ULUSAL HEKİM BİRLİĞİ İÇİN ÖNERİLER SAĞLIK SORUNLARI VE SİSTEMİNE NASIL BAKMAK GEREKİR 14.2.2013
MEVCUT DURUM
- Ülkemizdeki sağlık ile ilgili
sorunlar bir sistem sorunudur.
- Sağlık sistemi sadece
hekimleri ve bir yönü ile eczacı ve diş hekimlerini değil tüm halkı
ilgilendirmektedir. Bu nedenle sağlık sistemi ile ilgili sorunlara
hekimlerin sistemi gibi bakmak doğru değildir.
- Sağlıkta dönüşüm sağlık
hizmetinde özelleştirme ve sağlık alanında devletin tasfiyesi
operasyonudur. İki yönü vardır.
Birinci yön: Küreselleşme dediğimiz neoliberal emperyalist siyasetlerin sağlık
alanında uygulaması (devletin tasfiyesi), İkinci yön: Sağlık hizmeti adı
altında ülkenin sömürülmesi.
Sağlıkta özelleştirme tıp kartelinin çıkarı için ülke içinde
serbest, korumalı (patent, gümrük, fikri haklar, vb.) tek bir serbest
pazar yaratılmasıdır.
- Sistem tekelci bir sistemdir.
Sistem içinde bir düzeltme ve onarım (restorasyon) mümkün değildir.
- Sağlıkta dönüşüme DTÖ ile
imzalanan taahhüt anlaşmaları ile karar verilmiş ve proje Dünya Bankası
tarafından yürütülmüş ve devam ettirilmektedir. Şu anda projenin 3.
Aşaması için DB ile anlaşma yapılmıştır.
- Sağlık sistemine göre
hekimlik, koruyucu hekimlik, sigortacılık anlayışı ve işletmecilik yeniden
düzenlenmiştir. Amaç sağlık harcamalarını arttırmaktır. Bu da tıp
kartelinin (uluslararası tıbbi ilaç, biyomedikal ürün, kan ürünü, tıbbi
malzeme, tıbbi teknoloji, tıbbi sarf malzemesi ve cihaz, tıbbi eğitim
materyali ve bilgisayar programları ve sistemleri gibi diğer yan ürünler)
ürünlerinin serbestçe ve istendiği fiyattan pazarlanmasıdır. Promosyon ve
kar payları ile ve performans ile bu tür tüketim teşvik edilmektedir. Bu
sistemin motoru tüketimi yaptıran kişilere (hekim, diş hekimi ) dağıtılan performans ücretidir (kâr
payıdır). Hekimler bu ticaretten pay alıyor diye sistem görmezden
gelinemez veya desteklenemez.
- Sağlık harcamaları gereksiz
ilaç, tıbbi malzeme, sarf malzemesi, cihaz, ürün ve teknoloji (MR, tomografi,
genetik testler gibi) kullanılması ile arttırılmaktadır. Bu amaçla
sağlıklı kişilere hasta muamelesi yapılmakta, kişiler gereksiz yere
hastanelere çağrılmakta, muayene edilmekte, ameliyat ve girişim
yapılmakta, muayene edilmekte, konsültasyonlar yapılmakta, yatırılmakta ve
yoğun bakım tedavilerine alınmaktadır. Sistem halkın sadece parasını değil
sağlığını da hedeflemiştir.
- SGK arttırılması hedeflenen
sağlık harcamaları için ikinci bir vergilendirme sistemidir. Bu sayede
bütün halkın kurumla sözleşmeli sağlık kuruluşları dışında başka bir
sistemden (özel hekim, kamusal bir kuruluş veya hastane) sağlık hizmeti alması engellenmiştir. Tek
sistemin omurgasıdır. Bu sistem içine giren halk katkı payları, ilave
ücretler, hastane ve reçete katkı payları ile yasal ve keyfi olarak tahsil
edilen paralar, aldırılan ilaç ve malzemelerle gayri meşru yollardan
sömürülmektedir.
- Sağlıkta dönüşüm sağlık
alanında mafyalaşma, şebekeleşme, kartelleşme gibi kirli ilişkileri
arttırmış, sağlık piyasasında çalışanlar kişilerde tam bir bozulmaya neden
olmuştur. Dönüşüm hekimleri pazarlamacıya dönüştürmüştür.
SAĞLIK SİSTEMİNDE ÇÖZÜM
- Dönüşümün tersine çevrilmesi
gerekir. Yanı sağlık kuruluşları kamulaştırılmalı ve sağlık hizmetlerinin
temel girdisi olan ilaç ve tıbbi malzeme üretim, ithalat ve ticareti
devletleştirilmelidir. İlaç ve tıbbi malzeme serbest olarak
pazarlanmamalıdır.
- Gereksiz tedavi, girişim, ilaç
ve malzeme kullanımı ve tetkiklerden halk kurtarılmalıdır. Halk tıp
kartelinin pazarlanan ürünlerinin malzemesi olmamalıdır.
- Sağlık hizmetleri nihai olarak
ücretsiz olarak verilmeli ve katkı payı alınması uygulaması
kaldırılmalıdır.
- Hekimlere çalıştıkları
hastanelerin gelirlerini arttırdığı oranda verilen kar payı (performans
uygulaması) kaldırılmalıdır.
- Sağlıkta dönüşüm veya
özelleştirmenin geri çevrilmesi antiemperyalist bir devrim sorunudur. Bu
tür bir mücadele genel antiemperyalist mücadeleye katkı sağlar veya
sağlamalıdır.
UHB VEYA DEVRİMCİ BİR HEKİM ÖRGÜTÜNDEN BEKLENENLER NELERDİR
Yukarıda açıklanan nedenlerle hekimler
için de sağlık sistemi içinde kalıcı ve tatmin edici bir çözüm elde edilmesi
mümkün değildir.
Hekim örgütü (tabip odaları ve TTB),
sağlıkta dönüşüme karşı önceki sistemin bir şekilde varlığını devam ettirmeye
çalışmaktadır. Bu da kendisini muayenehanecilik sisteminin savunulması olarak
göstermektedir. Bu bile son dönemde üniversitede çalışan öğretim üyelerinin
serbest muayenehanelerini açması derecesine indirilmiş ve sınırlandırılmıştır. Devlet ve özel hastanelerde çalışan
hekimlerin çoğu performans ve diğer uygulamalarla muayenehanelerini kapatmış
veya kapatmak zorunda kalmıştır. Özel çalışan hekimlerin tamama yakını (özellikle göz hastalıkları, kadın doğum
uzmanları gibi bir hastaneye bağlı olmadan çalışabilen hekimler bile)
özelleşmiş sistemle rekabet edemediği için muayenehanelerini kapatmak zorunda
kalmıştır. Hekimler sağlıkta dönüşüm sisteminin sadece sağlık alanında devletin
değil, muayenehanecilik ve özel hekimliği de tasfiye ettiğini anlamamışlardır. Sistem içinde bu anlamda bir taviz koparmak
ve geri dönüş mümkün değildir.
Hekim örgütünden şu aşamada beklenen
şeyler, maaş, özlük ve çalışma koşulları ve hakları konusunda bir baskı
oluşturmaktadır. İşten atılan, sürülen veya mağdur olan hekimler haklarını
yasal yollardan kendileri aramaktadır. Örgütlerin bu anlamda fazla bir etkisi
olmamaktadır. Bu tür mücadeleleri de bu mücadelelerin yasal örgütü olan TTB ve
TO’ları vermektedir. Sistemin ve dönüşümün özünü kavranmadan
yapılan bu tür mücadeleler daha da hatalı olan uygulamaları savunmaya
itmiştir. Tıp Fakülteleri içindeki özel
muayenehaneler ve döner sermaye uygulaması feodal bir tımar sistemidir.
Devrimci açıdan sağlıkta dönüşüme karşı gibi gösterilerek savunulabilecek bir
sistem değildir. Tabip Odaları ve TTB ve
üyelerinin genel olarak sistemle (özelleştirme) bir sorunları yoktur. Onlar
sistem içinde bireysel hakları için mücadeleyi hedeflemişlerdir. Birçok noktada
da sağlıkta dönüşüm ve özelleştirmeyi savunanlarla aynı çizgiye düşmektedirler.
Bu nedenle bu çizgi devrimci bir siyaset ve sonuç doğurmayacaktır. Sağlık alanında devrimci ve antiemperyalist
bir çizgiyi savunan kişilerin TTB zemininde kuvvetlenmesi ve bir şeyler
yapmasının şartları yoktur. Üstelik hükümet TTB’yi de tamamen etkisizleştirmek
için elinden geleni yapmaktadır. Ayrıca hekim kitlesinin büyük çoğunluğu
sağlıkta dönüşüm ve özelleştirmeyi savunan siyasi partileri desteklemektedir.
Durum budur.
Bu durumda UHB diye bir örgüte gerek var mı veya böyle bir örgüt varsa ne
yapmalı soruları sorulabilir.
Halk içinde ve hekimler arasında özelleştirmeye ve dönüşüme karşı çıkan
hemen hemen kimse yoktur. Bunun esas nedeni sağlıkta dönüşüm ve özelleştirmenin
(sağlık alanından devletin tasfiyesi) anlaşılmaması, halka anlatılmaması ve bu
konuda bir siyaset geliştirilmemesidir. Bu konuda doğru bir milli ve
antiemperyalist siyaseti savunan parti yoktur. Sistem içinde kalınacak ve çözüm aranacaksa
bunun için bir UHB veya başka bir örgüte gerek yoktur. Çünkü hepsi bazı
konularda sisteme karşı gibi görünse de ki bunlar sadece bireysel haklarla
sınırlı kalacaktır, sistemi desteklemek zorundadır.
Ulusalcı ismini kullanan bir birlik bu
nedenle antiemperyalist, özelleştirme karşıtı olmak zorundadır.
Hem sağlıkta dönüşüm hem de tıp kartelinin
sağlık anlayışını halka anlatmak ve bu mücadeleye destek vermek için böyle bir
örgütlenmeye gidilebilir. Böyle bir örgüt kendi içinden başlayarak sağlıkta
devrimci ve milli (antiemperyalist ve özelleştirme karşıtı) bir siyasi bilinç
ve siyaset oluşturmaya önem vermelidir. Örgüt, tıp kartelinin sağlık anlayışını
de teşhir etmeli, bu konuda yayın, toplantı ve bilimsel araştırmalar
yapmalıdır. Halkın mevcut
sağlık sistemine güvenini sarsacak faaliyetlerde de bulunmalıdır. Fakat
bu örgüt esas faaliyet alanını halkı örgütlendirmek, bilgilendirmek amacı ile
kullanmalı ve antiemperyalist halk örgütlenmesine destek vermelidir. Bu
örgütlenme siyasi hareketler halinde olduğu gibi, sadece özelleştirme ve
sağlıkta dönüşüme karşı halkın
hakkını arama ve mücadele ortamı yaratmak şeklinde de olabilir. Sağlıkta
özelleştirmeye karşı halk hareketi, mahalle, il ve ilçe komiteleri gibi isimler
verilebilir.
Halkın sağlığını bozan, sağlık adına daha
fazla sömürülmesine neden olan ve sağlık ve tıbbi ilaç ve malzeme üretimi
alanında ulus devleti tasfiye eden böyle bir dönüşümün AKP’nin oy oranını
arttırması ( en az% 15) gülünç ve korkunç bir sonuçtur. Bir aymazlık, gaflet ve delalettir.
Sadece halk içinde değil hekimler
arasında da sağlıkta dönüşüm ve özelleştirme (sağlıkta küreselleşme de
diyebiliriz) hiç tartışılmamış, görmezden gelinmiş, küçümsenmiş veya bu tür
tartışmalardan uzak durulmuştur.
Emperyalizm kavramı Çanakkale Savaşında olduğu gibi emperyalist bir
devlet tarafından işgal durumunda karşı çıkılacak bir olgu olarak
algılanmıştır. Böyle bir emperyalizm anlayışı özelleştirme ve AB birliği gibi projelere
karşı devrimci olarak karşı çıkışı engellemiştir. Sonuçta devrimci ve
ulusalcılar bazı konularda antiemperyalist siyasetleri savunuyor gibi
görünseler de birçok konuda emperyalizmle işbirliği yapan, onlardan para alarak
proje yapan kişi ve örgütleri dost gibi görebilmiştir. Emperyalizmin içimizdeki ajanları ile (Putin’in deyimi
ile yabancı ajan) antiemperyalist bir mücadele verilemez. UHB çıkış ilkelerini
değiştirmeli ve mevcut duruma uygun bir çıkış bildirisi hazırlamalıdır.
UHB içinde Sağlıkta Dönüşüm ve
Özelleştirme projelerine başından bu yana katılan, destek veren, Sağlık
Bakanlığı ve üniversitelerle ortaklaşa bir biçimde AB projelerinde görev alan, “iki yönlü çalışan” ajanlara ve masonlara yer
verilmemelidir. UHB üye seçiminde dikkatli olmalıdır. Sayıdan çok nitelikli
kişi önemlidir.
UHB yukarıdaki konularda bir birlik
oluşturmak istiyorsa böyle bir birlik kurulabilir. Yoksa bu sosyal bir kulüp
olur. Adı UHB olmasa da bu
konularda ortak hareket eden devrimci kişiler başka birlikler veya
birliktelikler veya örgütler oluşturabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder