SONER POLAT’IN YAZISI: BİR MEKTUP, BİR İNSAN.
Aydınlık’ta 2 Şubat 2018 günü, “Savaşta propaganda” başlıklı yazım yayımlandı. Türk Tabipler Birliği (TTB) hakkında değerlendirmelerin de bulunduğu bu yazı hakkında Uzm. Dr. Mehmet Uğur Yılmaz’dan bir mektup aldım. Kısaltarak ve ara başlıklar ekleyerek aktarıyorum:
Sayın Soner POLAT;
Aydınlık’ta 2 Şubat 2018 günü, “Savaşta propaganda” başlıklı yazım yayımlandı. Türk Tabipler Birliği (TTB) hakkında değerlendirmelerin de bulunduğu bu yazı hakkında Uzm. Dr. Mehmet Uğur Yılmaz’dan bir mektup aldım. Kısaltarak ve ara başlıklar ekleyerek aktarıyorum:
Sayın Soner POLAT;
Aydınlık’ta çıkan
2.2.2018 tarihli yazınızı okudum. En güzel eleştiriyi şüphesiz Doğu Perinçek
yaptı ve hislerimize tercüman oldu. Sizin de bu konuyu doğru bir şekilde ele
almanız şüphesiz beni memnun etmiştir.
“Maalesef, TTB yapısı
itibarıyla HDP çizgisinde bir meslek kuruluşudur. Bu yönüyle de emperyalist
merkezlerin emir ve hizmetindedir. Böyle bir durum tabiplerimiz açısından tam
bir yüz karasıdır. Bu durumdan ülkemizdeki bütün tabipler az ya da çok
sorumludur. Demek ki tabiplerimiz dünya nimetleri peşinde koşarken, ülkelerine
karşı bazı görevleri ihmal etmişlerdir.” tespitiniz çok
yerindedir.
ANTALYA’DA GARİP
GELİŞMELER
Üyesi olduğum dönemde
tabip odaları ve özel olarak da Antalya Tabip Odası HDP yandaşı hekimlerin
örgütü konumunda idi. Bunun için elimden geleni yaptım. Bir keresinde büyük
kongre delegesi oldum. Ankara’daki TTB kongresinin yanında HDP ve PKK’nın
Bekaa’da yaptığı kongre solda sıfır kalır. Gerek il gerekse TTB kongre
seçimlerinde bu gruplara karşı kimse çıkmadı. Bazı ulusalcı hekimlerin çağrısı
ile bir dönem yönetim kurulu adayı oldum.
Bu seçimde grubun PKK ve terör örgütlerine karşı çıkmasını savunduğum halde diğer üyeler benim görüşüme karşı olduğu için ben tek başıma bildiri yayınlayarak seçime katıldım. Bir süre yönetim kurulu üyeliğinde bulundum. Bu dönemde sağlıkta dönüşüm projesi için Antalya ve ilçelerini gezerek 11-12 konferans verdim.
Bu seçimde grubun PKK ve terör örgütlerine karşı çıkmasını savunduğum halde diğer üyeler benim görüşüme karşı olduğu için ben tek başıma bildiri yayınlayarak seçime katıldım. Bir süre yönetim kurulu üyeliğinde bulundum. Bu dönemde sağlıkta dönüşüm projesi için Antalya ve ilçelerini gezerek 11-12 konferans verdim.
Karşılaştığım hekimlerin sağlıkta özelleştirme ve emperyalist tıp kartelinin çıkarlarına uygun bir sağlık piyasası oluşturulmasını desteklediklerini gördüm. Sağlıkta dönüşüm bazı hekimlerin karakterini bozmuş ve bir canavara dönüştürmüştür. Antalya’da son yapılan seçimler için aynı grupla yaptığımız toplantıda, “seçimleri kısmen kazandıklarını ve tamamen kazandıklarında da bir şey yapamadıklarını” belirterek, “bu seçimde hiç olmazsa şerefli bir şekilde PKK’ya ve sağlıkta dönüşüm ve özelleştirmeye karşı çıktığınızı belirtin!” dedim. “Seçimi kaybederseniz bile bu sizin için şerefli bir kayıp olur.” dediğim halde toplantıya katılanlar ve adaylar benim görüşümü desteklemedi. Sağlık alanında emperyalist tekellerin çıkarına göre bir piyasa oluşturulması ve bunun için bir sistem kurulması ve içinde özelleştirmenin de olduğu dönüşüm projesi tam bir emperyalist projedir.
HUKUK SAVAŞI
Selçuk EREZ ve TTB Merkez
Konseyi için suç duyurusunda bulundum. İlk olarak benim yazdığım ve Cumhuriyet
Savcılığına verdiğim dilekçeyi ulusalcı hekimler veya Cumhuriyetçi hekimler
içinde destekleyen ve benim form dilekçemi değiştirerek suç duyurusunda
bulunacak bir kişi (özellikle de İstanbul’dan) çıkmadı. İki kişi daha imzaladı;
bir kişi dilekçesini geri çekti.
Ben her iki konuda BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) üzerinden şikâyette bulundum. PKK’yı alenen destekleyen hekimler için benden başka suç duyurusunda bulunacak kimse yok mu? “İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Cumhuriyet Savcıları bu konuda neden önlem almıyor?” diye şikâyette bulundum. “BİMER şikâyetleri için soruşturulacak bir konu olmadığı” şeklinde cevap verildi. Selçuk EREZ şikâyeti için dava açıldı ve bu dava için Antalya’da tekrar ifade verdim. Bazı belgelerin dava dosyasına konulmadığını görerek bunların konulmasını söyledim. Sağlık Bakanlığı da bu davaya daha sonra müdahil oldu. TTB Merkez Konseyi için Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığım suç duyurusu için takipsizlik kararı verildi.
Uzm. Dr. Mehmet Uğur YILMAZ
Ben her iki konuda BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) üzerinden şikâyette bulundum. PKK’yı alenen destekleyen hekimler için benden başka suç duyurusunda bulunacak kimse yok mu? “İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Cumhuriyet Savcıları bu konuda neden önlem almıyor?” diye şikâyette bulundum. “BİMER şikâyetleri için soruşturulacak bir konu olmadığı” şeklinde cevap verildi. Selçuk EREZ şikâyeti için dava açıldı ve bu dava için Antalya’da tekrar ifade verdim. Bazı belgelerin dava dosyasına konulmadığını görerek bunların konulmasını söyledim. Sağlık Bakanlığı da bu davaya daha sonra müdahil oldu. TTB Merkez Konseyi için Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığım suç duyurusu için takipsizlik kararı verildi.
Uzm. Dr. Mehmet Uğur YILMAZ
Bu konuda elini taşın
altına sokan ve mücadele eden Dr. Yılmaz’ın görüşleri ezber bozan bir nitelik
taşıyor. Sağlıkta tıp kartellerinin desteklenmesi emperyalizm bağlantısını açık
seçik gösteriyor. Türkiye’deki hekimlerimizin ezici bir çoğunluğunun fedakâr ve
vatansever olduğunu biliyoruz. Ancak onları acil bir görev bekliyor. Tabip
odalarına kaydolmaları ve Türk hekimleri üzerine düşen gölgeyi en kısa sürede
kaldırmaları gerekiyor. Türk milletinin onlardan beklentisi budur! 06 Şubat
2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder