış, alt yapı ve şehircilik hizmetlerinin
sunuluşu gerektiği gibi sağlanamamış ve gecekondu semtleri ortaya
çıkmıştır. Buna paralel olarak da sağlık
hizmetlerinin sunumundaki sorunlar katlanarak büyümüştür.
1.2 Sağlık Düzeyi
Yakın geçmişte
kaydedilen önemli ilerlemeler rağmen, Türkiye hala sağlık düzeyi bakımından orta gelirli ülkelerin çoğunun
gerisindedir. Bütün annelerin üçte ikisinden
az bölümü doğum öncesi bakım almakta ve üçte birinden az bölümüne de tam
doz tetanos toksin enjeksiyonları
verilebilmektedir. Ortalama olarak 5 doğumdan sadece 2’sinde (%40) doktor hazır bulunmaktadır. En
yoksul kesimdeki kadınların sadece %
11.6’sı, buna karşılık en zengin kesimdeki kadınların % 72.3’ü kontrollü
doğum yapmaktadır. Orta gelirli
ülkelerde bu oran % 90’ın üzerindedir (4. Tablo).
5 yaş altında
ölüm nedenlerinin başında, perinatal sebepler gelmektedir. 5 yaş üzeri ölüm nedenlerinde ise kalp hastalıkları,
beyin-damar hastalıkları, şeker hastalığı ve
kanser gibi hastalıklar ön plana çıkmaktadır. Bu veriler, bin yandan
önceleri baskın olan enfeksiyon
hastalıklarının ağırlığı ve öneminin azaldığını, bir yandan da kronik hastalıklara doğru epidemiyolojik bir geçişin
yaşandığını göstermektedir. Bu geçiş
döneminde, hem bulaşıcı
hastalıklara hem de kronik hastalıklara sağlık
planlayıcılarının aynı önceliği vermesi gerekmektedir. Yukarıda da
belirtildiği gibi, sağlık göstergeleri
açısından kırsal alanlarımız ile kentlerimiz, doğu bölgerimiz ile batı bölgerimiz arasında önemli farklılıklar
vardır. Bu farklılıklar, büyük şehirlerin
merkez semtleri ile gecekondu kesimleri arasında bile kendisini çarpıcı
bir şekilde göstermektedir.
Ülkemiz
ekonomik bir güç olarak dünya ölçeğinde 17. sırada yer alırken sağlık ve sağlık ve eğitimin içinde olduğu sosyal
göstergelere göre hazırlanan insani gelişim
indeksinde 86. sırada yer almaktadır.
3.3 Sağlık Hizmetlerinin
Organizasyonu ve Sunumu
Sağlık
hizmetleri sektörü karmaşık ve çok başlı bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sektörde “stratejik yönetim”
ciddi bir eksikliktir. Sağlık Bakanlığı, daha
çok kendi kurumlarında hizmet vermeye yoğunlaştığından politika
geliştirme ve sektöre yön vermekte
yetersiz kalmaktadır.
Bakanlık, SSK, üniversite hastaneleri, kurum hastaneleri ve özel hastaneler arasında etkili bir koordinasyon olmadığından, hizmet ve yatırım planlamaları toplumsal ihtiyaçlarımızla paralel olarak yapılamamaktadır. Sağlık yatırım ve planlamalarında demografik ve epidemiyolojik özellikler göz ardı edilmektedir (5. tablo). Hizmetlerin yapılandırılması yönündeki “birinci basamak” yeterince güçlü olmadığından temel sağlık hizmetlerinin verilmesinde arzu edilen düzeye henüz ulaşılamamıştır. Sağlık ocaklarımız yapılanmasını kırsal alanda büyük ölçüde tamamlamıştır. Ancak, hekimlerin bu alanda hizmet vermek üzere yetiştirilmemiş ve yönlendirilmemiş olması ayrıca sağlık ocağı işletmesinin kurumsallaşmamış olması, etkili bir hizmet sunumuna engel oluşturmaktadır. Kentsel alanlarda, özellikle de büyük şehirlerde sağlık ocağı alt yapısı yetersizdir.
Daha önce
Verem Savaş Dispanseri, Aile Planlaması ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezi gibi özel amaçla kurulmuş birçok birinci
basamak sağlık kuruluşları ya görevlerini
tamamlamış ya da gereken önemi korumada yetersiz kaldıkları için atıl
duruma düşmüşlerdir.
Birinci basamak sağlık
hizmetlerinde görev alan pratisyen hekimlerimiz içinde bulundukları çalışma şartları, sosyo-ekonomik
durum ve uzmanlık beklentileri nedeniyle
kendi hizmetlerine yeterince odaklanamamaktadır. Diğer yandan vatandaşlarımız da sağlık hizmetini bu
seviyede alma konusunda büyük isteksizlik
görülmektedir. Sonuçta insanlarımız doğrudan hastaneye gitme
eğilimindedir.
Hastane
hizmetlerinin sunumunda önemli ölçüde verimsizlikler söz konusudur. Birinci basamaktaki yetersizlikler ve sevk
zincirinin çalıştırılamaması hastanelerde
yığılmalara sebep olmakta ve hizmet maliyetlerini yükseltirken hizmet
kalitesini düşürmektedir. İşletmecilik
anlayışından uzak bir şekilde yönetilen hastanelerde politik kaygıyla yapılan dengesiz yatırımlar
da eklenince yatak işgal oranları düşük
kalmaktadır. Emekli Sandığı, BAĞ-KUR, SSK üyeleri gibi farklı
sosyal güvenlikkapsamı altındaki kesimlerin,
sistemde sadece belirli hastane gruplarından
hizmet alabiliyor olması da bu verimsizliği arttıran nedenler
arasındadır. Sağlık Bakanlığı ve SSK
hastanelerinin merkeziyetçi yapısı, esnek ve akılcı olmayan malzeme ve personel yönetimi,
verimsizliklerin artmasında önemli bir etkendir. 1 Temmuz’dan itibaren 6 ilde başlattığımız
çalışma başarıyla sürmekte ve SSK’lı vatandaşlarımız artık Bakanlığımız kurum
ve kuruluşlarından hizmet alabilmektedir.
Yakın bir
gelecekte ülkemizin tamamına yaygınlaştıracağımız bu uygulama hem 1.basamak sağlık hizmetlerinin kullanım
alışkanlığını artırmış hem de SSK
Hastanelerindeki yığılmanın önüne geçmiştir.
Sağlık
hizmetlerinde sözü sıkça edilmesine rağmen “ kalite ^kavramının içi doldurulamamıştır. Bu kavramın doğru
algılanmasının sağlanarak yaygınlaştırılması,
kalite uzmanlarının yetiştirilmesi ve sektörde istihdam edilmesi
gerekmektedir. Özellikle tıbbi hizmet
kalitesinin, yani sağlık hizmetlerinin hastaların sağlık düzeyini ne kadar yükselttiği ile ilgili sonuçların
ölçülmesine dayalı yaklaşımlar, yok denecek
kadar azdır. Sağlık hizmeti sunucularının kuruluş aşamasında uyması
gereken standartlar konusunda önemli
ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, hizmet süreci ve hizmetin sonuclarının ölçülmesi yolunda somut
adımlar atılamamıştır. Bununla ilişkili
olarak, ruhsatlandırma ve akreditasyonla ilgili kavram kargaşası halen
devam etmektedir.
3.4 Sağlık Hizmetlerinin
Finansmanı
Sağlık hizmetlerinin
finansmanında iki temel model söz konusudur. Bunlardan biri finansmanın tamamen kamu kaynaklarından
karşılanması, dieri ise hizmeti talep
eden bireyler tarafından karşılanmasıdır. Türkiye bu iki uç arasında
karma bir yapıya sahiptir. Türkiye’de
sağlık harcamalarının devlet bütçesi, sosyal güvenlik kurumları ve bireylerin
kişisel harcamaları olarak üç temel kaynağı vardır. Ülkemizde sağlık hesaplarının rutin olarak tutulmasını ve
izlenmesini sağlayan bir “ulusal sağlık
hesabı sistemi” olmadığından, bu hususta doğru verilere ulaşmak
mümkün olamamaktadır. Sağlık
finansmanının şekli ve durumu ile ilgili başlıca tespitler şunlardır;
• Türkiye’de sağlığa ayrılan
kaynaklar, oransal olarak OECD ülkelerinin altındadır. • Bu kaynaklar, koordinasyon eksikliği
sonucunda verimsiz bir biçimde
kullanılmaktadır.
• Ülkemizin bütün bireylerini
kapsayan bir genel sağlık sigortası mevcut olmayıp, mevcut sigorta kurumları da çok farklı
rejimlere sahiptir.
• Şu andaki mevcut sigortalı
sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu miktarın bütün OECD üklelerinden daha yüksek bir oranda
olduğu, hatta % 50’ler civarına ulaştığı
tahmin edilmektedir.
• Sağlık hizmet maliyet hesabının
yapılamaması ve cepten harcamanın tam loarak
belirlenememesi, ileriye yönelik projeksiyon yapma ve planlama imkanını
ortadan kaldırmaktadır.
Gelişmiş
ülkelerden farklı olarak ülkemizde sağlık finansmanında en önemli yer tutan kamu finansmanı karmaşık ve kontrolsüz
bir şekilde oluştuğundan, bütçe üzerindeki yükü dolaylı olarak artırmıştır.
Diğer taraftan sağlık harcamalarının
GSMH’den gerektiği ölçüde pay alması da sağlanamamıştır. Bir başka
deyişle Türkiye’de sağlık finansmanı ve
hizmetini ağırlıklı bir şekilde devlet yüklenmiştir. (6. Tablo).
Devlet, bir
taraftan ağırlıklı olarak sağlığı finanse ederken diğer taraftan da hizmet sunumunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Devlet dolaylı olarak, tahmin edilenin
çok üstünde kaynağı bu sektöre aktarmaktadır. Sektörün karmaşık yapısı
ve yönetiminden dolayı bu kaynakların
kullanımı kontrol edilememekte ve kaynak
ihtiyacı sürekli artmaktadır. Artan ihtiyaçlar da sürekli açık veren
bütçeden karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Bakanlığımız
tarafından yürütülen Ulusal Sağlık Hesapları Araştırması, yukarıda bahsedilen konularla ilgili olarak bize daha
güvenilir veriler sağlamıştır.
3.5 İnsan Kaynakları
Sağlık
sektöründe insan gücümüzdeki sayısal yetersizliklerin yanında, personelin ülke geneline yayılmasındaki dengesizlikler
ve nitelik sorunları ön plandadır.
Hekimlerin dengeli dağılımı, zorunlu hizmet uygulamaları ile sağlanmaya
çalışılmış fakat, başında “zorunlu” ibaresi bulunan her uygulama gibi başarıya
ulaşamamıştır.
Sağlık
çalışanları arasında hekim/hemşire ve uzman hekim/pratisyen hekim oranlarında hemşireler ve pratisyen hekimler
aleyhine dengesizlikler vardır.
(7.Tablo). İnsan kaynaklarının planlanması, eğitimi ve kullanımı ayrı
ayrı kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilmektedir. Planlama DPT, eğitim üniversiteler, istihdam Sağlık Bakanlığı ve SSK tarafından yapılmaktadır.
Bunlar arasında etkili bir koordinasyon
olmadığından sorunlar yaşanmaktadır.
Son 10 yılda tıp fakültelerinin
sayısındaki hızlı artış, yetersiz alt yapı ve pratik eğitim olanaklarının sınırlı oluşundan dolayı tıp
eğitiminin kalitesi hakkında ciddi endişelere
yol açmıştır. Sağlık meslek lisesi mezunlarının yanında ön lisans ve
lisans mezunu hemşirelerin aynı sistem
içinde yer alması sorunlar doğurmakta, “hemşirelik eğitiminin üniversite düzeyinde olması
gerektiği” tartışmaları da devam etmektedir.
Yine hekim dışı sağlık meslek elemanı yetiştiren okullarımızdan mezun
olan birçok meslek grubunun mesleki
tanımları yasalarda yer almadığından bu iyi yetişmiş elemanlarda kamuda
yeterince yararlanma imkanı bulunamamaktadır.
Sağlık
yönetimi ile işletme yönetiminin birbirinden ayrılmamış olması, nitelikli yönetici teminindeki güçlükler ve
yöneticilerin eğitimindeki eksiklikler sistemi
zayıflatmaktadır. Sağlık politikası geliştirme, nüfusa dayalı sağlık
yönetimi, hastane yönetimi ile ilgili
yeterli bilgi ve becerilerle donanmış yöneticiler ve bunları yetiştirmeye
yönelik eğitim programları nicelik ve nitelik bakımından sınırlıdır.
Sağlık çalışanlarının devlet memuru
statüsünde olmasının mahzurları görülmektedir. Birinci sakınca, çalışanlar arasında bölge, şehir
farkı olmadan sabit ücret uygulanmasıdır.
Ayrıca merkezden yapılan müdahaleler çalışma güvenliğini azaltmaktadır.
Bu durum siyasi etkilerin yoğunlu ile
birleştiğinde sorun daha da büyümektedir.
3.6 Bilgi Sistemleri
Sağlık
Bakanlığı sektörün bütününe bilgi sağlamak yerine, sadece kendi kurumları ile
ilgili istatistik üretmektedir. Farklı birimler kendi ihtiyaçları doğrultusunda
farklı veriler toplamakta, bu veriler il sağlık müdüdrlüğü aracılığıyla Sağlık
Bakanlığına ulaştırılmaktadır. Veriler
ilgili birim tarafından toplanmakta ve bu veriler Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu tarafından
derlenip istatistik yıllığı olarak
çıkarılmaktadır. Ancak bu veriler bilgiye çevrilmemiş ve yönetim
amacıyla kullanılamamıştır. Veri
toplanmasında ve akışında yeterli denetim sağlanamadığı için istatistiki
sonuçlar güvenirlik açısından sorgulanmaktadır. Bu sorgulama ve oluşan güvensizlik, verilerin karar
mekanizmalarında kullanılmasını engellemektedir.
Bireylerin
sağlık kayıtları birçok yerde poliklinik kartı düzeyini aşamamakta, hastanelerde tutulan düzensiz dosyalar da
bazen arşivlerde kaybolmaktadır.
Açıkçası bulunan dosyaların içeriğini de anlamak pek mümkün
olmamaktadır. Bireylerin sağlık
kayıtlarının tutulacağı bütüncül bir sistem olmadığı gibi, epidemiyolojik verileri toplayıp analiz
edecek bir hastalık kayıt ve bildirim yapısı da
tam olarak oluşturulamamıştır.
Türk sağlık
sisteminin parçalı yapısı, hasta kayıt sistemlerindeki dağınıklık ve her durumun kendi sistemini oluşturmaya çalışması
karmaşık bir yapıya yol açmıştır.
Kısacası birinci basamaktan başlayarak bireylerin sağlık kayıtlarının
düzenli ve sürekli tutulduğu bir tıbbi
kayıt sistemi mevcut değildir.
Oluşan
teknolojik gelişmelere paralel olarak kurulan elektronik hastane bilgi sistemleri daha çok muhasebe kayıtlarının
tutulduğu bir yapı arz etmektedir. Bu
programların çoğunda stok takibi, malzeme yönetimi ve maliyet
analizlerinin yapılabilmesini sağlayacak
otomasyon anlayışı söz konusu değildir. Hasta
kayıtlarının tutulduğu hastane bilgi sistemleri ise nerede ise hiç
yoktur. Bu özelliğe sahip olan
programlarda veri saklanması yönünde hastane çalışanlarının davranış değişikliği
de sağlanabilmiş değildir. Bunlara ilave olarak, Bakanlığımızın merkezci tutumu nedeniyle, hastanelerimizin bir
kısmında, elektronik kayıt sistemleri hiç
kurulamamıştır.
Maliye
muhasebe ve faturalama konularında hastane bilgi sistemlerinde belli standart bir yapı söz konusu olsa da tıbbi
hasta kaydı için temel standartlar
geliştirilmemiş olup farklı uygulamalar entegre bir veri analizini
mümkün kılmamaktadır. Bugüne kadar bilgi
sistemlerinin kullanımı tamamen kayıt toplama ve depolama aşamasında kalmış ve böyle olduğu
için de bilgi sistemlerinin asıl
fonksiyonu olan verinin bilgiye dönüştürülmesi, analiz edilmesi, bu
bilginin kullanılması ve yönetime destek
olması gibi faydaları sağlanmamıştır. Bu durum
bilgi sistemlerini genellikle bir iş yükü haline getirmiştir.
Sağlık bilgi
sistemlerinde en önemli sorun ihtiyaç analizinin zorluğu, ihtiyaçların zaman içinde değişmesidir. Böylece bilgi
sistemi kısa sürede hatta proje
tamamlanmadan bile eski teknoloji haline gelebilmektedir.
Bilgi
sistemlerini kurmak kadar çalışır halde sürekliliğini sağlamak da
önemlidir. Bunun için eğitimli sağlık
personeli ve teknik personel gerekmektedir. Ancak, personeldeki hızlı değişim, yeni personelin
eğitilememesi ciddi sorunlar
oluşturmaktadır.
3.7 İlaç Politikası
Sınırları
belirlenmiş ulusal ilaç politikasının olmamasının sıkıntıları bu alanda
kendini göstermektedir. Avrupa Birliği
müktesebatında her ülkenin kendi idari yapısı ve ekonomisini korumaya yönelik uygulamalar ön
görülmekte ise de belli standartların
yürürlüğe konması gerekmektedir.
İlaç denetim
ve ruhsatlandırma komisyonlarında görev alan bilim adamları gönüllülük esasına
göre çalışmıştır. Bu durum, komisyonların dinamizmini azaltmakta son derece aktif ve çabuk bir
şekilde yapılması gereken uygulamalar
gecikmektedir.
Sağlık sektörünün önemli bir
bileşenini oluşturan ilaçlarla ilgili olarak sorunlar sadece bununla kalmamaktadır. İlaçların
ruhsatlandırılması, üretimi,
fiyatlandırılması, satışı, ihracatı, tanıtımı, kontrolü, rasyonel
kullanımı, araştırma geliştirme
faaliyetleri, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili yaşanan sorunların yanında,
artan ilaç harcamalarının devlet
bütçesine ve sosyal güvenlik kuruluşlarına getirdiği yük, güncel sorunlar arasında ön plana
çıkmaktadır. Son zamanlarda Emekli Sandığı,
SSK ve BAĞ-KUR gibi sosyal güvenlik kuruluşları bu konuda etkin
düzenlemeler yapsalar da daha rasyonel
çözümlere ihtiyaç vardır.
Gelişmiş
ülkelerle kıyaslandığında ilaç tüketimi ilk bakışta çok yüksek
görülmemekle birlikte, sağlık
harcamaları içindeki payı nerede ise iki kat fazladır. Sosyal güvenlik kurumları arasında farklılıklar vardır ve
genel sağlık harcaması içerisinde ilaç
giderleri %40’ı bulmaktadır (8.Tablo). Bütün bunlardan anlaşılacağı
üzere sağlık sektörü tüm alanları
itibariyle derin sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlar, uzun yıllar içerisinde birbirlerinin üzerine binerek daha
ağırlaşmış, karmaşık bir hal almış ve ciddi
dar boğazlar oluşmuştur.
Türk sağlık sisteminde Sağlık Bakanlığının sorumlulukları şunlardır:
• Herkesin hayatını bedenen,
ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hali içinde
sürdürmesini sağlamak için fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla
ülkeyi kapsayan plan ve programlar
yapmak, uygulamak ve uygulatmak, sağlıkla ilgili her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilatı
kurmak ve kurdurmak.
• Bulaşıcı, salgın ve sosyal
hastalıklarla savaşarak koruyucu, hasta olanları sağaltarak tedavi edici
hekimlik ile yaşlı ve sakatlara hizmet götürerek de rehabilitasyon hizmetleri vermek.
• Anne ve çocuk sağlığının
korunması ve aile planlaması hizmetlerini
gerçekleştirmek.
• İlaç, uyuşturucu ve psikotrop
maddelerin üretim ve tüketimini her safhada kontrol etmek ve denetlemek; farmasötik ve tıbbi
madde ve müstahzar üretim ve dağıtım
yerlerinin açılış ve çalışmalarını esaslara bağlamak, denetlemek.
• Aşı, serum, kan ürünleri ve
ilaçların üretimini yapmak, yaptırmak ve gerekirse ithalini sağlamak.
• Gıda maddelerini ve bunları
üreten yerlerin sağlık açısından kontrol hizmetlerini yürütmek,
• Mahalli idareler ve diğer
ilgili kuruluşlarla işbirliği suretiyle çevre sağlığını ilgilendiren gerekli
tedbirleri almak ve aldırmak.
• Bulaşıcı, salgın insan
hastalıklarına karşı kara hudut kapıları, deniz ve hava limanlarında koruyucu sağlık tedbirlerini
almak.
• Kanser, verem ve sıtma ile
savaş hizmetlerini yürütmek ve bu alanda hizmet
veren kurum ve kuruluşların çalışmalarının koordinasyonunu ve
denetimini sağlamak.
Sağlık
Bakanlığı yukarıda belirtilen sorumluluklarını yerine getirmek üzere kurum
ve kuruluşlar oluşturmuş, ülke çapında
yaygın bir örgütlenme gerçekleştirmiştir. Bu
örgütlerin işletilmeleri, yatırımları ve insan kaynakları merkezi,
planlama ve denetimle yürütülmek
istenmiştir. Halihazırda birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri için belirli dikey yapılanma
sistemine sahiptir. Sıtma ile mücadele için
müstakil Sıtma Savaş Dairesi, veremle mücadele için Verem Savaş Dairesi,
ana çocuk ölümlerini azaltmak içni
Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.
Hastalıkların
kontrolü ve mücadelesinde bu yapılanmanın önemi görmezlikten gelinemez, ancak günümüzdeki çağdaş yaklaşım
entegre sağlık hizmetleridir. Ayrı personel, ayrı bina, ayrı araç, ayrı
konularda çalışıp entegre sağlık hizmetlerinin
oluşturulamaması hem insan gücü hem de mali yönden israfa yol
açmaktadır, bu durum elde var olan
imkanlarla daha iyi hizmet verilmesini engellemektedir.
Merkez
teşkilatı bu hizmetleri yürütülebilecek şekilde planlanırken, düşük verimli insan kaynaklarının oluşturduğu, görev ve
sorumluluk alanları birbiri içine geçmiş,
durağan bir yapı kazanmıştır. Merkez teşkilatının işleyişini kilitleyen
hususların başında ülke genelindeki
personel atama ve nakilleri gelmektedir. Sağlık kurum ve kuruluşlarının finansman, yatırım ve insan
kaynaklarının temini konusunda yoğun
çaba harcanırken bu kurumların devamlılığının temini sağlanmakta, yani
sağlık hizmetleri Bakanlık eliyle
verilmektedir. Diğer yandan dolaylı da olsa, Yeşil Kart uygulamaları ile
hizmeti de finanse eden duruma geçmiştir. Verilen bu hizmetin standartlarını koymak, denetlemek gibi
görevler düşünüldüğünde birbiri ile çatışan
sorumluluk alanları olduğu görülecektir. Bu yüzdendir ki, iftihar
edebileceğimiz dengeli bir yatırım,
kaliteli bir hizmet ve sürekli dinamik bir denetim söz konusu olamamaktadır.
Sağlık alanında hizmet
sıralamasında ikinci sırada yer alan SSK sağlık kurumlarının durumu, bu kargaşayı daha fazla yaşamakta ve
daha fazla olumsuzluklar taşımaktadır.
En başta gelen
görevi fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi kapsayan plan ve programlar yapmak olan
Sağlık Bakanlığı, halkın beklentilerine
yeterli cevap verememiştir. Bakanlığın hizmet kapasitesi politika
oluşturma, sağlık sektörü önceliklerini
belirleme, hizmet standartlarını tespit etme, kurumların akreditasyonu ve denetimi konularına
odaklanma açısından yeterli olamamıştır.
Ülkemiz bütün
bu sorunları çözecek güce ve kaynaklara sahiptir.
Çözümün
kapsamlı bir program yaklaşımı içerisinde
ve sistematik bir şekilde, her bileşenin birbiriyle ilişkisi
kurularak hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Sorunların çözümünde
takip edilecek sıra ve bunların birbiriyle olan işlev ve
ilişkilerinin bir proje mantığı ile
kurgulanması ön şarttır. Hükümetimiz, SAĞLIKTA
DÖNÜŞÜM PROGRAMI ile sektörü bir bütün olarak ele alıp bu sorunları tek tek çözmeye kararlıdır.
4. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI
4.1 Neden Sağlıkta Dönüşüm
Programı ?
Bu güne kadar
Bakanlığımız bünyesinde ulusal ve uluslar arası katılımla yapılmış çok sayıda
çalışma ve proje ortaya konmuş ve bu projeler “reform“ olarak adlandırılmıştır. Farklı adlarla da olsa, bu
kurumun aynı amaca hizmet eden çok
sayıda projeye ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Bu gün bir reformdan
söz etmeyişimiz, tamamen yeni bir görüş
ortaya koymadığımızın bilincinde olduğumuz
içindir. Uygar dünyanın uygulama ve arayışları ile Bakanlık olarak
geçmişten aldığımız yararlı mirası
değerlendirmemiz gerekiyor. Ancak, bu güne kadar, defalarca reform iddiası ile ortaya konan
benzer çalışmaların uygulama alanı bulamamış olması kamu oyunun güvenini
sarsmıştır. Ayrıca mevcut gidişatı tamamen sonlandırıp yeni bir sisteme geçmek
iddiası çok da gerçekçi değildir.
Özlenen
değişimi gerçekleştirmek için, mevcut yapıyı tahrip etmeden planlanan hedefe doğru dönüştürmek gerekir.
Bu dönüşümü yapmaya kararlıyız. Bu
yüzden kamunun reform adı altında ümitsizliğe dönüşmüş olan arzularını
yeniden alevlendirmek ve geniş katılımla
tüm tarafların sahiplenebileceği ve aktif rol alacağı bir eylem dizisini kararlılıkla başlatıyor ve
bunu “Dönüşüm Programı” olarak
adlandırıyoruz.
4.2 Amaçlar ve Hedefler
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın amaçları sağlık
hizmetlerinin etkili, verimli ve
hakkaniyete uygun bir şekilde;
• organize edilmesi,
• finansmanının sağlanması,
• sunulmasıdır.
Etkililik,
uygulanacak politikaların halkımızın sağlık düzeyini yükseltilmesi amacını
ifade etmektedir. Sağlık hizmetinin sunumundaki en büyük hedef hastaları
tedavi etmek yerine insanların
hastalanmasının önlenmesi olmalıdır. Bu amaca ulaşmak, epidemiyolojik göstergelerde sağlanacak
ilerlemelerle mümkün olacaktır. Anne ve
çocuk ölümlerinin azaltılması ve doğuşta beklenen yaşam süresinin arttırılması
bu amaca ulaştığımızın en somut kanıtı
olacaktır.
Verimlilik, kaynakları uygun şekilde
kullanarak maliyeti düşürüp, aynı kaynakla
daha fazla hizmetin üretilmesidir. İnsan kaynaklarının dağılımı,
malzeme yönetimi, akılcı ilaç kullanımı,
sağlık işletmeciliği ve koruyucu hekimlik uygulamaları bu esas çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ülkenin
tüm sektörel kaynaklarının sistem içine
alınması ve entegrasyonunun sağlanması verimliliği arttıracaktır.
Hakkaniyet,
bütün insanlarımızın sağlık hizmetlerine ihtiyaçları ölçüsünde ulaşmalarının ve hizmetlerin finansmanına
mali güçleri oranında katkıda
bulunmalarının sağlanmasıdır. Gerek farklı sosyal gruplar, gerek kır -
kent, gerekse doğu - batı arasındaki
sağlık hizmetlerine erişim ve sağlık göstergeleri ile ilgili farklılıkların azaltılması, hakkaniyet amacı
kapsamında yer almaktadır.
4.3. Temel İlkeler
Sağlıkta
Dönüşüm Programını temel ilkeleri şunlardır:
• İnsan merkezlilik: Bu ilke, sistemin
planlamasında ve hizmetin sunumunda
hizmetten faydalanacak bireyi, bireyin ihtiyaç, talep ve beklentilerini
esas almayı ifade etmektedir. Sağlığın aile ortamında üretildiği gerçeğinden
hareketle birey “aile sağlığı” kavramı
çerçevesinde ele alınmaktadır.
• Sürdürülebilirlik: Geliştirilecek olan sistemin
ülkemiz koşulları ve kaynakları ile
uyumlu olması ve kendini besleyerek bir devamlılık arz etmesi ilkesini
ifade etmektedir.
• Sürekli kalite gelişimi: Vatandaşlarımıza
sunulan hizmetlerde ve elde edilen
sonuçlarda ulaşılan noktayı yeterli görmeyerek, hep daha iyiyi aramayı,
sistemin kendi kendisini değerlendirerek
hatalarından öğrenmeyi sağlayacak bir geri
bildirim mekanizması oluşturulmasını ifade etmektedir.
• Katılımcılık: Sistemin geliştirilmesi ve
uygulanması sırasında, ilgili tüm tarafların
görüş ve önerilerinin alınmasını, yapıcı bir tartışma ortamı
sağlayacak platformların
oluşturulmasıdır. Ayrıca bu ilke, sağlık sektörünün bütün bileşenlerinin sistemin kapsamı içine
alınarak uygulamada kaynak birliğinin
sağlanmasını amaçlamaktadır.
• Uzlaşmacılık: Demokratik bir yönetimin gereği
olarak sektörün farklı bölümleri
arasında karşılıklı çıkarları gözeterek ortak noktalarda buluşma
arayışlarıdır.
Çıkar çatışmasına dayalı bir
uygulama yerine, yöntem, standartlar ve denetim
mekanizmalarında birlik sağlanması ve tarafların buna uyması
hedeflenmektedir.
• Gönüllülük: Hizmette arz veya talep eden, birey
veya kurum ayırımı yapmaksızın sistem içerisinde yer alacak bütün birimlerin
belirlenen amaçlara yönelik
davranmalarını sağlama yöntemidir. Sistemde hizmet üreten ve hizmet alan kesimlerin zoraki değil, teşvik edici
önlemler doğrultusunda gönüllü bir
şekilde yer almaları şarttır.
• Güçler ayrılığı: Sağlık hizmetlerinin
finansmanını sağlayan, planlamasını yapan,
denetimi üstlenen ve hizmeti üreten güçlerin birbirinden ayrılması
ilkesidir. Bu şekilde çıkar çatışması
olmayacak, daha verimli ve daha kaliteli hizmet sunumu sağlanacaktır.
• Desantralizasyon: Kurumlar, merkezi yönetimin
oluşturduğu hantal yapıdan
kurtarılmalıdır. Değişip gelişen koşullara ve çağdaş anlayışa uygun
olarak yerinden yönetimin hayata
geçirilmesi hedeflenmektedir. İdari ve mali yönden özerk işletmeler hızlı karar mekanizmalarına
sahip olacak ve kaynakları daha verimli
kullanabilecektir.
• Hizmette rekabet: Sağlık hizmet sunumunun tekel
olmaktan çıkarılıp belli standartlara
uygun farklı hizmet sunucularının yarışmasının sağlanması ilkesidir. Böylece sürekli kalite gelişimi ve maliyet
azalmasına yönelik bir teşvik ortamı oluşacaktır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, belirtilen ilkeler çerçevesinde yukarıda sayılan amaçlara ulaşırken, Dünya Sağlık
Teşkilatı’nın “21. Yüzyılda Herkese Sağlık”
politikasını, Avrupa Birliği tarafından açıklanan “Katılım Ortaklığı
Belgesi” ve ülkemiz tarafından
hazırlanan “Ulusal Program” doğrultusunda Türk sağlık mevzuatı’nın, Avrupa Birliği sağlık mevzuatı ile uyumlu
hale getirilmesi ihtiyacını ve diğer
uluslararası deneyimleri de dikkate alacaktır.
5. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ
GENEL ÇERÇEVESİ
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, sektörü bütün boyutları ile kavramak üzere şekillendirilmiş toplam 8 bileşenden
oluşmaktadır. Her bileşen bir diğeri ile
ilişkilendirilmiş olup, programın bütünlüğü içinde uygun olabilecek
çözümleri içermektedir.
Sağlık
sistemde rol alan unsurların kendi açılarından tanımladıkları “mükemmel”i elde etmeleri, sistemin bütünlüğü açısından
mümkün olmayabilir. Bu durumda yapılması
gereken, ülkemizin imkan ve kaynakları doğrultusunda önemli ve öncelikli ihtiyaçlara cevap verecek en uygun çözümleri
üretmektir. Bununla birlikte sitemde yer
alan hizmet birimlerinin kendi tanımladıkları mükemmeli oluşturmaları için onlara, sisteme zarar vermeyecek bir biçimde
hareket etme serbestliği ve şansının
sağlanması önemlidir. Yani hizmet unsurları, ana sisteme katkı
sağlayacak biçimde bir davranış
özgürlüğü içinde olmalıdır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı bu anlayışla hazırlanmıştır. Programı oluşturan her bir parça tek başına ele alındığında, her
parçanın kendisinden daha gelişmiş bir yapıyı tanımlaması ve oluşturması mümkün
olabilir. Ancak o zaman, programın bir bütün
olarak işlemesinin zorluğu ortaya çıkmaktadır. Hatta, tek bir parçadaki
mükemmeli elde etme kaygısının,
geçmişteki başarısızlık hanemizi yeterince zenginleştirdiği bilinmektedir.
Sektör içinde
bulunan çeşitli grupların Sağlıkta Dönüşüm Programının bileşenleri ile ilgili farklı görüşlere sahip olmaları
doğaldır. Bu noktadaki beklentimiz, parça ile ilgili farklı görüşlerin bütün üzerindeki etkisinin
göz önünde bulundurularak
değerlendirilmesi, öneri ve eleştirilerin bu bilinç içerisinde
yapılmasıdır. Bu çerçevede bütünü bozmayacak,
amaç ve ilkelerden sapmayacak, programın
bütünselliği içindeki önerilere daima açık olduğumuzun bilinmesi
gerekmektedir.
6. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ
BİLEŞENLERİ
6.1 Planlayıcı ve Denetleyici Bir
Sağlık Bakanlığı
Sağlıkta
Dönüşüm Programı vizyonundaki Sağlık Bakanlığı politikalar geliştiren, standartlar koyan ve denetleyen bir konumda
olup ülkemizin, kamu veya özel, sağlığa
ayırdığı kaynakların etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak üzere yönlendirmeler
yapacaktır. Bu anlayışın bir ürünü olmak
üzere, Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların yerinden yönetim ilkeleri doğrultusunda yapılandırılması sağlanacak ve
Bakanlık, planlama yapan stratejik bir
örgüt yapısına kavuşturulacaktır. Böylece Sağlık Bakanlığı, Anayasada
tanımlandığı şekli ile, Devletin sağlık sektörünü “tek elden planlama” görevini
yerine getirecektir.
Bu hedefe
ulaşabilmek için Sağlık Bakanlığının dikey yapılanmayı ortadan kaldıran ve entegre sağlık hizmetini ön plana çıkaran
bir yapılanma modeliyle;
• Stratejik planlama, insan
kaynakları politikası, personel yönetimi, kaynak dağılımı, malzeme yönetimi konularında yeni
misyonunu, amaçlarını ve görevlerini
tanımlaması için yapısını gözden geçirmesi,
• Sağlık sektöründe daha aktif
liderlik görevi üstlenmesi sırasında mali ve yönetsel kontrol ve denetimi taşra teşkilatına
aktarmasına yardımcı olacak şekilde
yeniden yapılanması,
• Misyonunu, sektör
politikalarını, örgütsel yapısını ve merkez ve taşra düzeyinde fonksiyonlarını yeniden tanımlaması, sağlık
sistemini ve hizmetlerini
modernleştirmesi ve iyileştirmesi,
• Yönetim organları, rolleri,
politikaları ve usulleri ile merkez ve taşra yetkililerinin sağlık hizmet ağının yönetim ve işletiminde
daha büyük sorumluluklar almalarını sağlayacak bir yönetim modeli
geliştirilmesi,
• Mezuniyet öncesi ve sonrası
sağlık eğitiminin planlanmasında aktif rol
alabilecek, sağlık işletme sisteminin değişik düzeylerindeki personeli
eğitmek için eğitim programları geliştirmesi,
uygulaması ve denetimini yapabilecek şekilde
yeniden yapılanması gerekmektedir.
Sağlık
Bakanlığı yeniden yapılanmasını gerçekleştirirken ve sağlık hizmetlerini planlama ve sunumu sırasında sosyal devlet
anlayışı içerisinde koruyucu hizmetlere
öncelik verecek, birinci basmak sağlık hizmetleri
güçlendirilecektir.
Sağlık Bakanlığının başlıca
görevi ve sorumluluğu politika hazırlamak ve düzeni denetlemek olacaktır. Türkiye’de
Sağlık Bakanlığının odaklanması gereken diğer
alanlar arasında kalite kontrolü ve tüketicinin eğitilmesi gelmektedir. Sağlık Bakanlığı bundan böyle, sağlık sektörü için
önceliklerin belirlenmesi, kalitenin
izlenmesi ve düzenlenmesi, kurumların akreditasyonu ve uzmanlara lisans verilmesi, sigortanın düzenlenmesi ve
denetimi, halk sağlığı işlevlerinin yönetimi ve
salgın hastalıkların gözetimi üzerine odaklanmalıdır
6.2 Herkesi Tek Çatı Altında Toplayan Genel Sağlık
Sigortası
Sağlıkta
Dönüşüm Programının hakkaniyet amacı doğrultusunda, vatandaşlarımızın ödeme gücü ile orantılı olarak katkıda
bulunacakları ve hizmetleri ihtiyaçları ölçüsünde kullanacakları bir sigorta
modeli oluşturulacaktır. Bu yaklaşım, sosyal
devlet olmanın temel gereksinimlerinden birisi olup, Anayasa’mızın 56.
maddesinde de yönlendirici bir hüküm
olarak yer almaktadır. Günümüzde Sosyal Sigortalar Kurumu, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı bu amaç
doğrultusunda görev yapan
kurumlarımızdır. Her ne kadar bu kurumlar, sağlık ve emeklilik
sigortalarının birbirinden ayrılmadığı,
açıklarının bütçeden karşılandığı, rasyonel olmayan düzenlemeler nedeniyle profesyonel
sigortacılık anlayışından uzaklaşmış bir durum
sergilese de, toplumun önemli bir kısmını sigortacılık kapsamı altına
almışlardır. Bu kuruluşlarımızın
standart birliği sağlayamamış olması, farklı düzey ve yollarla hizmet üretmesi veya satın alması sonucu oluşan
tablo bilinmektedir. Ayrıca, sigortalı olmayan önemli bir kesim bulunmaktadır.
Bunların bir kısmı Yeşil Kart uygulaması ile kısmi bir sağlık sigortası içine
alınmıştır. Ancak yaşanan sorunlar herkes
tarafından bilinmektedir.
Hizmet
kalitesini arttırmak, her hastaya eşit düzeyde temel sağlık hizmetini
sunmak ve hasta ile doktor arasındaki
para ilişkisini ortadan kaldırmak için toplumun
bütününü kapsayan zorunlu sağlık sigortacılığı sistemine ihtiyaç vardır.
Böyle bir sigortacılık sistemi, sağlık
harcamaları maliyetini düşürme gayreti içinde, koruyucu hekimlik
uygulamalarının da teşvikçisi ve zorlayıcısı olacaktır. Genel Sağlık Sigortası Kurumunun denetim ve yaptırımları,
sağlık giderlerinde gittikçe artan
oranlarda yer işgal eden ilaç ve tıbbi malzeme israfını azaltacaktır.
Fiyat kontrolü ve sağlık hizmetlerinin
finansmanı tek elden karşılanmalı ve artık hasta-hekim ilişkisi parasal bir ilişki olmaktan çıkmalıdır.
Şu anda
toplumumuzun tamamını sağlık açısından güvence altına alacak bir Genel Sağlık Sigortası’nın kurulması için Sağlıkta
Dönüşüm Programı kapsamında aşağıdaki
hususlarda çalışmalar yürütülmektedir.
• Ödeme gücü olmayanları tespit
etmek üzere bir fakirlik sınırı belirlenecektir . Vatandaşların ödeme gücünü belirlemeye
yarayacak bir değerlendirme sistemi
kurulacaktır.
• Ödeme gücü olmayanların
primlerini kısmen veya tamamen kamu kaynakları ile karşılamak üzere kaynak
oluşturulacaktır.
• Şu anda sosyal güvencesi
bulunmayanların primlerini toplamaya yönelik bir sistem kurulacaktır.
• Sağlık primleri havuzu sosyal
güvenliğin diğer dallarından ayrılarak, kendi iç dengeleri kurulacaktır.
• Sağlık hizmetlerinde temel
teminat paketi belirlenecektir.
• İl ve gerektiğinde ilçe
düzeyinde, sağlık hizmet ihtiyacını belirlemeye yönelik demografik ve epidemiyolojik özelliklere
dayalı olarak ihtiyaç tespiti yapacak
bir yapı oluşturulacaktır.
• Belirlenmiş ihtiyaçlar
doğrultusunda, birinci basamak sağlık kuruluşları ve hastanelerden hizmet satın almak için
sözleşmeler yapmak üzere mekanizmalar
oluşturulacaktır.
• Alınan hizmetlerin tanımlanan
niteliklere uygun olup olmadığını, “yerindelik ve uygunluk” denetimleri yaparak belirleyecek
bir yapı oluşturulacaktır.
Bunların
yanında Türkiye’de sağlık finansmanıyla ilgili bilgi eksikliğini gidermeye yönelik olarak bir “Ulusal Sağlık Hesabı”
sistemi kurulacaktır. Böylece sağlık
sektöründe kaynakların nereye ve ne kadar harcandığı yıllık bazda
takip edilebilecektir.
Genel Sağlık Sigortası’nın
kurulması yanında özel sağlık sigortacılığının da gelişimi desteklenecek, özel sigortaların tamamlayıcı
bir rol ile sistemde bulunmaları sağlanacaktır. Zorunlu Genel Sağlık
Sigortasının kapsadığı temel teminat paketine
ilave olarak hizmet almak isteyenler özel sigorta yaptırabilecekler ve
hizmetlerini bu özel sigortalar
aracılığıyla alabileceklerdir. Bu anlamda özel sigortacılık teşvik edilecektir.
Mevcut sosyal
güvenlik kuruluşlarındaki emeklilik sigortası ve sağlık sigortası birbirinden
ayrılacak, sağlık sigortası işlemleri tek çatı altında toplanacaktır. Genel Sağlık Sigortası konusunda önemli
gördüğümüz noktalar şunlardır:
• Her Türk vatandaşı sigorta
kapsamına alınacak ve tek numara sistemi
benimsenecektir.Bu numaranın MERNİS numarası olması ekonomik bir
yaklaşım olacaktır.
• Sağlık sigortası mutlaka diğer
sigorta sistemlerinden ayrılacaktır. •
Primi yatırma veya sigortasız olma sorununun muhatabı sağlık kuruluşları
olmayacak; sigorta kurumu bunu takip edecektir.
• Hizmet üretenlere geri ödeme
tek elden düzenli ve zamanında yapılacaktır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının koordinatörlüğünde bu çalışmalar
başlatılmıştır.
6.3 Yaygın, Erişimi Kolay ve
Güler Yüzlü Sağlık Hizmet Sistemi
Her hangi bir
ülkede uygulanan bir programı ülkemize aktarabilmek mümkün olamayacağı gibi, ülkemizin sosyoekonomik ve
coğrafi yapısı nedeniyle tek düze
homojen bir sistemi bütün ülkeye yaymaya çalışmak da gerçekçi değildir.
Bir kaç hanelik mezrasından, iklim
şartları nedeniyle sınırlı zamanlarda ulaşılabilen köylerine; kent nüfusunu aşan ilçelerinden
dünya kenti olmuş metropolüne kadar, her
biri kendine özgü çözümler bekleyen bir heterojen yapı söz konusudur. İnsanımızın hak ettiği, çağdaş normlara uygun
sağlık hizmetini sunmayı hedeflerken bu
özellikleri göz önünde bulundurmak zorundayız.
1961 yılında 224 sayılı Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun ile oluşturulmuş olan sağlık ocağı ve sağlık evi
hizmet modeli zamanın en gelişmiş, en modern sistemlerinden biridir. Ancak bu
yasa ile amaçlanan hedeflerin
gerçekleştiğini ya da yasanın yeterince uygulanabildiğini söylemenin zor
olduğunu hepimiz biliyoruz.
Düzensiz nüfus
artışı, köyden kente sürekli göç ile gittikçe büyüyen ve adeta şehirlerin karakteristiğine damgasını vuran
varoşlar ve gelir dağılımındaki korkunç
uçurumlar geçmişi aynen kabul etmek yerine günümüze uyarlamak
zorunda olduğumuzu bize göstermektedir.
Bugün bizlere düşen, 1960’ların sosyoekonomik,
demografik ve epidemiyolojik yapısına uygun olan bu sistemin mantık
yapısını 21. yüzyıl Türkiye’sinin
değişmiş olan şartlarına uyarlamaktır.
Bu hedef
doğrultusunda sağlık hizmeti vermeye talip bütün dinamikleri sistem içine alan bir anlayış içinde hizmette rekabet
ortamının yaratılması gerektiğini
düşünüyoruz. Sosyalizasyon politikasının bu ülkeye armağan ettiği sağlık
ocağı ağını güçlendirirken, vakıf ve dernekler başta olmak üzere özel
teşebbüsün de hizmet ağında yer alması
ön görülmektedir. Bu anlayış ülke kaynaklarının verimli kullanımına yol açacağı gibi, herkesin
kolayca erişebileceği bir hizmet sunumuna
fırsat tanıyacaktır.
Sağlıkta eşitsizlikleri azaltmayı
hedeflemeyen hiçbir programın, bu ülke insanı açısından anlamı
olmayacaktır. Kır-kent eşitsizliğine kıyasla doğu– batı eşitsizliği daha fazla derinleşmiştir. Bu durum ekonomik
gerekçelerle açıklanabilecek kadar basit
değildir. Bu eşitsizlikleri azaltmak için, her bölgede eşit oranda kamu sağlığı
olanaklarının kısılması ve özel sektöre devredilmesi gibi bir anlayış içinde
değiliz. Aksine ihtiyaç olan yerlerde
kamu olanaklarının geliştirilmesi, niteliğinin arttırılması ve özel sektör
imkanları ile hizmet yarışına girilmesi hedeflenmektedir.
6.3.1 Güçlendirilmiş Temel Sağlık
Hizmetleri
Temel sağlık
hizmetleri alanında, iyi tasarlanmış ve performansa yönelik bir sağlık sisteminin anlayışı bulunmamaktadır. Temel
sağlık hizmetlerinin kurumsal konumu,
diğer hizmet düzeyleri üzerinde yetki ve kontrol sahibi olacak bir
yapıya kavuşturulacaktır. Bu konuda
yapılacak dönüşümlerin çıkış noktası, genelde
toplumu oluşturan bireylerin,
özelde ise hastaların ve sağlık çalışanlarının göreceli durumlarını iyileştirmek olacaktır.
Kırsal
bölgelerde sağlık ocaklarının üstlendiği topluma yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin desteklenmesi yanında,
kentlerde yetersiz kalan bu hizmetler -kamu
sağlığı merkezlerince yaygın, örgütlü ve disiplinli bir şekilde
yürütülecektir. Bu kurumsal yapılanmaya
sağlık sektöründeki diğer hizmet birimlerini de yönlendirecek bir konum kazandırılacaktır.
Temel sağlık
hizmetlerinde sorumluluk paylaşımı ve bireye “tek pencere” sistemi ile yaklaşım başarıyı arttıracak önemli
faktörlerdir. Bu yüzden bireye yönelik koruyucu
hizmetler ile birinci basamak tanı ve tedavi hizmetlerinin, bireylerin
kendi seçeceği doktorlar tarafından
yürütülmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede doktor ve aile üyeleri daha yakın ve kişisel ilişkiler kuracak ve
sağlık eğitiminde, hastalıkların
önlenmesinde ve sağlığın düzeltilmesinde doktor önemli rol oynayacaktır.
Koruyucu diş hekimliği uygulamaları
birinci basamakta yerini alacaktır. Bireylerin sağlık kayıtlarının birinci basamak hekimlerince
tutulması kontrol, takip ve risk
analizlerinin yapılabilmesinde önemli ilerlemeler sağlayacaktır.
Böyle bir
amacı gerçekleştirme yolunda, farklı kesimlerce sürdürülen “aile hekimi” veya “genel pratisyenlik” tartışmalarının
yersiz olduğu kanısındayız. Bir uzmanlık
dalı olarak aile hekimleri ülkemizde zaten sayıca yetersizdir.
Uygulamaya mevcut pratisyen hekimlerin
kısa süreli bir eğitimden geçirilerek başlanması ve uygulama süresi içine yayılmış sürekli eğitim ile
desteklenmesi en pratik çözüm olacaktır.
Böyle bir başlangıç, ülkemizde kimlik ve prestij kaybına uğramış
pratisyen hekimliğin yeniden itibar
kazanmasını sağlayacaktır. Uzmanlık eğitimi almış olanların sistemde yer alması
daha kolaydır.
Kırsal
bölgelerde yaygın olan sağlık ocağı alt yapısı bu tür uygulamalara zemin oluşturacaktır. Yetersiz alt yapının olduğu
kentlerde serbest hekimlik uygulamaları ve özel sağlık merkezleri sistemde yer
alabilecektir.
6.3.2 Etkili, Kademeli Sevk
Zinciri
Etkili bir
sevk zincirinin kurulabilmesinin ön şartı, hastanın kendi seçtiği ve
güvendiği bir hekimden birinci basamak
hizmeti almasıdır. Bu da, yukarıda sözü edildiği şekilde temel sağlık hizmetlerinin
güçlendirilmesine ve birinci basamak hizmeti
sunan aile hekiminin hastasına sunduğu hizmetin durumuna bağlıdır. Yani
kısaca, hasta memnuniyetini esas alan
bir “aile hekimliği uygulaması” sistemin esasını
oluşturmaktadır.
Bu hedefe
yönelik olarak planlama ve teşvik yapılması, birinci basamakta bir çok hastanın tutulmasını sağlayacaktır.
Hastaların büyük çoğunluğunun sorunlarının
birinci basamakta çözülebilir olduğu ve hastane polikliniklerinin bu tür
hastalarla dolu olduğunu biliyoruz.
Sistemin etkili hale getirilmesi, hem hastanelerimizdeki gereksiz yığılmaları azaltacak ve tedavi hizmetlerinin
kalite artışına hizmet edecek, hem de
sağlık harcamalarındaki israfı azaltacaktır. Sevk sistemi tek yönlü bir
yol değildir. Tanı ve/veya tedavi için
ikinci veya üçüncü basamak kuruluşlara sevk edilen hastaların çoğu tedavinin devamı, izleme ve
bakım için daha alt seviyedeki kurumlara
geri gönderilmelidirler. Hastanın kayıtlarını tutmakla sorumlu olan
hekimin sevk ettiği hastasına ikinci
basamakta verilen konsültasyon hizmetinin geri bildirimi tıbbi kayıt sistemini güçlendirecektir.
Böylece, bireylerin aile hekimlerince sürekli
izlenmesi mümkün olabileceği gibi, kaliteden ödün vermeksizin daha kısa
sürede ve düşük maliyette sağlık
hizmetinin sunumu mümkün olabilecektir.
Sevk zincirine
girmek istemeyen hastaları kimse zorlayamaz. Sevk zincirine uymaksızın hastaneye baş vurmayı tercih eden
hastanın katlanacağı ek maliyet sosyal
devlet anlayışına ve hasta haklarına aykırı bir uygulama olmayacaktır.
6.3.3 İdari ve Mali Özerkliğe
Sahip Sağlık İşletmeleri
Ülkemizdeki
hastanelerin tümü, aralarında hiçbir ayrım yapılmaksızın, sigorta kurumu ile sözleşme yapmak ve sevk sistemi
esaslarına uymak kaydı ile bütün
vatandaşlarımıza hizmet verebileceklerdir. Hastanelerimiz bu hizmeti
verirken hizmet kalitesi ve sözleşme
esaslarına uygun fiyat uygulamaları açılarından denetim altında tutulacaktır.
Sağlık finansmanında kurumlar değil, bireyler desteklenecektir. Bu hizmeti sunan kurumlar ürettikleri hizmet
oranında pay alacaklardır.
Kamu
hastanelerinin bu değişen yapıya uyum sağlaması, daha verimli işletmeler haline dönüşmesi ve sektörün diğer aktörleri
ile rekabet edebilmesi için şu andaki
merkeze bağımlı yapısından kurtulması gerekmektedir. Hastanelerin
verimliliğini iyileştirmek için, tüm
Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerine hem idari ve mali açıdan, hem de sağlık
hizmetlerini üretip yönetmek için gereken
girdilerin temini bakımından özerklik tanınacaktır. Tüm kamu sağlık kuruluşları Sağlık
Bakanlığı denetiminde özerk kurumlar haline gelecektir. Öncelikle
bu hastanelerde bir hizmet sunumu
birliği sağlanacak, ikinci aşamada her tesise ayrı ayrı özerklik tanınacaktır. Sağlık kuruluşları devlete
direkt bağlı olmak zorunda değildir.
Belediyeler özel şirketler, vakıflar, il idareleri, üniversiteler sağlık
kuruluşu kurabilecektir. Kamu sağlık kuruluşlarının
kendilerini finanse etmeleri istenecek
daha fazla kar için hizmet kalitesinden ödün veren pahalı kurumlar
olmasına izin verilmeyecektir.
Bu yapının
doğal bir sonucu olarak her hastane kendi yönetim kararlarından hizmet kalitesinden ve verimliliğinden sorumlu
olacaktır. Ülkemizde homojen olmayan
demografik dağılım ve mahrumiyet bölgeleri dikkate alınarak ekonomik
anlamda verimli olmayan sağlık
kuruluşları hizmetin sürekliliği ve kalitesi için desteklenecektir. Sağlık kuruluşları öncelikli
olarak kar amacı gütmeyen, her türlü
yatırım ve planlamada gereklilik ve verimliliği ön planda tutan
kuruluşlar olacaktır. Yerel dinamiklerin
karar mekanizmasında rol aldığı müşteri odaklı organizasyon yapılmasına geçilecektir.
Atanmış statik
yöneticilikten performans yönetimine geçmek zorundayız. Performans göstergeleri belirlenecek ve
performansa bağlı ödeme sistemleri
geliştirilecektir.
Maliyetten
tasarruf etmek ve hizmet sunumunda kolaylıklar sağlamak için yatarak tedaviye gerek görülmeyen kişilerin ayakta
tedavisinin yapılmasını sağlayacak
örgütlenmeye fırsat tanınması gerekir. Gelişmiş poliklinikler ve
laboratuarlar, ayakta müdahale ve
gündelik cerrahi merkezleri bu amaçla ikinci basamakta yer alacaktır.
Özürlüler için ve tedavi sonrası
gerekli rehabilitasyon hizmetleri, tedavi edici
hizmetlerden bağımsız fakat bağlantılı şekilde ihtisaslaşmış sağlık
merkezlerinde yapılmalıdır. Bu amaçla
kurulacak rehabilitasyon merkezleri teşvik edilecektir.
6.4 Bilgi ve Beceri ile Donanmış,
Yüksek Motivasyonla Çalışan Sağlık İnsan
Gücü
Dönüşümlerin
başarılı olarak gerçekleştirilmesi, uygun nitelikli ve gerekli insan kaynaklarının mevcudiyetine büyük ölçüde
bağlıdır. Program çerçevesinde öncelikle
sağlık sektöründe çalışan profesyonellerin Avrupa Birliği’ne uyum süreci
de dikkate alınarak, görev yetki ve
sorumluluklarının tanımlanması sağlanacaktır. Bu çerçevede uzun yıllardır görev alanları
konusunda bir netliğe kavuşturulmamış olan
hastayla bire bir çalışan meslek mensuplarının da görev ve yetkileri
tanımlanacaktır. Hekimlerin mezuniyet
öncesi eğitimlerinin ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda verilmesi amacıyla üniversitelerimizle
geliştirilecek iş birliğinin yanında, birinci
basamakta hizmet yapacak hekimlerimizin uzmanlaşması (aile hekimliği)
için yeni bir müfredat programının
oluşturulması sağlanacaktır.
Toplumumuzun ağız ve diş sağlığı
açısından bilinçlendirilmesi, eğitiminin
sağlanması ve koruyucu hekimlik çalışmalarıyla tedaviye yönelik
yapılanmalar başta gelen görevlerimizdendir.
Birinci basamak sağlık hizmetleri içerisinde tüm Diş Hekimlerimizden azami
faydalanılacak uzman Diş Hekimleri ise ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde yer
alacaklardır.
Hemşirelik
eğitiminin üniversiteye temellendirilerek uluslararası standartlara çekilmesi ve hemşirelik hizmetlerinin hasta
bakımına yönelik olarak bilimsel bir
disiplin halinde gelişmesi için düzenlemeler yapılacaktır. Sağlıkta
Dönüşüm Programının özünü oluşturan
“aile sağlığı” kavramının güçlenerek yaşama geçmesi için “aile sağlığı hemşireliği” geliştirilecek
ve bu hizmetin birinci basamak içerisinde
güçlü bir şekilde yer alması sağlanacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının
amaçlarına ulaşabilmesi etkili bir yönetici kadrosuna sahip olmakla mümkündür. Hekimlerin işletme
yöneticiliğinde istihdam edilmesi hem
hekime yapılan yatırımın amacı dışında kullanılmasını sağlamakta, hem de
deneyimsiz yöneticiler ortaya çıkarmaktadır. Sağlık sistemi
yöneticiliğinin hekimlikten bağımsız bir
disiplin olarak güçlenmesi için gereken planlama, araştırma ve eğitim faaliyetlerine önem ve öncelik
verilecektir.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, sağlık çalışanlarının ülke geneline dengeli dağılımını teşvik
edici gönüllü politikalarla sağlayacaktır. Bu yaklaşımın sonucu olarak
zorunlu hizmet kaldırılacaktır. Kamu
kurumlarında daha istekli ve verimli çalışmayı özendirecek tedbirler
alınacaktır.
Yerel
yönetimler, sivil toplum örgütleri ve meslek dernekleri sistemde aktif
olarak yer almalıdır. Desantralize insan
kaynakları planlaması ve yönetim yeteneği
oluşturulacak, sağlık yönetimlerinin insan kaynakları planlamasına aktif
katılımları sağlanacaktır.
6.5 Sistemi Destekleyecek Eğitim
ve Bilim Kurumları
Dönüşümü
gerçekleştirmek ve başarıyı sürekli kılmak için, halk sağlığı bilgi ve becerisine sahip, özellikle sağlık
politikası, sağlık işletmesi, sağlık ekonomisi ve sağlık planlaması konularını bilen insanlara
ihtiyaç olduğu inkar edilemez. Ülkemizde
sektörel analizleri yapabilecek, araştırmalar planlayacak, hükümetlere danışmanlık yapacak ve sektörün ihtiyaç
duyduğu insan gücüne mezuniyet sonrası
eğitimler verecek bir kuruma
ihtiyaç vardır.
Halk sağlığı
bilimini gelişmiş teknikler kullanarak, multidisipliner bir yaklaşımla uygulayacak ekiplerin yetişmesi ve
uygulamaların planlanması için, böyle bir
kurumun yokluğu ciddi bir eksikliktir. Üniversitelerimizde bulunan halk
sağlığı anabilim dalları, daha ziyade tıp fakülteleri bünyesinde oluşturulmuş
toplum hekimliği uygulamalarına yönelik
birimlerdir. Oysa halk sağlığı, toplum hekimliğini de içine alan bundan çok daha geniş, farklı
disiplinleri bir araya getiren bir bilim dalıdır. Sağlıkta Dönüşüm Programının öncelikli
hedefleri arasında ülkemize böyle bir
kurumu kazandırmak vardır.
Aslında Cumhuriyetimizin kuruluşu
ile birlikte var olan fakat zamanla sadece
yasalarda varlığını sürdüren Hıfzıssıhha Okulu’nu çağdaş bir anlayışla
ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda yeniden canlandırmak ayrıca bir
vefa borcumuzdur.
Tıp eğitimi,
tıpta uzmanlık sınavına hazırlık eğitimi olmaktan çıkarılıp, hekimleri Sağlıkta Dönüşüm Programı doğrultusunda
hizmet vermeye yönlendirecek bilgi ve
birikimle donatmayı hedeflemelidir. Tıpta uzmanlık eğitimi müfredat
programlarının meslek örgütlerinin de
katılımı ile geliştirilip denetlenmesi gerekir. Eğitim hastanelerinin yeniden organize edilip,
verilmekte olan tıpta uzmanlık eğitimini
planlayacak, standardize edecek ve denetleyecek kurumsal bir yapı
oluşturulacaktır. Bu uygulamalar Sağlık
Akademisi veya Sağlık Uzmanlık Kurumu çatısı altında akademik bir yapıya kavuşturulacaktır.
6.6 Nitelikli ve Etkili Sağlık
Hizmetleri İçin Kalite ve Akreditasyon
Sağlık
sektöründe hizmetin kabul edilebilirliği ve standardı, en az kullanılan
sarf malzemesi ile tanı ve tedavi
araçlarının kalitesi kadar önemlidir. Hizmet biriminin belli standartlara uygunluğu tek başına
yeterli değildir. Hizmet sunum süreci ve elde
edilen çıktıların değerlendirildiği bir mekanizmanın kurulması gerekir.
Son zamanlara kadar kalite, ihmal
edilmiş bir konu olmasına rağmen bugün hem hizmet sunucuları hem de finansal kaynak
sağlayıcıları tarafından daha fazla dikkat
çekmeye başlamıştır
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, ülkemizin şimdiye dek gündeminde yeterince yer almamış bir ihtiyaca öncelik vermektedir.
Kurulacak olan “Ulusal Kalite ve
Akreditasyon Kurumu” bugün bir kavram kargaşası içinde bulunan
ruhsatlandırma, sertifikasyon ve
akreditasyon konularını olması gerektiği gibi düzenleyecektir. Bu kurumun özerk bir yapıda, sektörün taraflarının
yönetiminde söz sahibi olduğu bir
şekilde kurulması, gelişmiş ülkelerdeki örneklere benzer şekilde
faaliyete geçmesi amaçlanmaktadır. Kurum
sağlık sonuçlarını ölçmek için sistemler geliştirecek ve bu sonuç ölçümlerini sağlık hizmet sunucularına
performans göstergeleri oluşturmak
amacıyla kullanacaktır. Böylece hizmet sunucuların performanslarını
içeren eden veri tabanları oluşturulacak
ve iyi uygulamaların tanımlanması ile uygulanabilir performans göstergelerinin belirlenmesini
sağlayacaktır.
Ayrıca sağlık
hizmetlerinin sunumunda etik değerlerin korunabilmesi esastır. Bu da ancak güçlü yaptırım yetkisi olan bir etik
kurulun kurulması ile başarılabilir. Kurum
sektörün çeşitli temsilcilerinin katkıları ile oluşmalı ve geniş
yetkilerle donatılmalıdır.
6.7 Akılcı İlaç ve Malzeme
Yönetiminde Kurumsal Yapılanma
İlaç, malzeme
ve tıbbi cihazların standardizasyonu, ruhsatlandırması ve bunların akılcı yönetimi konularında uluslar arası
normları yakalayacak kurumsal oluşumlara
ihtiyaç vardır. Bu kurumların siyasal kaygı ve yaptırımlardan bağımsız,
özerk kurumlar halinde örgütlenmesi
sağlanacaktır. İlaç ve Tıbbi cihaz konusunda uzman olacak bu kurumları ayrı ayrı veya tek çatı
altında toplamak mümkündür.
6.7.1 Ulusal İlaç Kurumu
Oransal olarak
Türkiye’de ilaçlara ve farmasotik ürünlere yapılan harcamalar çok yüksektir. Sosyal güvenlik kurumlarının
mevcut politikaları yüzünden nüfusun çok
büyük bir bölümü ilaç fiyatlarına karşı oldukça duyarsızdır. İlaç fiyat
artışlarının bilimsel bir temele
oturmadığını biliyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı
çerçevesinde, sağlık
hizmetlerinin en önemli girdilerinden olan ilaçla ilgili uzun yıllardır yaşanan sorunların bilimsel esaslar
çerçevesinde, tarafların karşılıklı diyalogu ve uzlaşmacı yaklaşımları ile
çözülmesine yönelik bir platform
oluşturulacaktır.
İlaçla ilgili
temel politikaların belirlenmesi, ilacın ruhsatlandırılması, üretimi,
tanıtımı, satışı, araştırma geliştirme
faaliyetlerinin yönlendirilmesi gibi konularda düzenleyici ve destekleyici olmak üzere “Ulusal İlaç
Kurumu”nun oluşturulması sağlanacaktır.
Bu kurum, her türlü etkiden uzak olarak bağımsız bir şekilde ulusal
politikalar doğrultusunda uygulamalarda
bulunacaktır.
İlaçların ruhsatlandırmasıyla
ilgili sürecin daha etkili, daha şeffaf ve daha süratli bir hale getirilmesi sağlanacaktır. İlaç
fiyatlandırmasıyla ilgili olarak, tüm tarafların üzerinde mutabakat sağlayacakları bir yöntem
geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Türkiye’de üretilen ilaçların dış pazarlara açılması, Türkiye ilaç
sanayinin yurt dışında yatırım yapması
da, Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında ele alınacak önemli ve öncelikli
konular arasındadır. İlaçta fikri mülkiyet haklarının korunmasını ulusal
çıkarlarımız, uluslar arası hukuk ve taahhütlerimiz çerçevesinde ele
alarak, ilgili taraflarla bir diyalog
zemininde uzlaşılması temel amacımızdır.
Kamunun ilaç alımlarını
farmakoepidemiyoloji ve farmakoekonomi biliminin ışığı altında geliştirilecek
yöntemlerle yönlendirmek temel ilkemizdir. Yine ilaç tüketiminin bilimsel kriterler göz önünde bulundurularak
yönlendirilmesi ve esasa bağlanması gerekmektedir.
6.7.2 Tıbbi Cihaz Kurumu
Tıbbi cihaz ve
sarf malzemede bu güne kadar daha çok ithale dayalı bir malzeme akışı mevcuttur. Denetim, kalite belgesi ve
kalibrasyon gibi konularda daha çok yurt
dışı referanslar dikkate alınmaktadır. Uluslararası referansların
yanında ulusal standartların
belirlenmesi ve kalite belgesini tanzimi yerli üretime kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca kullanılan cihazların
periyodik kalibrasyonu tanı ve tedavi
güvenirliğini ve verimliliği arttıracaktır.
Tıbbi sarf
malzeme ve cihaz konusunda da standardizasyon ve denetim vazgeçilmez öneme sahiptir. Hastanelerdeki
klinik mühendislik hizmetlerine
odaklanan ulusal düzeyde denetleyici, eğitici ve düzenleyici yetkilere
sahip olarak tasarlanmış bir Tıbbi Cihaz
Kurumunun kurulması planlanmaktadır. Bu kurum, bilgi veri tabanları oluşturacak, tıbbi cihaz planlaması
ve satın alımı, tıbbi cihazların
karşılaştırmalı değerlendirmesi, güvenlik programları, klinik
mühendislik uygulamaları, kanunlar ve
düzenlemelere dair bilgi sağlayarak uygulama yapacaktır. Yine on-line ve sürekli eğitim programlarını
üstlenmek veya üçüncü şahısları bu
doğrultuda finanse etmek ile uygulamalı araştırmaları desteklemek bu
kurumun görevleri arasındadır.
Hizmetlerde
kullanılan cihaz ve tıbbi sarf malzemelerin uluslararası normlara uygun olarak standardize edilmesi hizmet verimini
artırır. Zaman ve malzeme israfını önler,
kalite yükselmesine yol açar. Uluslar arası sağlık hizmet yolunu açarak
ekonomiye katkı sağlar. En önemlisi de,
insanımıza uluslar arası standartlara uygun bir sağlık hizmeti sunulmasını güvence altına alır.
Bugün
ülkemizde küçümsenmeyecek ölçüde plastik ve elektronik sanayi alt yapısı
mevcuttur. Bu sektörler teşvik edilerek tıbbi teknolojiye yönelik üretim
yapacak yatırımlara yönlendirilmelidir.
Standartları belirlenmiş ürünlerin üretilebilmesi, bunun mevzuat ve ekonomik yönden kolaylaştırılması
sadece kaynak israfını önlemekle
kalmayacak, bu konuda ihracat yapan bir ülke konumuna gelmemizi sağlayacaktır.
6.8 Karar Sürecinde Etkili
Bilgiye Erişim: Sağlık Bilgi Sistemi
Sağlık sistemi
politikalarının ve yönetim kararlarının bilgiye dayanması gerektiği inancını taşımaktayız. Doğru bilgiye
dayanmayan kararlar istenmeyen sonuçlar
doğurur. Doğru bilgi ise ancak iyi seçilmiş, doğru ve iyi analiz edilmiş
veri ile elde edilir. Sağlıkta Dönüşüm
Programının bütün bileşenleri arasında uyumun
sağlanabilmesi için entegre bir sağlık bilgi sistemine ihtiyaç vardır.
Sağlık hizmeti sunan kademelerde dikey
işlemesi gereken bilgi akışı, hizmet sunumu ve finansman bilgilerinin değerlendirilmesi noktasında
yatay bir entegrasyona ihtiyaç
göstermektedir.
Sağlık
hizmetlerinde eş güdüm, sağlık envanterinin oluşturulması, bireylerin
tıbbi kayıtlarının korunması, sevk
basamakları esnasında bilgi transferi ve temel sağlık uygulamalarındaki verilerin toplanması
amacıyla Sağlık Bilgi Sistemi kurmak
istiyoruz. Sağlık kayıtlarının güvenilir ve sürekli bir şekilde
tutulmasını sağlamak, hizmetlerin
verimliliğini geliştirmek , kaynakların nerelerde ve nasıl kullanıldığını
takip etmek ancak etkili bir
bilgi sisteminin kurulması ve işletilmesi ile mümkündür. Yaklaşımımız, gelişen teknolojiler
doğrultusunda modüler yapılarla gerektiğinde
büyüyebilen, kullanıcı-hizmet sunucu ilişkisine en az ihtiyaç gösteren
bir yapı oluşturmaktır.
Sağlık bilgi
sistemi, sağlıkla ilgili politikaların belirlenmesinde, sağlık sektöründe sorunların ve önceliklerin belirlenmesinde,
önlemlerin alınmasında, sektör
kaynaklarının, çalışma ve yatırımların planlanmasında, sunulan sağlık
hizmetlerinin kalitesinin
değerlendirilmesinde, bilimsel araştırma ve çalışmalarda kullanılmak üzere yeterli veri toplayacak ve işleyecek
bir fonksiyon üstlenecektir.
Bu sistem,
günümüz iletişim olanaklarını kullanarak uygulanabilecek bir ortak veri tabanı üzerinden işleyecektir. Sevk zinciri
bu sistemle daha etkin, hızlı ve güvenilir
bir hale gelecektir. MERNIS numarası gibi özgün bir referans numarasının
tüm sağlık veri tabanlarında ek bir öğe
olarak benimsenmesi, sigorta sistemindeki
verilerle sağlık hizmetlerinin kullanımına ilişkin verileri eşleştirmeyi
kolaylaştıracaktır. Her Türk vatandaşına
verilen bu numaranın kullanılması farklı veri tabanlarında tutulan verilerin karşılıklı eşleştirilmesine
fırsat verecek, tedavi için başvuran
hastaların sigortalı olup olmadıklarını hızlı olarak teyit edecek ve
birden fazla sigorta sisteminin imkanlarından
yararlanan kişileri tespit edebilecektir.
Sağlık bilgi
siteminin ana hatları şöyledir:
• Web teknolojisine dayalı, aile
hekimliği, hastane ve diğer bileşenlerin bağımsız yazılımlarından standart veri transferi
yapılabilmeli.
• Karar mekanizmasında rol alacak
yeterli ve gerekli bilgiye merkezden
ulaşılabilmeli.
• Hastalık yüküne ve sağlık
harcamalarına yönelik, epidemiolojik ve demografik analizler yapılması sağlanmalı.
• Ülke düzeyinde sağlıkla ilgili
verilerin toplanması ve sağlık hizmeti sunumunda elde edilen verilen doğrultusun da hizmet
planlanması yapılabilmesi için bilgi ve
iletişim teknolojilerinin sağladığı olanakları kullanarak veri
toplanması, toplanan bu verilerin
kurumsal bir yapı dahilinde değerlendirilmesi ve aksayan noktalarda sorun gidermeye yönelik geri
bildirim mekanizmasının oluşturulmasını
desteklemeli.
• Ulusal Sürveyans sistemini
destekleyecek uygulamalar ile sağlıkla ilgili olaylarda erken uyarı sistemlerinin oluşturulmalı ve
uluslararası sistemlerle entegrasyonunu
sağlamalı.
• İlaç provizyon sistemleri ile
ilaç denetimine imkan tanımalı.
• Sağlık hizmeti sunumunda
dağılımı ve doluluğu denetleme imkanı vermeli.
• MERNİS ile entegre kişisel referans kaydını esas almalı
• Aile hekimlerini kendi
hastaları ile ilişkilendirmeli ve sistemde yetkilendirmeli. • Vatandaş odaklı olmalı ve hasta
memnuniyetini sağlayarak “elektronik randevu”
gibi asgari hizmet sunumuna olanak vermeli.
7. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMININ
UYGULAMA SÜRECİ
Dönüşüm için
atılacak her adımda bütüncül yaklaşıma özen göstermek zorundayız. Sağlık sisteminin bütün aktörlerini dikkate
alarak ve fotoğrafın bütününü görerek
politika ve program geliştirmemiz gerekmektedir. Sağlıkta Dönüşüm
Programının hayata geçişi, her bir
bileşeni ile ilgili, olabilecek küçük değişikliklerle birlikte, temel olarak dört aşamada gerçekleşecektir.
7.1 Kavramsallaşma
Birinci aşama
“kavramsallaştırma” aşamasıdır. Hükümetimizin hedeflerini ve geçmişteki birikimleri dikkate alarak
hazırlanmış olan bu doküman, bir ön taslak
çalışması ve bu aşamadaki ürünlerin ilkidir. Bu dokümanda yer alan her
bileşenle ilgili amaçlar, ilkeler,
geliştirme uygulama süreci, kavramsal olarak ortaya konacak, konunun ulusal ve uluslararası uzmanları ile
tartışılarak netleştirilecek ve
geliştirilecektir.
7.2 Yasalaşma
Kavramsallaşmaya paralel olarak,
faz farkı ile arkadan gelecek olan ikinci aşama
“yasalaşma” sürecidir. Kavramsal netliğe kavuşmuş ve mevzuat (yasa,
yönetmelik, bakanlar kurulu kararı gibi)
ihtiyacı gösteren alanlarda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
7.3 Kontrollü Yerel
Uygulamalar
Programı bir
paket olarak hayata geçirmenin gerçekçilikten uzak bir yaklaşım olduğu bilinmektedir. Bu aşamada program
çerçevesinde oluşturulan bazı yeniliklerin ve
iyileştirmelerin Türkiye geneline yayılmadan önce sınırlı ve kontrollü
uygulamaları yapılacaktır. Kavramsallaşma ve yasalaşma aşamalarına gerek
göstermeyecek kadar belirgin iyileştirme
uygulamalarını ana ilkeler doğrultusunda bu kapsamda ele almak mümkündür. Ancak esas olarak aşamaların
konusunu programın bileşenleri
oluşturmaktadır. Böylece, sistemlerin işleyen ve işlemeyen taraflarını
görmek, hatalardan ders alarak
düzeltmeler yapmak mümkün olacaktır.
7.4 Türkiye Geneline
Yaygınlaştırma
Dördüncü
aşama, Türkiye genelinde uygulamaya geçiştir. Doğal olarak, her bileşen için bu dört aşamadan geçmek gerekli
olmayabilir. Her bileşenin bütün
aşamalarının, aynı zaman dilimleri içersinde gerçekleşmesi gerekli
değildir. Birbirini beklemeden
ilerleyecek kısımları olduğu gibi, birbirini beklemek zorunda olan bölümler de vardır.
Sağlıkta Dönüşüm Programının
hazırlık ve uygulama süreci boyunca şeffaf bir
yönetim tarzı sergilenecektir. Özel hazırlanacak bir web sitesi ile,
yapılan çalışmalar sürekli olarak
kamuoyuna duyurulacak ve bu sitede her türlü görüşe yer verilecektir. Amacımız, ortak doğruları bulmaktır.
Süreç
içerisinde bilim adamlarımızın, meslek örgütlerimizin, sendikalarımızın, endüstriyel kuruluşlarımızın, iş dünyasının,
özel sektör sağlık girişimcilerinin, gönüllü
kuruluşlarımızın, siyasi partilerimizin, parlamenterlerimizin ve en
önemlisi halkımızın görüşlerini almaya
ve çalışmalarımızı bu görüşlerle zenginleştirerek optimum çözümleri üretmeye özel bir gayret sarf
edilecektir.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının dünyadaki gelişmelerden kopuk olmaması için, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere
sağlıkla ilgili uluslar arası kuruluşların,
dünyanın önde gelen uzman ve akademisyenlerinin de bilgi ve
tecrübelerinden faydalanacak
mekanizmalar oluşturmaktayız. Bu kapsamda Avrupa Komisyonu fonlarından ülkemize sağlanan kaynakların
etkili bir şekilde kullanılması ve bu
projelerin başarıya ulaşması için etkili bir iş birliği
sergileyeceğiz.
Doğal olarak
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ilgili çalışmalar Hükümetimizin sağlık alanındaki rutin uygulamalarında bir aksaklık
meydana getirmeyecektir. Aksine bütün
uygulamaların mümkün olduğunca Sağlıkta Dönüşüm Programının kavramları
doğrultusunda olmasını sağlamaya özen gösterilecektir. Kısa ve orta vadede alınacak bir çok önlemle mevcut sistemdeki
düzeltmeler de bir yandan yapılacaktır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının çalışmalarını halkımıza anlatmak, onları bilgilendirmek ve
bu çalışmalarda desteklerini almak üzere özel bir çaba sarf edeceğiz. Böylesine büyük bir dönüşüm
programının ancak halkın desteğini alarak
başarılı olacağına inanıyoruz.
8. SONUÇ
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, bugüne kadar yapılmış bütün çalışmaları dikkate alan, katılımcı ve demokratik karar süreçleri ile
en uygun çözümler üretmeyi amaçlayan
kapsamlı bir programdır. Programın başarısı, bu alanda sorumluluğu olan
herkesin kendi üzerine düşenleri
yapmasına bağlıdır. Hükümetimiz kendi üzerine düşenleri büyük bir hassasiyet ve kararlılıkla yerine
getirmeye çalışacaktır. Bu alanda
yaratacağımız ulusal sinerji, halkımızın güveni ve desteği ile arkamıza
alacağımız rüzgar bizi başarıya taşıyacaktır.
Sonuç olarak bilmeliyiz ki,
Sağlıkta Dönüşüm Projesi insanımızın ihtiyaç
duyduğu sağlık hizmetlerini hakkaniyete uygun, kaliteli, ulaşılabilir ve
sürdürülebilir bir biçimde sunacak,
sağlık çalışanlarının da meslek onurunu zedelemeden performansa dayalı gelir düzeyinde artışı
öngören bir sistem olacaktır. Hedefimiz
halkımızın layık olduğu hizmete kavuşmasıdır.
Keşfedilmişleri
yeniden keşfetme çabasına girmeden, kendi bilgi ve birikimimizle başkalarının hatalarından
aldığımız derslerle titiz ve dikkatli bir şekilde yol almak zorundayız. Değişime ve dönüşüme
bir an önce başlayacağız, zira yolumuz
uzun . Tüm ihtiyacımız iyi niyetli, azimli, kararlı ve uzun soluklu
çalışkan insanlardır. Bu var…. ve
başaracağız.
Kaynaklar
1. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı
Özel İhtisas Komisyon Raporu,1986
2. VIII. Beş Yıllık Kalkınma
Planı Özel İhtisas Komisyon Raporu,2000
3. Sağlık Reformu ile ilgili
Kanun Tasarısı Taslakları,2001
4. Sağlık Bakanlığı, Türkiye
Sağlık Reformu, 2000
5. Fişek N.H. Halk Sağlığına
Giriş, Ankara, 1985
6. Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı, Sağlık Hizmetlerinde 50 yıl, Ankara
7. Ministry of Health, Health
Sector Reform in Turkey, Ankara, 1997
8. Özsarı S. H. Birinci ve İkinci
Sağlık Projesi Çalışmaları (kurs eğitim materyali),Ankara 9. Türkiye Sağlık Reformu, Sağlıkta Mega
Proje, Ankara, 1992
10. Sağlık Bakanlığı, Ulusal
Sağlık Politikası, Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Ankara, 1993
11. Yeni Türkiye, Sağlık Özel
Sayısı, Cilt 39, 40, 2000
12. World Health Organization,
The European Health Report, WHO Regional Office for Euope, Copenhagen, 2002
13. Yemtsov, R. Living Standarts
and Economical Vulnerability in Turkey between 1987 and 1994. World Bank Discussion Paper No.253,
January 2001.
14. Turkey: Reforming the Health
Sector for Improved Access and Efficiency, Document of World Bank Report No:24358-TU,2002
15. Sağlık Bakanlığı Sağlık
Projesi Genel Koordinatörlüğü, Sağlık Kuruluşları ve Hastanelerde Finansal Yapı. Sağlıkta Strateji Dergisi,
Sayı:3, Eylül 1994
16. Akdağ R., Ünüvar N., Sağlık
Reformu Önerisi, 2002 (Yayınlanmamış Rapor)
17. Aydın S, Sağlık Sancısı, 1998 (Yayınlanmamış Rapor)
(EK BİLGİ SAYFASI)
“ KOŞAR ADIM”
SAĞLIKTA GERÇEKLEŞTİRİLEN
İYİLEŞTİRMELER
1- Sağlık Yatırımlarının Teşviki:
Yapılan yönetmelikler ile sağlık yatırım
yapmak isteyen özel sektör temsilcilerinin önü açılmıştır. Bürokratik
işlemler en aza indirilmiş ve bir cazibe
merkezi haline getirilmiştir. Sağlık sektörünün
taşıması gereken kamu yararını gözetme ve sosyal boyutlar da özenle korunmuştur.
2- Sağlık Harcamalarında
Tasarruf: Tanıya dayalı fiyat uygulamasına geçilmiştir. Bundan böyle hizmete dayalı abartılı tahlil
ve tedaviler içeren faturalar kabul
edilmeyecektir. Sağlık kuruluşlarının gönderdikleri tüm faturaları
inceleyen kontrol üniteleri
oluşturulmuştur.
3- Kamu Personelinin Özel Sağlık
Kuruluşlarından Faydalanabilmesi: Yapılan
yönetmelik değişikliği ile devlet memurlarına özel sağlık kuruluşlarında
muayene ve tedavi olma imkanı
sağlanmıştır. Böylelikle fazladan bir maliyete katlanmadan devlet hastanelerinin yükü azaltılmış ve kamu
personelinin zaman ve işgücü kaybına
neden olmadan sağlık hizmeti almasının temelleri atılmıştır.
Bu aynı
zamanda Devlet hastanelerinin özerkleşmesi ile birlikte bir rekabet ortamı
doğuracak ve hizmet kalitesini pozitif yönde etkileyecektir.
Hastalar artık hastaneye değil,
ilgili uzmanlık dalına sevk edilmekte, hastanın
hastane ve hekim seçme özgürlüğüne işlerlik kazandırılmaktadır.
4- Hizmet Veriminin
Yükseltilmesi: Gerçekleştirilen düzenlemeyle kamu kuruluşlarımıza büyük yatırım gerektiren
tıbbi cihazları satın almak yerine, bu
cihazlara sahip olan özel sektörden makul bedellerle hizmet satın
alınabilecektir. Kısıtlı kamu
kaynaklarını zorlamadan ve yetişmiş personel teminindeki güçlükleri yaşamadan hizmet sunmanın en ucuz ve pratik
yolu olan hizmeti satın alma
uygulamasıyla, belli konularda oluşan ve aylarca süren sıralar derhal
eritilecektir.
5- Performansa Dayalı Kazanç ve
Hekim Seçme Özgürlüğü: Başarılı sağlık
personelimize, performansına bağlı olarak döner sermayeden ek ödeme alabilmesinin yolu açılmıştır. Hastaların
hekim seçme özgürlüğü ile birlikte bu
işleyiş hasta merkezli bir memnuniyeti ön plana alarak hazırlanmıştır.
Hastasını
memnun eden çalışkan bir personel
daha fazla kazanacaktır. Başlatılan pilot
uygulama yıl içinde yaygınlaşarak devam edecektir.
6- Çağdaş Bir Sağlık Bakanlığı
Yapılanması: Bakanlığımıza ait teşkilat yasası ve yasada sözü edilen Akreditasyon Kurumu, Tıbbi
Cihaz ve İlaç Kurumu, Sağlık Akademisi,
Halk Sağlığı Okulu gibi bağlı kuruluşların da kuruluş yasaları hazırlanmış ve
meclise sevk edilecek hale getirilmiştir.
7- Acil Sağlık Hizmetlerinde
Yeniden Yapılanma: 149 adet tam donanımlı yeni
ambulans dağıtılmış ve 112 Acil Sağlık ambulanslarının tamamı
yönetmeliklere uygun hale getirilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yapılarak belediyeye ait 20 adet ambulans personeli ile
birlikte Bakanlığımız komuta ve
koordinasyonuna alınmıştır. 1. Ordu Komutanlığı ve Bağcılar,
Küçükçekmece, Bakırköy, Silivri,
Sarıgazi Belediyeleri ile personel ve istasyon işbirliği sağlanmıştır. Ayrıca Trafik Vakfından ambulansların
bakım ve onarımı için maddi destek
sağlanmıştır.
8- Temel Sağlık Hizmetlerine
Öncelik:
• Çocuk Sağlığı Programları
Çerçevesinde;
Hemoglobinopati
kontrol programı, ulusal yeni doğan tarama programı, ulusal yeni doğan tarama programı, emzirmenin korunması,
özendirilmesi ve desteklenmesi programı,
demir yetersizliği anemisinin önlenmesi programı, kızamık eleminasyon programı ve neonatal resusitasyon programı
başlatılmıştır.
Neonatal
resusitasyon programının hedefi, yurt çapında doğum sürecinde rolü olan tüm sağlık personelinin standart ve yeni
doğan canlandırma eğitimini alması, bu
becerilerin belli aralıklarla yenilenmesidir. Böylelikle ülkemizde
yüksek olan yeni doğan ölüm oranı
aşağılara çekilebilecektir.
• Ana sağlığı programları
çerçevesinde;
Birleşmiş
Milletler ve AB destekli üreme sağlığı programı ile mezuniyet öncesi, hizmet içi asistan ve yöneticilerin eğitimi,
nüfus ve kalkınma göstergelerinin
geliştirilmesi ve veri bankasının oluşturulması hedeflenmektedir. • Birinci basamak sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılması;
Kamu
personelinin özel polikliniklere başvurabilmesinin serbest bırakılması ile
sağlık hizmetlerinde 1. basamak kullanım
sıklığı artırılmaya çalışılmaktadır.
9- Sağlıkta Yerinden Yönetim:
Kurumların merkezden yönetiminin beraberinde
getirdiği hantal yapıdan kurtulmak ve değişen koşullara gecikmeden
uyum sağlayabilmek için alt kademelere
ve taşra teşkilatına yetki devri yapılmıştır.
Bundan böyle eczane ruhsat ve denetim işlemleri tamamen illere
bırakılmıştır. Özel hastaneler, özel dal
merkezleri, tıp merkezleri ve diyaliz merkezlerinin ruhsatlandırma işlemleri de illere
devredilmek üzeredir.
10-Mecburi Hizmet Yerine Gönüllü Hizmet: Şu sıralar mecliste görüşülen yasa teklifi ile bölgeler arası sağlık personeli dağılımındaki adaletsizlik kaldırılacak ve kamu kaynaklarının kötü kullanılmasının önüne geçilecektir. Bu yasa ile 26 ilimizde çakılı sözleşmeli sağlık personeli uygulaması başlatılacaktır. Ayrıca bakanlığımıza bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarındaki personel istihdamının hizmet gereklerine uygun yapılmasını sağlamak amacıyla, norm kadro çalışması sona ermiştir.
11-İlaç Üretimi ve İhracatını
Teşvik: Özel sektörün sağlık alanına yatırım
yapmasını özendirmek için bürokratik işlemler azaltılmış, fason ilaç
üretimi ve ihracatı kolaylaştırılmıştır.
Ruhsatlandırma süresinin herkesce kabul edilebilir bir seviyeye çekilmesi için yoğun çalışmalar
sürmektedir.
12- Diyaliz Merkezlerinin
Denetimi: Bu merkezlerin açılış, işleyiş, personel ve hizmet standartları ile ilgili yönetmelik
yayımlanma aşamasındadır. Böylece denetim,
standartlar ve eğitim konularında ilerleme sağlanacaktır.
13-Yeşil Kartta Düzenleme: Yeşil
Kart fotokopili karne haline dönüştürülmüştür.
Böylece haksız ve yersiz kullanımın önüne geçilecek, ilaç kullanımındaki
israf sona
erdirilecektir. Yeşil Kart’lılar
bu değişim sırasında yeniden değerlendirilecek ve gerçek hak sahipleri tespit edilecektir.
14- Sağlık Hizmetlerinde Ortak
Sunum: Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar
Kurumuna ait tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının; tesis, sağlık insan
gücü, tıbbi ve teknolojik imkanlarını;
Bağ-Kur, Emekli Sandığı mensupları, aktif devlet memurları ile Yeşil Kart
sahiplerinin müşterek kullanımını sağlamak amacıyla hazırlanan protokol, 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe
girmiş ve Ankara, İstanbul, İzmir,
Sivas, Rize ve Yalova illerinde başarıyla uygulanmaktadır. Amacımız en
kısa zamanda bu uygulamayı ülkemizin
tamamına yaygınlaştırmaktır.
15- Sağlık Envanter Çalışması:
Ülke genelindeki atıl kapasitedeki sağlık
yatırımlarının, sağlık insan gücünün tıbbi cihaz ve donanımı
belirlenerek, ülke kaynaklarının doğru
ve isabetli planlanması amacıyla, 81 il genelinde yerinde tespitlerle ülkemizin bir sağlık profilinin
çıkarılması çalışmaları tamamlanmıştır.
Bu ve benzeri
tamamlanan çalışmalara, yapmayı planladıklamızda birer birer eklenince, ülkemizin sağlık alanında yeni ve
iyi bir çehreye kavuşacağından eminiz.
Herkesi, halkımızın geleceği için yaptığımız bu çalışmalara katkıda
bulunmaya ve destek olmaya
çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder