KUŞUN GRİBİ, DOMUZUN GRİBİ YA SONRA?..
MUSTAFA YILDIRIM İLE YAPILAN SÖYLEŞİ
Dr. Uğur Yılmaz’la
genel olarak grip aşısı pazarlaması üstüne konuşmuştuk. Hayvanların adlarıyla
anılan aşı pazarlama kampanyaları üstüne konuşurken dünyanın bir ucundan “domuz
gribi salgını” haberleri medyaya sızmaya başlamıştı. Konu giderek siyasal
kampanyaya dönüşürken, ithal pazarı yeniden açıldı ve bilgi karmaşası büyüdü.
Grip aşısı pazarlama kampanyalarının tıpa tıp aynısıydı yaşananlar. Dr.
Uğur Yılmaz’la domuz gribi olayını ve genel olarak aşı
ticaretini bir kez daha konuştuk.
Önceki yıllardaki grip salgını bilgisini
yayma ve hemen ardından aşı pazarlama yöntemine uygun bir kampanya mı
yaşıyoruz?
Domuz gribi aşılama kampanyaları, öteki
aşı ve ilaç tüketim kampanyalarında olduğu gibi tıbbi değil, ticari bir
konudur.
Nasıl olur; ciddi bir hastalık
salgınından söz ediliyor.
Önceki görüşmemizde de değinmiştik
pazarlama tekniğine; ama yinelemekte yarar var: Sıradan ve önemsiz bir grip
salgını en önemli sağlık sorunu ve ölüm nedeni olarak tanıtılmıştır.
Türkiye’de
salgın başladıktan sonra aşı ithal edilmedi mi? Hatta birçok insan ithalde
gecikildiğini söylüyor ve yöneticileri eleştiriyordu.
Yanılıyorsunuz; aşı pazarlama kampanyası
Türkiye’de tek bir grip olayı görülmeden başlamıştı. Anımsarsınız; sınırlara ve
hava alanlarına termal kameralar konuldu; sözüm ona grip taramasına başlandı.
Havaalanlarına beden ısısını gösteren
kameralar yerleştirilmişti. Bedenlerde grip virüsü kamerayla saptanabilir mi?
Kamerayla virüs elbette saptanamaz;
yalnızca ateşi yüksek kişileri bir yana ayırabilirsiniz. Virüsü alan herkes
hasta olmadığı gibi, her griplinin de ateşi yükselmez.
Bu
durumda herhangi bir hastalık, örneğin üşütme nedeniyle ateşi yükselenleri
kamerayla saptayıp zorla kliniğe yollarken virüs taşıyanlar toplumun içine
karışabilir mi?
Gripin belirtisiz geçen kuluçka dönemi
de vardır. Bir dönem hiç bir olay saptanamamıştı. Daha sonra tek tük olaylar
haber yapılmaya başlandı. Birkaç kişinin ölmesi aşı tüccarlarını biraz
sevindirdi. Yaratılan toplumsal aşırı korku sonucu ateşi yükselen, kendisini
iyi hissetmeyen, öksüren herkes hastanelere koşmaya başladı.
Kitleler maske takmaya ve el yıkamaya
yönlendirildi; okul ve taşıt araçlarının dezenfeksiyonuna başlandı.
Bir kara mizah gibi… Terörist arar gibi
virüs aranıyordu. Bu yöntemlerin hiç mi yararı yok?
Bu yöntemlerin gribin yayılmasını
önlemek açısından ciddi, bilimsel yararı olamazdı. Bu tür uygulamalar, bir tür
akıl denetim yöntemidir. Grip aşısı pazarlama kampanyalarının temel ibadetini
oluşturmaktadır.
Aşılanmaya koşuşturan insanlar da filmin
ikinci yarısının başlangıcı mı?
İlk dönem korku yayılması; korkunun
ardından aşıya koşulması da kampanyanın doğal sonucudur. İlk dönem kampanyasının
ardından grip aşıları bitmiş; insanlar gereksiz yere hastanelere yığılmış;
gereksiz birçok tahlilden sonra ilaçlar, antibiyotikler verilmişti.
Yani tıp karteli yalnızca aşıdan
kazanmıyor; bir de grip korkusu kampanyasıyla pahalı ilaçlar satıyor.
Evet, tıp kartelinin dolaylı kazancıdır.
Yalnızca tıbbi ürünler değil, aynı zamanda her türlü yan ürün “domuz gribi”
üzerinden pazarlandı.
Basılı-görüntülü yayınlarda hastane
önlerine yığılmış insanlar görülüyordu. Bu insanlar gerçekten domuz gribine
yakalanmamışlar mıydı?
Belleği ve gözlem yeteneği zayıf bir
toplumuz. Bir olay bize nasıl ve hangi amaçla gösteriliyorsa onu o amaca uygun
algılıyor ve sorgulamıyoruz. Ben kendimi bildim bileli kış aylarında, özellikle
çocuk hastalıkları poliklinikleri ve sağlık ocaklarına başvuran hastaların %
90'dan çoğu grip ve grip benzeri rahatsızlıklardan yakınan çocuklardır.
Haklısınız bizim öğrencilik yıllarımızda
da bazen bütün okul öksürür, aksırır, tıksırır ve derslere boğazını sararak
gelirdi. Ne okul kapatılırdı ne de derslere ara verilirdi. O günlerde grip diye
bir hastalık yok muydu?
Grip aşısı gibi bir ürün pazarlanmadığı
için kimse aşırı korkuya kapılmaz; hastanelere koşmaz, gereksiz yere ilaç
almazdı. Hastaneye yatırılarak gözlem altına alınana da rastlanmaz; uzun süreli
dinlendirilen de olmazdı. Bu sözde salgında bu derecede yaygın bir hastalık
görmediğimiz gibi, üç beş kişi hastalandı diye okullar tatil ediliyor.
Yapmayın; domuz gribinden önleler var!
İnsanlar
ölümsüz bir yaratık değildir. İnsan yaşamında her zaman bir ölüm tehlikesi
vardır. Sokaktan karşıdan karşıya geçerken de ölüm olasılığı vardır. Hiç bir
hastalık olmadan, önemli ya da önemsiz görünen bir sağlık sorunu nedeniyle
insanlar ölebilir. Ticari nedenlerle ölüm olaylarının tek nedeni “domuz gribi”
olarak bildirilmektedir.
Kaç kişinin domuz gribinden öldüğü
bilinmiyor mu?
Domuz gribi ve ölüm ilişkisini ele
alırken kaç kişinin doğrudan domuz gribi yüzünden öldüğüne ve ölen kişilerin
ayrıca ölümcül başka hastalıkları olup olmadığını da bilmek gerekir. The New
England Journal of Medicine (NEJM)'de çıkan bir yazıda domuz gribinden
ölenlerin 2/3'ünün, altta yatan başka tıbbi sorunları ya da aşırı şişmanlık
nedeniyle öldükleri belirtilmektedir.i
Domuz gribinin hızla yayılma yeteneğinin
olduğu belirtiliyordu. Şimdi mevsimsel grip denen, sıradan grip hastalığına
oranla çok daha az öldürücü olduğu kabul edilmektedir.
Geçenlerden
yakınlarımdan birini özel hastaneye götürdüler. Yüksek ateşi vardı,
öksürüyordu. Kan incelemesi falan derken “domuz gribi” dediler.
Bunu nasıl anladıklarını sorunca, “Böyle ateşli gelen her hastaya domuz
gribine yakalanmış gözüyle bakıyoruz” dediler ve ilaçlar verdiler. Hastamız
iki gün dinlenince işbaşı yaptı. Oysa siz domuzdan boşuna korktuğumuzu
söylüyorsunuz.
Öyle görünüyor; rakamlar da bunu
doğruluyor. Aynı dönemde domuz gribine oranla çok daha fazla ölüme neden olan
hastalıklar da vardı. Gündem grip aşılarının satılması olduğu için bunlar üzerinde
kimse durmamaktadır. 26 Nisan - 6 Mayıs 2009 (13 gün) arasında bütün dünyada
domuz gribinden 31 kişinin öldüğü belirtilirken aynı dönemde 63. 066 kişi
veremden öldü. Dünya Sağlık Örgütü yayınından aldığım tabloya
bakalım; aşı satma kampanyasında medyanın katkısı da çok açık:
26 Nisan
- 6 Mayıs 2009 (13 gün)
|
Domuz
Gribi
|
Verem
|
Ölüm
sayısı
|
31
|
63.066
|
Haber
sayısı
|
253.442
|
6.501
|
Haber /
Ölüm oranı
|
8176
|
0.1
|
Korku yaratma ile ölüm nedenleri
arasında doğrudan bir bağlantı yok! Sağlıkta dönüşüm projesinin doğal bir
sonucu olan gereksiz sağlık incelemeleri, girişimler ve ameliyatlar, tıbbi
amaçlarla uygulanan radyasyon, tedavi ve ilaç kullanımına bağlı ölümler, domuz
gribinin binlerce katıdır.ii
Domuz gribi aşısı ne ölçüde yararlı ya
da hiç mi yararı yok
Aşıdan sonra bedeninde yeterli antikor
oluşan kişi korunabilir. Aşının koruyucu etkisi hemen başlamaz ve mutlak
değildir; korunma aşıdan 3-4 hafta sonra başlayabilir. Bazı kişilerde yeterli
antikor oluşmayabilir. Fakat aşılama ile herkesin hastalığı yakalanması
önlenemez; çünkü toplumun tümü aşılanmamaktadır.
Aşıların bir yıl etkili olduğu
söyleniyor!
Aşıların etkili olup olmadığı zamanla
anlaşılacaktır. Anlaşıldığında da domuz gribinin yerini başka hastalık
kampanyaları alacaktır. Kişiden kişiye virüs bulaştığını kabul edersek,
hastalığın en yaygın olduğu söylenen ülkelerde bile halkın büyük bölümünün
hastalığa hiç yakalanmadığı görülmektedir.
Virüslerin çok akıllı oldukları ve
kimliklerini değiştirdikleri söyleniyor. Virüsler insan kılığına giren
uzaylılar gibi mi?
Bu virüsler sık olarak mutasyon
geçirirler ve yapıları değişir. Yapılan aşılar kimlik değiştiren virüsleri
etkileyemez. Her aşılanan kişi virüsle karşılaşacak diye bir kural yok.
Aşıların koruyuculuğu şu anda bir
varsayım mıdır?
Evet
doğrudur; hastalananların ve ölenlerin hepsinin domuz gribine
yakalanmadıklarını, ateşi, öksürük ve boğaz yanması olan herkesin domuz gribi
olarak kabul edildiğini unutmayalım. Hastalıktan ölümler çok az olduğundan,
aşılanan ve aşılanmayan topluluklarda beklenebilecek ölüm oranları zaten düşük
olacaktır.
Siz “düşük oran” diyorsunuz; ama domuz
gribinin dünyayı sarmakta olan bir salgına dönüştüğü söyleniyor.
Olayları tıp kartelinin belirlediği
algoritmalara göre tartıştığımızda bile onlara hizmet ediyoruz. Koşullanma
sonucu küçük bir salgının varlığına inanılınca, milyonlarca kişinin hastalıktan
öldüğü veya öleceğine inanmaya başlıyoruz. Biraz önce belirttiğim gibi her ülkede
ve Türkiye'de de hemen her yıl yaygın ölümlere yol açamayan grip salgınları
olmaktadır. Bunları da bir pandemi, öldürücü salgın olarak kabul etmemiz
gerekmez miydi?
Kuzey Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde
görülme sıklığına bakarak ölümcül olmayan hafif bir salgından söz edebiliriz;
ancak hastalığın seyri ve ölüm oranlarına dikkat edersek, güncel salgının 1918
büyük grip pandemisindeki gibi olmadığını görmekteyiz.
Enfeksiyon başına ölüm
oranı
Ülke
|
Olay
sayısı
|
Ölümler
|
Ölüm
oranı %'si
|
Sıklık
|
Türkiye
|
1 870
|
19
|
% 1.02
|
98'de bir
|
Çin
|
59 478
|
30
|
% 0.05
|
1 983'de
bir
|
Almanya
|
25 285
|
8
|
% 0.03
|
3 161'de
bir.
|
Toplam
(Dünya)*
|
647 420
|
7 931
|
% 1.23
|
82'de bir
|
WHO
Dünya**
|
482
300
|
6
071
|
* http://www.flucount.org/ (10.11.2009)
** http://www.who.int/csr/don/2009_11_06/en/index.html
(1 Kasım 2009)

Salgın böyle oluyordu (1918-1919)
Dünyamız hemen her yıl grip salgını
haberleriyle çalkalanıyor. Yaygın aşılama grip salgınlarını önleyemez mi?
Hiç bir pandemi önceden bilinemez.
Benzer pandemi alarmları fiyasko ile sonuçlanmıştır. 1976’da ABD'de bir domuz
gribi alarmı verilmişti. Salgın önlenecek derken aşılanan 500 kişide kas
gevşekliğine ve felce yol açan bir hastalık (Guillain–Barré
sendromu) gelişmiş ve birçok kişi aşıdan ölmüştü.
Yakın yıllarda Türkiye’de kuş gribi
alarmı verilmiş; toplum paranoya girdabına sürüklenmişti.
Doğru anımsıyorsunuz; Türkiye'de de
yaşanan kuş gribi salgınında aynı program sahnelenmişti. Virüsün mutasyonu ve
ölümcül pandemi beklentisiyle birçok kuş ve tavuk yok edilmiştir. Bu sahte pandemi
alarmında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre; Türkiye’de tamamı 2006'da
olmak üzere, yalnızca 12 kuş gribi olayı saptanmış ve hastalananlardan yalnızca
4'ü ölmüştür. Bu arada Türkiye’ye çok sayıda grip aşısı ve Tamiflu satılmıştır.iii
Aşıların satın alınmasına karar
verenler, bu aşıların güvenli ve etkili olup olmadıklarını denetleyemezler
miydi?
Aşılarla ilgili denetimlerin asıl amacı,
kitlelerde korku ve tereddütleri gidermektedir. Bu denetimlerle aşıların ilerde
ne gibi sağlık sorunlarına neden olacağı ya da yeterli korumayı sağlayıp
sağlamayacağı anlaşılmaz. Laboratuar denetimleriyle yalnızca aşıda mikrop ve
zehirli maddelerin bulunup bulunmadığı, sterilizasyonun yeterli olup olmadığı
gibi incelenebilir.
Yani
“Allaha emanet” uygulamalar… Şimdi asıl soruya geldik: Genel olarak aşılar ve
özel olarak domuz gribi aşılarının sakıncaları olabilir mi ve biz bu etkileri
nasıl anlayabiliriz?
Bulantı, kusma, kaşıntı gibi yan
etkileri anlayabiliriz. Aşıyla bedene, ölü ve zayıflatılmış olsa da, bir
genetik materyal verilmektedir. Aşı yapımında ve koruyucu olarak
kullanılan mersol gibi civalı maddeler ya
da formaldehit bulunmaktadır. Aşı üretimi sırasında başka
tür virüslerin de aşılanan kişilere bulaştırıldığı kazalar olmuştur. Batı
toplumları ve ABD'de son yıllarda otizm vekronik
yorgunluk sendromu gibi rahatsızlıklar çoğalmıştır. Bilim
adamlarının bazıları bu durumu aşıda bulunan maddelere bağlamaktadır. Viagra'nın
birden duyma yetersizliğine neden olması gibi, aşı etkisi olaylarında da
mekanizmanın aydınlatılması ve kanıtlanması güçtür. Bildik tanı ve inceleme
yöntemleriyle anlaşılamaz.
Aşılarda bulunan mersol’ün zararsız
olduğu söyleniyor. Siz de aynı kanıda mısınız?
Hiç kimse civanın, hele aşılarda bulunan
civanın zararsız olduğunu söyleyemez. Aşı kampanyalarını savunanlar bir yandan
aşıda bulunan civanın güvenilir düzeyde olduğunu ileri sürerlerken, öte
yandan mersol kullanılmaması için üretici firmalarla
görüşmeler sürüyor.iv
Türkiye'ye
ithal edilen aşıların civalı olduğu belirtiliyor; endişelenmeli miyiz?
Elbette
endişeleneceğiz; çünkü mersol’ün yarısına yakını civadır. Birçok
ağır metalin çok az oranlarda dahi kanser yaptığı kabul edilmektedir. Beyinde
de birikme özelliği nedeniyle mersol en zehirli madde olarak
kabul edilenidir. Tek bir aşı ile alınan miktar önemsiz ve zararsız olabilir;
ama başka yollarla alınarak beyinde birikmiş olan civanın da birleşmesiyle bazı
beyin hasarları ve davranış bozuklukları olabilir.
Anlaşılan, bize rahat yok! Türkiye’de
temizlik kampanyaları çok geride kalmıştı, derken yeniden ell yıkama
kampanyaları başlatıldı. Virüsleri sabunla öldürebilir miyiz?
Virüsler sabun, deterjan ve daha birçok
antiseptik ile ölmez. Sıradan antiseptiklerle, o da ancak saatler sonra virüs
ve bakteri oranı biraz azalabilir. Virüsleri öldüren antiseptikler, fenol,
iyotlu antiseptikler ve potasyum permanganat gibi
bileşiklerdir. Bu bileşikler 3 dakikada virüsleri öldürebilir. Ne ki bu
maddeler deri için zararlıdırlar ve virüs öldürme amacıyla kullanılamaz.
İyi de, derimizden giren virüsleri neyle
durduracağız?
İnsanı
virüs ve bakterilere karşı en iyi koruyan kendi derisidir. Gerekmedikçe deri
sık aralıklarla yıkanırsa koruyucu katman bozulur. Bu nedenle elleri fazla
yıkamamak gerekir.
Demek ki sabundan da çok yarar yok! Peki
ya maskeler, virüsleri yakalayıp süzebilirler mi?
Maskeler havadaki virüsü yakalayamaz.
Genellikle hava maskenin kenarından girip çıkar. Ayrıca maske solunumla
nemlenir ve mikroplar için uygun bir ortam oluşur.
Okulları, toplu taşım araçlarını
ilaçlamak yararlı mıdır?
Okulları ve taşıt araçlarını dezenfekte
etmenin hiç bir anlamı yoktur. O anda virüs ve bakterilerin bir bölümü ölse
bile kısa sürede bunların yerini başkaları alır. v
Sonuç olarak yüreklerimize korkular
ekiliyor ve kazanan yine onlar oluyor?
Aşı kampanyasından en büyük kazancı, tıp
karteline bağlı aşı üreticisi büyük firmalar elde ediyor. Bunlar bir yandan
patent yasaları ile rekabetçi üreticilerden kurtuluyorlar ve çok düşük
maliyetle ürettikleri aşıları çok pahalıya satıyorlar. Aşılama kampanyasıyla
milyonlarca doz ilacın bir anda ve bütün dünyada satılmasını sağlıyorlar.
“Yeterli aşı yok” propagandasıyla dünyanın her yanında erken satın alma yarışı
başlatılmış oldu.vi
Kartellerin ve yerli ortaklarının
yarattığı küresel cennette gül gibi geçinip gidiyorduk. Sonraki
söyleşilerimizde kuşun gribini, kanser aşısını, gereksiz ameliyatları ve şu
virüslerin kaynağı üstüne geliştirilen “biyolojik silah artığı” gibi komplo
teorilerini konuşabilir miyiz?
Elbette! Kuş gribini bir kez daha
değerlendirmekte ve gardasil gibi kanser
aşılarını, gereksiz girişimleri de değerlendirmeye hazırım.
Eksik olmayın Doktor, zaten karışık olan
aklımızı gerçekten iyice karıştırdınız, dilerim gün olur düşünmeyi de öğreniriz
ve elbette kartellerin, gürültücülerin hesabına çalışmayan, namuslu, sorgulayan
medyacılığı da… Aydınlattığınız için size çok teşekkür ederim.
Akılları karıştıralım ki sorgulamayı ve
düşünmeyi öğrenelim… Yıllardır sorguladığım sağlık uygulamalarını anlatma
olanağı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.
v www.jimmunol.org/cgi/content/abstract/49/2/123
ve ayrıca GOODMAN & GILMAN'S THE PHARMACOLOGICAL BASIS OF THERAPEUTICS'in
ilgil bölümleri.
vi http://www.dailyfinance.com/2009/10/30/pharma-earns-astrazeneca-glaxosmithkline-lifted-by-swine-flu-v/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder